güneşe sürsem gözlerini
deniz açar ışık dalgaları
maviye boyanır karanlık yüreklerin soluksuz koridorları
çocuklar gülümser masalsı sayfaların arasından
mavi başaklarla halay çeker rüzgar
sevdamızın çok sesli ezgilerinde
ey istanbul
kör kervanların yitik beşiğinde
kınalı bir bebek gibi sokulsam pençelerine
yalnızlığımı
büyük bir aşkla parçalar mısın
aralıkken tüm kapıların ihanete ve ayrılığa
kirli bir aynadan söktüm yüzyılın bakışını
imbikten akar gibi süzülen kanıma
bu eller benim değil İzak
patlamış mısır gibi dağılan bu bomba
benzemez noelinde patlayan fişeğe
haydi öldür beni
kırıldı zaman
ölümün en kirli aynasından
üç karanfil
halaya durduğu an
çiçeklendi tüm darağaçları kahrından
herkesin bir istanbul’u vardı
benimse istanbullu yalnızlıklarım
geceleri için için kanardı
sensizlik başkasına nasıl anlatılırdı
indir perdeyi usta!
başlasın karanlıkta hesaplaşma…
çıkar yüz yıllık yeminini cebinden
tanrı adına biçilmiş kaftanları giydirip sözlerine
keskin salyalarını kat güne
türkülere sığınmış mülteci bir hüzünüm
ne duyan var çığlığımı / verem uykularda
ne bir dudak izi çatlamış sazımda
yağmalanmış / harami pusularda
sana dair tüm notalarım
tutulmuşum / çevrilmişim
(bu, bir sevda öyküsüdür
yaşamımın arka fonunda hep çalınacaktır)
filizkıranı düşünmeyen bir bahar dalıyım
ihanete kan(a) mış gecede kaldım
üstüm başım karanlık içinde
ellerimden tut / melinaaaaaa
yoksa yüreğinden düşeceğim
kırılan umutlarım batacak yüreğime
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!