Gün doğmadan inerim yokuşundan
Nazar edemem gözlerine pencerenden
Bilirim elinde yüksüğün ve de iğnen
Rengarenk dünyanda ibrişimlerin
gelemeyen ve de gidemeyen sözlerim
sürükleniyor akıntıyla devrikliğim
düşlerim hapsolmuş
pranga dolanmış boynuma
nefes alamıyorum
Kasvet örtmüş penceremi,
Süzülsede arada damlalar,
Aydınlanmıyor dört duvar
İç döküşlerim tek, adımlarım yeknesak
Hep sorular var bana bakan
Asılı paslı bir çiviye
Eğrilmiş kadrajı
Kenarı kıvrık, saklı köşesi
Boş çerçeveye yakın
Siyahı azca
Beyazı ise neredeyse sepya
birleşti cümleler kalbinin doğduğu yerde
uzansın zaman sararmış çimlerine
mavzeri doğrultmuş gecede
aya döndü yüzünü sırt çevirdi güneşe
dokundu hayatına sevda
Her gün geçtiğin sokaklarda kaybolmakta bir sanattır
Bazen fırtına olur göğümde
Bazen de çiçekler açar yolumun üstünde
Bazense renkler kaybolur
Günebakanlar küstüğünde güne
Güneşi sevmekse
Zehir akıyor nisan yağmurlarıyla mayalanmış
Üşüyor yapraklar titrerken
Bulutlar çöreklenmiş damarlarına
Acıyla besleniyor, kana karışan
İniyor darbesi her bir damlanın
Uçurumdan düşüş bir adımla
Göz görür mü rüzgarı…
Nefes kesilir yokluğunda
Mevsim kış
Gece ayaz
Açmadan soluyor tomurcuklar
Ne güzel kelamdân anlayan güzel bir kalemin beğenisini kazanmış olmak. Hem hâldaş hem adaşım...Sevgiler sana şair.