Karanlık suları sever misin?
Ben sevmem hep te korkutmuş tur.
Çocukluk karanlıkları gibi...
Şehrin ışıkları unutturur karanlığı.
Göğün Rabbinden sonsuz huzur istiyorum ve göğü tamamıyla içime çekerken yerdekilerin estiğini gördüm. Tam da şöyle :Nice meşk ehli geçti durmaz oldu aktı, sen geçtin gök durdu sen geçtin yel emrine amade oldu. Nesin ki tufana müneccem edersin bizi kendine meyl edersin dediler. Dedim ki : Ben ki Umman denizini ararım lakin yer de onu bulamam göğün maviliğinde seyran eden özgür kanatlara sorarım. Çoğu geçti bedenimden azı kaldı ondandır ruhumda bedelin sevinci, yaşamanın huzuru, nefesin tadı ve senin biricikliğin ruhumda şan tenimde gözdelik yaratır../
Allah-u Ekber bu ne güzel kelam-ı Ekber .
Düşmez dillerde tevhid edası,Hüzün olmaz ki ebed gönül deryası
Sen gönül koyarsan o yare
Seni yolda bırakmaz her hal ve kalde.
Sen , sen ol yetiş o menzile, geri kalma can ve Canan’dan/
Bir ekmek bir toprak kadar azizdir,
Ve bir öğretmen ekmek kadar ;hava gibi aziz bir şeydir…
Söyle bana Rahiya, kalbine kaç ruh sığdırdın?
Birçok ruh bir kalp barındırıyorken…
Karşılığı kelimelerin nerede görsek bir uçmağ gelir akla,
Hece hece, cennet gözleri gibi bakışı.
His bir nesne olsa kuş olurdu
Gözler açıp kapayınca dek mutluluk gibi bitiş
Hüzün gibi uzunca
Ne vakit his dem vurur
Her nesnem kuş her mumum kızgın
Her günüm figan her anım sen
Herkes için basit bir sohbet tir,
Havadan ve sudan konuşmak.
Biz bahane ederek havayı konuştuk
Ve susarak sudan bahsettik.
...
Yüreğimin yağmuru şimdi yağacak ve sen çisil çisil edeceksin.
Adınla başlayamam şiire.
Bir adın var ama ben bilmiyorum.
Var mısın ki onu da bilmiyorum.
Yine de adınla bir kez olsun başlamak isterdim.
Adınla başlayacağım gün doğduğum gün olsun,
Yeniden doğduğu gün olsun ellerine hayat.
Yol boyu, ömrüm boyunca seni izleyebilir sende kaybolabilirim
Bulmasını istemediğim ne varsa hepsi seni buluncaya dek beni aramalarda bıraksınlar...
Üşütenlerin, ısıtanlarin mevsimlerinde açan meyvelerden tatlı yap yedir bana
Tatlı, her demde kalbimize sıcak buse kondurur
Sen ki kahve ve mavinin arasındaki yeşil çizgisin en çok
Nerede ses işitmeye duvarlar,
Gözler gibi odalar dolar sesliliğine...
Toprak kokmaya yorgun düşüyor,
Seslerin birbirine karıştığı bu dünyada...
Şehrin ışıklarını soldururken sarılığın,
Taze, küçük ve sımsıcak sesler yayılır...
Şehirlerin sokakları, ruhumu gezdirir
İçimde bir toz yığınını bulandırır
İçimde bir dağ oluşur yığınlardan
Demir özü ile etrafına saçılan parçacıkları, nice sert kayalara çarpar
Elimi uzatsam yanacakmışım gibi.
Ve
Ne vakit yeşili ansam aklıma yaprakların dökülüverilir...
Hüznün yağmuru mu yoksa bu?
Neden kahveye çalan gözlerin kadar kapalı hava ?
Yoksa sonu kuşak mı başı gök mü?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!