alıp kendimi uzak şehirlerin sabahında
bir hançer uğultusu ruyaların göğsünden
balık kokulu gecelere göçesim geliyor bazen...
Beş satıra sığdırılmış, aceleye gelmiş bir vedaya küskünlük..
Tanımamışsın beni ve tanımamışım seni!
Diz çöküp yalvarmadıysam, kaybedilecek savaşa sürgün düşmemek adınaydı.yoksa bilindik şiirlerin akşamında mum dökülen sofralardan alınmış yalnızlığına leke getirmek değildi niyetim..
Ben alışkınım suskunluğuna,ya sen? Bunca cümlesiz duruşa dayanacak mı kalbin?
Aşk okuyorum şimdilerde..
Soğuk ve de ıslak kokusu geliyor toprağın burnuma; mermerle çevriliyor dört bir yanım,hiçbir soruya cevap veremez haldeyim!
Bitmek bilmedi gün…
Neye takıldıysa kendi içinde,anlatmadığı derdine ağladım ben de.
Bu damlalar kırgınlık değil, affı olmayan derde duçar olmuşluğun ta kendisidir!
Sırtımda saplı durur ihanetin delili, kan sızar bileklerimden “şahidim olur musun? “
Sevip aldanmışlığıma…gömülmeyip kalmışlığıma…
Bitmek bilmedi gün!
Sevdikçe seni,seviyorsam Rabbimm’i
Bir lokma sen lazımsın
Esirgeme Ey sevgili!
Ve ateşe yanmak değil
Kül olmak ağır gelir
Susup susup söndürme beni.
Gün gibisin hulasa...
Yarın olabilirliğin kadar
Düne sevdalıdır bakışların;
Kimi zaman susarsın
Zindan duvarları gibi
Kimi zaman vazgeçişlere
Güneşli ve güler yüzlü bir Haziran ikindisi Haliç kıyılarında “ama” sözüyle çürütülen bir sevdanın inkarına şahit tutuyorum bir Ocak sabahını..
Kahvaltı öncesi kurulan,lüzumsuz olduğu kadar tanıdıktı yan yana dizilmiş cümleler.Kesin bir üslupla yazıldığı belliydi belli olmasına lakin alnına silah dayanmış yetim bir kız çocuğunun uydurma öfkesi gibi tozpembeydi..
Zaten anlam veremedim hiçbir vakit “yokum” derken varlık göstermeyi şehrin vefasız sokaklarında! Hem yok hem var nasıl olunurdu ki? Malumu kendinde saklı,meçhulü göğsüme saplıdır o kesif mektubun..
Her hikayenin başlangıcı vardır, bir de sonu; belki de başlangıcı belirsiz olduğu içindir bu sevdanın sonsuzluğu..
Sınır kapılarında unutulmuş verilen sözler,gavur kanı bulaşmış ellerine vefanın..Pazar yerlerinde yitmiş pahası elmas bakışların; banka hesapları,hesap cüzdanlarıyla devşirilmiş otuz üç yaşın cennet kokusu..
Yün yastıklarda kalmış düşlere ışık tutamaz artık o “en parlak yıldız”; şerh edilmemiş bir ayrılığın şerefine not düşülür tarihsizliğin gölgesinde..
Gücün yeterse git..ama dört yanı sularla çevrili olmasın,ki ben sulara anlattım derdimi sevdamı..
Gidemediğim gibi gidemeyişini izlettin bana yıllar yılı,kalbimin derinlerinde bir yerde huzur var biliyor musun..iyi ki gitmemişim,göndermemişsin beni..
Belli ki yorulmuş belli ki bunalmışsın..isyanlarıma kafa tutuşun hep bundan..
Karşılıklı susabiliriz onlarca sene ve şüphem yok inatlaşabiliriz galibin kim olduğunu sorgulamadan..
sen yine aramadın
ben yine kırılmadım
sildim CANN
bugünü de yaşamadım!
pişman olacağımı düşünseydim
sevmezdim seni böyle delicesine..,
hala aklım başımda değil,
yaşıyorum işte ölürcesine!
& fersude &
kocaman karlar yağıyordu bi şubat sabahı çamlıcaya
ben bakışlarında eriyen titrek bi muma benziyordum
hatırlıyor musun sevdiğim?
bakışların...
ki ürperirdim her defasında
kaçırırdım gözlerimi senden




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!