Çok geri kalmış yaralarını, kalemi aracılığıyla iyileştirmeye çalışan birisi.
Bazıları gelir.
Gelişiyle değil, bıraktığı yankıyla tanırsın onları.
Öyle sözler söyler ki,
bir an için gece aydınlanır sanırsın.
Ama herkes durmaz.
Bazı geceler, sessizlik sadece bir boşluk değil, kalbin attığını hatırlatan bir melodidir.
Bazı geceler, yıldızlar sadece gökyüzünü değil, insanın içini de aydınlatır.
Ve bazı geceler vardır ki, her şey susar; sadece gece konuşur.
Gölgelere sessizlik sinmişti. Ayak sesleri çoktan susmuştu. Şehir, yorgun gözkapaklarını usulca kapadı. Herkes kendi hikâyesini bir yastığın koynuna bıraktı; hüzünlerini, neşesini, kırgınlıklarını gecenin siyah örtüsüne sardı.
Ve gece, kendi şarkısını mırıldanmaya başladı.
Yaralıyım…
Kalbimi mavi siyah hüzünlere gömdüm,
Bir rüzgâr geçiyor içimden,
İz bırakmadan ama eksilterek...
Sanki hep orada kalmış bir şey gibi.
Bir gökyüzüm var,
yıldızlar kadar sessiz,
ama hep orada.
Babam…
Gecelerin sükûnetinde
Kalbim, dili çözülmemiş sırlarla ağırlaşıyor.
Sanki her suskunluk, bir secdeye dönüşüyor içimde.
Ne yana baksam, dönüp dolaşıp
Görmediğim ama bildiğim bir huzura çarpıyor gözlerim.
Konuşamadım.
Gecenin en karanlık anında, yıldızlar bile kaybolmuşken, içimde büyüyen bir sessizlik var. Söylemek isteyip de sessiz kalmak, kelimeleri yitirmiş gibi susmak, böylesi lâl olmak; ya yalnızlıktan ya sensizlikten.
Ve şimdi, bu suskunluğun içinde yalnızca içimdeki fırtına konuşuyor.
Öylece duruyorum, kelimeler boğazımda düğüm, gözlerim gökyüzüne mühür.
Kalbim bir türlü söyleyemediklerimle ağırlaşıyor.
Bir isim var dudaklarımda, fısıldasam bile ulaşamayacağını bildiğim…
Bir şehir uykusuz, sokaklar sessiz ve yalnızlık ağır bir sis gibi çöküyor gecenin omuzlarına. Gözlerim tavana mıhlanmış, düşünceler zihnimin kıyısında gelip gidiyor.
Zamanın nerede başladığını, nerede bittiğini unuttuğum bu saatlerde, bir düş beliriyor yorgun göz kapaklarımın ardında.
Uykusuzluklarda uyuyan bir düş!
Biraz geç kalınmış, biraz erken alışmış.
Belki de zamansız bir yolculuğun ortasında yakalanmış. Bir gölge gibi süzülüyor hatıraların arasına, geçmişle geleceğin arasında ince bir çizgiye dönüşüyor. Sesini unuttuğum ama varlığını hissettiğim o düş, karanlığın içinde sessizce nefes alıyor.
Ne çok şey biriktiriyor insan aklının karalama defterinde.
Yazılmaya kalkılsa yetersiz kalacak kelimeler...
Harfler terkedecek alfabeyi...
Başlıyor sonra, durup dinlenmeden yüzleşiyor satırlarla.
Yazıyor, yazıyor yazıyor!
Zaman, sessiz bir cellat gibi
Ruhumdan ince ince parçalar koparıyor.
Her saniye, kendimden biraz daha eksiliyorum
Bir gölgeye dönüşüyor varlığım,
Karanlığın koynunda saklanıyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!