Çok geri kalmış yaralarını, kalemi aracılığıyla iyileştirmeye çalışan birisi.
Bazıları gelir.
Gelişiyle değil, bıraktığı yankıyla tanırsın onları.
Öyle sözler söyler ki,
bir an için gece aydınlanır sanırsın.
Ama herkes durmaz.
Daha adımı ezberlemeden dünya,
Bir yorgunluk çöktü üzerime.
Heves, kırık bir oyuncaktı elimde
O da sustu, ben de...
Yaşıtlarım gökyüzünü çizerken duvarlara,
Bazı geceler, sessizlik sadece bir boşluk değil, kalbin attığını hatırlatan bir melodidir.
Bazı geceler, yıldızlar sadece gökyüzünü değil, insanın içini de aydınlatır.
Ve bazı geceler vardır ki, her şey susar; sadece gece konuşur.
Gölgelere sessizlik sinmişti. Ayak sesleri çoktan susmuştu. Şehir, yorgun gözkapaklarını usulca kapadı. Herkes kendi hikâyesini bir yastığın koynuna bıraktı; hüzünlerini, neşesini, kırgınlıklarını gecenin siyah örtüsüne sardı.
Ve gece, kendi şarkısını mırıldanmaya başladı.
Bir şey oldu bana…
Ne zaman, nasıl bilmiyorum.
Bir yerde kaldım sanki,
Giden herkesin ardından
El sallayan çocuk gibi...
Yaralıyım…
Kalbimi mavi siyah hüzünlere gömdüm,
Bir rüzgâr geçiyor içimden,
İz bırakmadan ama eksilterek...
Sanki hep orada kalmış bir şey gibi.
Bir zamanlar yaşam doluydu varlığım,
Şimdi gömülmüş, hareketsiz bir ceset gibi.
Ayakta duruyorum belki,
Ama omuzlarımda kırgınlık yükü ağır.
Yüzümde sertlik, soğuk bir duvar,
Bir kalbi tutmaya çalıştım
Dağılmasın diye,
Yarılmasın,
Bir avuç acının içinde kaybolmasın diye.
Oysa ellerim titriyordu,
Gözler artık kendiliğinden ağlıyor,
İlla yaş dökmek mi gerek?
Bakışlar içe doğru kanıyor,
Sessizlik, çığlıklardan daha gerçek.
Eskiden ağlamak hafifletirdi,
Bir gökyüzüm var,
yıldızlar kadar sessiz,
ama hep orada.
Babam…
Gecelerin sükûnetinde
Kalbim, dili çözülmemiş sırlarla ağırlaşıyor.
Sanki her suskunluk, bir secdeye dönüşüyor içimde.
Ne yana baksam, dönüp dolaşıp
Görmediğim ama bildiğim bir huzura çarpıyor gözlerim.
Konuşamadım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!