Kırılmış boy aynaları,
Yerlere saçılmış sırlar,
Ustura keskinliğinde bir ayrılık
Sökülmüş duvarlardan, yaşanılan tüm hatıralar
Biraz acılı,
Biraz hüzünlü,
Yutan Eleman
Nasıl bir iştah varmış sende;
Kim sevdiyse seni,
Tüketmişsin,
Sıfırın çarpmaya etkisi gibi
Hüzün Yağmurları
Titreyerek uyanırım, penceremde hüzün bulutları,
Damla damla keder bırakır.
Sevmiyorum ben bu yağmurları,
Bana yalnızlığı hatırlatır!
Gözlerimde iki kurşun,
İki yaralı hançer;
Sevmek dediğin ölüm,
Göçüp gitmek sonsuzluğa;
Kozasından çıkmış
Yeni doğmuş bir bahar,
Yalnızlığımı gözlerimle paylaştım
Dövüldüm, yerlerde süründü gururum
Soğuktu; çocukluğumdan yadigar bir hava
Hüznüme sarıldım, sımsıkı, sarıldım ya...
Hüznüm bile korktu benden.
Ne zaman gülmeye kalksa kader,
Birileri taş duvarlar örüyor, yüreğimin en taze yerine
Ne zaman coşkun sellere karışsam,
Barajlar kuruluyor, sudan sebeplerden
Filozofu kesiliyor en cahili, aşk meclisinin
Aristo oluveriyor birden
Kim sorsa seni, yalandı diyorum,
Asıl yalanları içimde saklıyorum
Sararmış bir yapraktı,
Savruldu gitti bir rüzgarla
Yemeyeşil dalları söyleyemiyorum...
Gün’ün Melodisi
Onca yaşına rağmen güneş,
Ne kadar da genç ve güzel bugün
Sürmüş sürüştürmüş ne varsa,
Işıl ışıl parlıyor.
Nasıl kötülerim şimdi seni,
Yapar mıyım hiç! Erkekliğe sığar mı?
Öylece terk edip gittin diye mi?
Yoksa ruhumu bedeninden ayırıp
Çırılçıplak bıraktın diye mi kötüleyecekmişim seni,
Yapar mıyım hiç! Erkekliğe sığar mı?
Kulağıma adını söylediler, korktum!
Bir kabusun ortasında ansızın uyanmak gibi
Titredi ellerim, yüzüm kireçten bozma
Bütün dehlizlerinde hayatın,
Bütününde, yarım parça...
Hortladı, öldürdüğüm yalnızlıklarım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!