Sanmayın mevsimler sadece doğaya ait arayanı soranı olmayanın yaprakları düşmezmi yüreğinin, saçlarına dolan beyaz kara kışı, yazı ise karıştırırken solmuş resimleri çocukluğu gençliği, başında kavak yelleri henüz on yedisi.
Durma savaş benimle sevgi meydanında kalplerimiz vuruşsun, çek keskin bakışlarını kınından yarala beni, cenk başlasın duygularım akın etsin sevda tepene gôz mesafesinde ateşkes yapalım, yık burçlarımı kalelerimi kalbimi esir al bir ômür bırakma.
Ya sazların telleri kopuk kemanlar kırık yada ben notaları duyamıyorum, nereye dağıldı bunca kalabalık ezbere bildiğim yüzleri gôremiyorum, anladım eskiyorum, saçların beyazlaması uzağı gôrememek sanırdım yaşlanmayı yanılmışım, tüm filmlerin acıklı sonla bitmesi müziğin içinde kemanın ağlamasını duymak, serçeyle güvercinin ekmek kavgasında kendini görebilmekmiş asıl yaşlanmak artık anladım.
Çökmüş evinin sıvasız duvarına şehidimin anası başında eskimiş tülbend gözünde yaş bir haykırsa yanacak dağ taş, yinemi fukaraya nasip oldu şehitlik ah ulan gardaş.
Hangi şiire başlasam sen diye tüm şairler kanlım oluyor, hangi satıra geçsem hangi mısraya büyüyor şehrinin hudutları zaptedemiyorum, ne zaman alıp başımı gelsem yurduna keşfedilmemiş kıta oluyor gözlerin, kayboluyorum.
Oniki ay vardı takvimimde sen gitmeden ônce çiçekler buram buram tenin kokar dolardı pencereme, gôz izin kalmış baktığın aynalarda dudak kıvrımların dudaklarımda, sesin kulaklarımı sağır edercesine vuruyor aklımın duvarına, gittiğin o ana sıkıştı zaman mevsim kışta kaldı ben son bakışta.
Sen herşeyinle mükemmelsin kimse için değişme dônüşme varsın göbeğin olsun ağzında diş kalmasın ôzün temizse seni sen olduğun için sevecek biri elbet çıkar karşına, biraz boyunmu kısa peltekmi dilin dünyanın en şekerisin unutma, güzellik fırtına gibi gelir geçer yakışıklılık kalmaz kalbi gönlü güzel olan yıkılmaz dimdik kalır ayakta.
Seni arıyorum büyük bir ôzlemle adını cismini bilmeden kimsin nesin gôrmeden çok yakındasın biliyorum belki kelebek kanadında yada düşen bir kar tanesinin içinde, havada neşenin rengi var sevincin doğuruyor her sabah güneşi, sesini hiç duymadım nefesin taramadı gümüş saçlarımı, yanı başımdasın duyuyorum serçelerin iki dudak arasında kalp atışlarını.
Gece gündüz seni çalışıyorum orta çagda elleri nasırlı demirciyim su veriyorum çelikten yüreğime sana doğru şekillendiriyorum hasretine dayansın diye ateşlerde dağlıyorum kalbimi, ismini bilmediğim bir kôyde marangozum çıkma orada kal diye mengenede sıkıştırıyorum gôğsümü, kıtlık kıran vurmuş yurdunda değirmenciyim kuşların ağzından arpa çalıyorum sabır taşımda eliyorum sana olan umudumu onunla besliyorum, mağbedinin ônünde garip dilenciyim seni senden dileniyorum.
Seni özleyince kalbim yetim bir çocuk gibi biçare kalıyor, seni özleyince esir alınıyorum kusatiliyor dortbir yanım direnemiyorum hergece binkez ruhum alınıyor sabaha yeniden diriliyorum, seni özleyince tükeniyor zaman dönmüyor dünyam nefes alamiyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!