Çok şey yazmak isteyip de hiç kalem oynatamadığın oldu mu?
Oldu mu herşeyleri bilirken, hiç birşeyi bilmediğini hissettiğin,
Ve de boş boş baktığın öylece, duvar saatinin yelkovanına?
Tozunu kolunla silip, baktığında aynaya kendini göremediğin,
Pencerenin kenarından bakıp da sokaklara kimseleri beklemediğin,
Saçını sakalını kesmeye erindiğin, berduşlar gibi gezdiğin oldu mu?
Dündeki başarı da başarısızlık da çürütür insanı.
Fazla düşünmemek gerek arkada kalanı.
Bugün başardıysan sevincini bugün yaşa.
Bugün üzüldüysen üzüntünü bugün yaşa.
Yarına hiç bir şekilde taşıma dünde kalan bugünü.
Adımın önüne deli geldi.
Üşütmüş bu dendi.
Görenler kafayı yemiş dediler…
Varsın daha da desinler.
İsterlerse gülsünler.
Fark etmez ki dalga da geçseler.
Geçerim…
Ben de geçerim…
Senden vaz geçemezsem bile,
En azından bu yaptığına gülüpte geçerim…
Hani ne oldu saçmalama diyordun?
Ne oldu işte dediğim gibi oldu…
Ne ozanlar, aşıklar, şairler; ne Türküler, sözler, şiirler
Yazmışlar da anlatmışlar bu aşk-ı cehennemi
Şimdi benim gibi bir fakirin yazdığından ne olur ki?
Şu an çekip gitsem, bir an düşünmeden, duraksamadan
Sorgulamadan seni, gözlerine bakmadan, kaçıp gitsem
Herşey iyi giderken, nedensiz yere gittiğin oldu mu?
Tertemiz bir sevdanın tüm günahını üstlendin mi?
Tüm yaşanılanları saniyesine varıncaya kadar sildin mi?
Seni senden fazla düşünen bir meleği ağlattığın oldu mu?
Bir aşkı tam ortasında, en tatlı yerinde
Merhaba…
Adım sevmek,
Soyadım olmalı sevilmek.
Soyadım arıyorum.
Göreniniz, nerede olduğunu bileniniz,
Veya duyanınız var mı?
Abıkevserden tadacağını zanneder, aşk-ı ateşe düşen adem.
Şahenşah edasıyla doğrulur, şahbaz gibi kanatlanır her dem.
Kevserin bir damlası yeter, sonrası ise her gece ayrı bir matem…
Dağdar olur, nice dağvari koç yiğitler.
Elemler içinde kıvranır da, ekdara düşerler.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!