Karanlık, boş bir odanın içindeyim, bir ben varım bir de benim en kötü halim. Yolumu aydınlatacak ışık yok ve gözlerin çok uzaklarda göremiyorum...
Korkuyorum kaybolmaktan, bir hiçliğin içinde kalmaktan, sensizlikten...
Olmaktan korktuğum yerdeyim,kayboldum, yoksun yok ! Mahkum oldum karanlığa,sensizliğe.
Istemiyorum artık başka bir ışık yolumu aydinlatacak, yeter mi ki onların ışığı aydinlatmaya yolumu ?
Bak, gözlerini kapatıp öyle bak
Ben ordayim, karanlıkta.
Görmek için çabalamadığın yerde.
Kalbinde değilim, orada beni hiç arama
Hissetmiyorsan zaten göremezsin.
Yeter, daha fazla arama yeter.
Gitgide bozuluyor sevmek kelimesinin büyüsü, modern aşkların, sahte duygularin, geçici heveslerin dilinde. Ne kadarda anlamsizlaştirilmis, sözde Julietlerin agzinda.
Her Julietin gönlünde bir Romeo sevgisi, hazir değilken saplamaya hançeri göğüslerine. Meğerse sevgileri gözlerindeymis, doyumu çabuk, hevesleri geçiciymiş sözde Julietlerin.
Ne kadar da acimasiz bir anlam kazanmiş sevmek, olmuş adı gönül eğlendirmek, duygularla oynamak. Alay eder olmuş yara ile yaralayan kişi pervasızca. Ne lanetli kelimesin sen sevmek ağızlarında sözde Julietlerin !
Evet, ne kadar çok seviyorlarmis. Küçük aklim yetmezmiş büyüklüklüğüne sevgilerinin ama yetermiş tekrardan kırılmaya parça parça küçük kalbim.
Midem ağzima çok yakın
Gözlerim hayallerden uzakta.
Dizlerim kalbime yakin.
Ellerim hissetmekten uzakta.
Düşünüyorum,
Gözün gördüğü kalbe neden uzak?
Ak sakallı öldü demişti,
Bir keresinde pala bıyıklı.
Haklıydı, ölmüştü batıda.
Develer, ejderha olmuştu,
Köleler, kral.
Meşaleyi ateşe verdim,
Mahzenim aydınlandı.
Prangalar giyindim,
Ayaklarım kalbime dolandı.
Kanın aktığı yerde, güller açmıyor.
Topraklar güveni, masumiyeti teker teker emiyor.
Ve bir paranoya filizleniyor yeryüzünde.
Sevgi kalkanlari ve samimiyet mızrakları çekiliyor.
Değersizleşme savaşı başlıyor insanın içinde.
Varoluşsal nedenini unutuyor kalp,
Yine yağmurlu bir akşam
Bir başımayım
Bu sefer en yalın halimle
En karmaşık düşüncelerimle.
Yürüyorum, çok yavaş yürüyorum.
Bir rüzgâr esse
Küçük küçük umutlar ekmişim tarlalarıma
Yağmur gibi gelirsin sandım tohumlarıma
Yagmışsın sen oysa ki çöldeki kumlara
Filiz vermiş küçük umutlarım meğer büyük büyük hüsranlara, halis göz yaşlarına.
Doğuşunla açar en görkemli çicekler,
Öter çoskuyla en suskun kuşlar.
Kaybolur sensiz, en karanlik gecelerin ardindan kıskanç ay ve yildizlar.
Günaydın günümü gün eden güneşim,
Günaydin, güler yüzü ile hırçın denizleri,sonsuz kainatı ve ritimsiz kalbimi canlandiran güneşim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!