Günahım gibi yüzüme çarptın:
Ne bir kelimeye, ne de bir sese gücüm vardı,
Gözler yorulmuş,
Hatıralar bıkmış,
Yüzler çevrilmiş,
Defterler kapanmıştı:
Her şey canı delip geçer:
Bir kuruş için iğne deliğinden bin kere geçmek gibi,
Mumküznsüz gözüken kurtuluş gib,i
Dayanmaya mecbur dayanç gibi,
Sahipsiz sokakların boğazından geçenler gibi,
Zırhlı araçların yanından geçen iğde satıcı ihtiyar gibi,
Geçmişten gelirken
Kavşağa rastladım:
Peşimden pişmanlık sıkıştırıyordu
Önümden kırmızı ışıklar yağmalıyordu
Sağım vaat
Solum ise tehdit ediyordu
Bebekler mezarlığı.
Ağrısız kürtaj ameliyatı.
Tarih denen kahpenin iki sayfası.
Salhaneye dönüşen rahim,
Dallar gibi budanan el, ayaklar,
Küçükken bana inek çarpmıştı
Sonra bir kaz kovalayıp beni ağlatmıştı
Bir kere bacağımdan bir köpek ısırmıştı
Birçok kere eşek tepmişti
Kuzu çekişirlerken bir at üzerimden atlayıp geçmişti
Yorganın altında kediler fare zannedip az kalsın…
Sevdiği için kırılan kalp
Kimse anlamaz fedakârlık
Aşkın ölüm kadar gerçek sonucu
Donmuş soluklar
Gelenek kabul edilen manasızlıklar
Topluca gerçekleştirilen şerefsizlikler
Anlamsız.
Ve git gide yabancı ve soğuk.
Ve gittikçe yalan ve komik.
Pencere camına kendini vuran sinek gibi
Yorulucu ve yorucu hayat.
Anlamsız.
Her gece hazır duran sokak lambası
Herkese dayanıklı kaldırımlar
Satmaz, satılmaz, sadık gölgeler
Kimseyi utandırmaz ağaçlar
Taksi gibi saatlığına her yere koşanlar
Açanlar, alanlar, yatanlar...
Acılarıma şeker atıp
Kederime de bal katıp
Hasretime bir de süt koyup
Artık kendimi kandırmak istemiyorum:
Beni alıştıran tadlarından
Beni boyadığın renklerinden
İfade etmek isterim bir şeyleri,
Olduğu gibi, geldiği gibi:
Çizebilseydim bir resim olurdu;
Yapabilseydim bir beste;
Çekebilseydim bir fotoğraf;
Söyleyebilseydim bir şarkı...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!