Mevsim... sapına kadar bir küskünlük vakti işte...
Günlerden pazar...
Ağır ağır çiseliyor yağmur ömrümün üzerine...
Mevsim..
Ölüme kadar sonbahar..
insanlar...
uzun..kısa...
kimi dert yüklü..
kimi sevinçli hic olmadığı kadar...
insanlar kimi aşık..
kimi yanlız...
İçine bir mavi çöker bu denizin,biz içiyoruzya
ispirto rengi bir şafak söker..karanlığa inat..
Kayıkların içinden çıkar sarhoş ölüleri,
biri sen..biri ben.. biride bilinmeyen kimliksiz itin biri..
Söylesene...
kim hangi kimliğimizle biliyor bizi...
Ağlamaya alışmamış pembe, acemi ciğerlerim
baharın o deli dumrul havasıyla doldu aniden.
Ve İlk filizlerini veriyorken ağaçlar,
Ben bir köy evinde doğdum,
1 nisan 77 idi tarih
Bir rivayete göre...
Kurtuluş ulaşılmaza ulaşmak değildi bizim için..
yıldızlara uzanmak yada başka birşey...
Kurtuluş hüzünlere boğmadan yaşamaktı bizi...
Ağlarken gülebilmek...
Gülerken kahkahalarla.. gözlerimizden yaşlar gelmesi..
bütün şehri griye boğan hazana inat....
nerden bilebilirdim
30 dilde ve 40 küsür lehçede ölümün
ve ayrılığın tadının aynı olduğunu
Engin Özcan
17 kasım 2001
Serkisof saatimin köstekli kadranı
Ne çok gördün yüzümü şimdiye dek.
Çapaklı gözlerle sana bakmaya yeltendim çoğu zaman,
Zamanın beni yakalamaya çalıştığı sersem dakikalarda,
Uykusuzluğumla barışık,seninle küskün,
Hoşçakal diyemeden ayrılışlarımı düşün.
Gitme....
Gidersen Soğur yatağım,
Hayallerim biter,
Gözlerim dolar, ben ölürüm.
Gidersen bir daha uçamaz kuşlar,
Sevda şarkıları söylenmez,
Hasretim...
Sensiz geçen günlerin inadına,
Şimdi senleyim...
Gel,gir koluma,
Bana kalabalık yanlızlıklar ver,
Olmadık şeyleri hatırlat inadına,
Üzerimde seni düşünmenin yorgunlugu var,
Ahşap,köhne bir yalıya sarılmış sarmaşıklar gibiyim
Sarıldığım duvarlar çatırdıyor hasretine
Henüz yaşım genç
70lik yeni rakıya göre,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!