ENDİŞE ŞİİRLERİ

ENDİŞE ŞİİRLERİ

Aşık Zülali

Gönül havaların açılmaz olmuş
Yaylaların sarmış kara bulutlar
Bulanmış çayların geçilmez olmuş
Yıkılmış kalmamış köprü geçitler

Gönül gam hicranın yok mu hesabı
Fırat gibi akar gözlerin abı
..

Devamını Oku
Mehmet Tombuloğlu

korkusunu saklamaz da; ürkektir biraz yaprağı
gölgesine sığındığım şu dalın, buluttadır bir kolu
değişmeden aşkın kuralı, ahh! atacağız maskeleri
ve rüzgarın pembe ağzından geleceğiz
küçücük bir tebessümle gözlerinin içinde eriyeceğiz

o eski kıyıların köpüğünde bıraktığım endişe
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

BAKIŞ

Nerden Nereye
Siz değerli okurlarıma, bundan otuz üç yıl önce, 1 Mayıs 1977 yılında Taksim Meydanı’nda yaşanan ve emekçilerin bayramının kana bulanmıştı. Hatta 34 kişinin ölümüne sebep olunmuştu. Bu durum vicdanlarda derin izler bırakmıştı. O günden bu güne kadar canılar bulunmamış ve vicdanlarda derin yaralar açmıştı.
Sendika yetkililerinin büyük gayret ve çabalarına rağmen, bu menfur olay aydınlığa kavuşmamıştır. Ne hazin bir durumdur ki, bu ve bunu gibi benzeri olaylar yaptırıldı. Darbeciler niyetlerini gerçekleştirmek için, alt yapı zemini hazırladılar. Öldürülen gençlerin üzerinden yola çıkarak, 12 Eylül 1980 askeri darbesi yaptılar. Yapılan bütün baskılara rağmen yılmayan emekçiler, ne kadar haklı olduklarını bu gün kanıtlamış oldular.
Emekçilerin bütün düşünceleri, öldürülen masum emekçilerin anısını canlandırmak ve emek bayramlarını taksimde kutlamaktı. İşte bu gün emek bayramı büyük coşkuyla kutlandı. Geçmişte meydana gelen bu menfur olayın, 33 yıl sonra bu meydanda kutlanması büyük anlam taşımaktadır.
Şimdi gördüğüm kadarıyla nerden nereye gelmişiz. Emeğin sayesin de bir takım insanlar zenginleştiler. Yine emeğin sayesinde devleti yönetenler, kaynaklara kavuşmaktadırlar. Emek eşittir sermaye ve artı değerlerle yeni işlerin kurulması, bu kemsin gücüyle olduğu inkarı düşünülemez. Bütün bu oluşuma karşın, bu kesme güven duymaması akıl alır gibi değildir. Demokrasiler de, kuvvetler ayrılığının kendi işleyişine müdahale edilmediği sürece, olgunlaşmanın, gelişmenin ve yenileşmenin kendiliğinden değişime ve dönüşüme uğradığı görülmektedir. Tıp kı bugün Taksim Meydanı’nda olduğu gibi.
..

Devamını Oku
Ömer Ekinci Micingirt

Şiire çökmüşüm yıllardan beri
Bu gün de düşürdüm yine bir tuğla
Gâh ölgün imgeyim ruhum serseri
İmgelerde dolaş fark eyle ağla

Yorgun gözlerim hep endişe doldu
Asfaltlarda bağır kimseler duya
..

Devamını Oku
Salih Şanlı

Sarar gönlümü bir endîşe kasvetiyle sarar
Yarar yüreğimi bir korku hançer hançer yarar

Arar-sorar sevdâyı rüyâlarda, hülyâlarda
Gönlüm hangi acı gerçekten kaçış yolu arar?

Yarar mı bilmem sevdâyı anlatmak bîgâneye?
..

Devamını Oku
Seyfi Karaca

Cekip götüren dagilmis dikkate pürtetik
Eve gidesiye kadar dünyamsindigi kalabaliga karisik izlerden halyol bulmaya
Ürkütülmüs bir kabusun etrafini
Ören
Yoran
Kat üstüne kabuk sabuk
Korkarak titredigigi kapanlarin ardi arkasi gelmez gürültülerini koparip
..

Devamını Oku
Suat Tutak

Bir önceki yazımda beş madde olarak belirttiğim “Nasıl bir Söke”nin (a) maddesinde demiştik ki, “ Söke, nasıl mutlu yapılabilir? “ Şimdi birlikte, bu sorunun cevabını arayalım.
“SÖKE, NASIL MUTLU YAPILABİLİR? ”
Yıllardan buyana; Söke sokaklarında dolaşırken, insanların yüzüne hiç baktınız mı? Bu yüzlerde, bir gülen yüze rastladınız mı? Gülen yüzleri bırakın, gülümseyen yüzleri bile görebilmeniz neredeyse, imkansız…Bunun sebebini hiç düşündünüz mü? Ya da; bugüne dek bizi yönetenler acaba hiç düşündü mü, araştırdı mı? Bu tespit ve sorular aslında, tüm Türkiye için geçerli…Ama bizler; şuan Söke’yi konuşuyoruz O nedenle tartışmamız, Söke için.
Bir ülkenin, bir yörenin insanlarının yüzü gülmüyorsa, orada büyük sorunlar var demektir. Hele hele o yüzlerde gülümseme bile yoksa, sorunlar çok daha büyük boyutlarda demektir. O yüzü gülmeyen insanların en aşılması zor sorunu, birinci derecedeki problemi, mutlaka ekonomik sorundur. Para sorunudur. Geçim sıkıntısıdır. Bu da; o ülkedeki gelir dağılımının adaletli dağılmamasından kaynaklanmaktadır. Bireylerin gelirlerine göre fiyat dengelerinin kurulmamış olmasından ileri gelmektedir. Aile bütçesine giren paranın, mutfak giderlerini karşılayamaz olmasından doğmaktadır.
Öte yandan; gelip geçen hükümetler, geçinemeyen, ülke nüfusunun % 70-80’ni oluşturan aç ve açlık sınırı altındaki insanların cebinden elini çıkarmadıkça, her bütçe ayarlaması gerektiğinde o yoksul insanların sırtına zam kamburlarını yüklemeye devam ettikçe, yanlış ücret politikalarıyla acılarına biraz daha acı katıp, yaşamlarını daha da zehir etmeye, yaşanmaz hale getirmeye çalıştıkça, elbette yüzlerde gülücük değil, gülümseme bile göremezsiniz…
Gelelim Söke’ye: insanlar aldıkları düşük ücret ve yevmiye gelirleriyle, çoluk-çocuğu ile birlikte açlık yaşamına itilmiş, bundan da kimse rahatsız olmuyorsa… Esnaf; ömrünü dört duvar arasında müşteri beklemekle geçiriyor, tezgahına koyduğu mallarını satamıyor, paraya dönüştüremiyorsa, her gün siftah yapmadan kepengini kapatıp, dükkan giderlerini, vergisini, eve götürmek zorunda olduğu ekmeğini dahi alacak para kazanamıyorsa, (bir arkadaşımın icra dairesinden yaptığı araştırmaya göre) bugün Söke İcra dairesinde birikmiş 30-40 bin dosya icra işlemi, haciz muamelesi için bekliyorsa… Memur, işçi, sözleşmeli, emeklisi maaşı aldığı gün dağıttığı zaman, alınan ücreti borçlarına yetmiyor, bir ay boyunca nasıl geçinirim, korkusunu yaşıyorsa, bu korkular bunalıma dönüp yuvalar dağıtıyor, cinayetler işletiyor, intihar ettiriyorsa… Çiftçi; bir ekim sezonu boyunca kaldıracağı ürün için yaptığı masrafı, kaldırdığı ürün geliri ile karşılayamıyorsa, yöneticiler bu sorunların hiçbirine çözüm bulamıyor, sadece günü geçirmek için boş vaatlerde bulunuyorsa…Tüm insanlar, bu sıkıntılar nedeniyle yarınından endişe ediyorlarsa “ YÜZLERİ NASIL GÜLSÜN! ? ”
Bir başka yara; bu kentin çalışabilir durumda olan, her ferdi, özellikle gençleri, okumuşu, okumamışı, emeklisi, öğretmeni bir ömür kadar değerli olan, boş zamanını, işsizlik nedeniyle kahve köşelerinde, okey masaları başında boşu boşuna öldürmektedir. İşgücü boşa harcanmakta, tembelliğe neden olmaktadır. İşte tüm bu sorunlar; Söke’de çözüm beklemektedir. Bunların tek çözümü ise; yatırıma yönelmek, bu kentte istihdamı artırarak, işsizliğe son vermekle, hakkaniyete dayalı ücret ve gelir dağılımı, tüm gider kalemleriyle birlikte, mutfak gelirini, bütçe dengesini sağlamakla mümkün olacaktır. İşte burada; biz seçmenlerin yapacağı iş, siyasi parti ekiplerini çok iyi dinlemek, bu kaleme aldığımız sorunları en iyi şekilde çözeceğine inandıran, emin olacağımız siyasilere yönelmemiz şart olmuştur. Bu sorunları çözdüğümüz gün SÖKE’NİN de kurtuluşuna imza atmış, Söke halkını kurtarmış olacağız. İşte o zaman; gülmeyen yüzlere gülücükler gelecek, bu gülücükler kahkahaya dönüşecek, MUTLU BİR SÖKE yeniden kurulmuş olacaktır. Oylarınız onun için değerli…Yanlış kararın vebali de onun için ağır ve büyük olacaktır. İyi düşünün. Yarınlar, hepimizin.
..

Devamını Oku
Mustafa Cilasun

Gel..
korkma gel,
hiç bir endişe duymadan
seni yoran
bitap bırakan
içine akıttığın ne varsa
ve dahi zihnin derdest
..

Devamını Oku
Asuman Susam

ah tutmaz, bu rüzgarlı çatılar
odalardan dilsiz uğultular yükselir
örtünme telaşında utangaç kızdır kasabalar
düşünü kurarlar bedenlerinde gezinen nefesin.

sonra akşamüstleri gelir
huzursuz eşiklerde bekleşir
..

Devamını Oku
Mustafa Cilasun

Çaresiz...
Yapma dedim
Çaba gösterdim, direndim
Fakat sen hiç dinlemedin, endişe etmedin
Bir insan bu kadar ısrar ediyorsa, nefes nefes kalıyorsa
Demek ki fark edemediğim bir hakikat var diye basiret göstermedin
O an ne kadar gariptin, sanki bir başka kişiliktin, tanıyamadığım bir nefestin
..

Devamını Oku
Hakan Altun

o kadar aradım cevap vermedin
gün boyu bitanem neden sessizdin
biliyorsun sende benim bitanem
ilk vede son aşkım sevgilimdin

bir endişe kapladı beni bir anda
telefonun çalıpta açılmayınca
..

Devamını Oku
Gürsoy Solmaz

Sıcak oda, yumşak koltuk,
Kurulun beyler, kurulun…
Ahkam kesin.atın nutuk,
Yorulun beyler, yorulun….

Süslü püslü oda, masa
Ne endişe, ne de tasa,
..

Devamını Oku
Gülseven Aksoy

Biz dokunmadan seven nesildeniz;
Dokunup ta kirletmekten korkan,
İncinip,kırılmasından endişe duyan,
Namusuna,şerefine söz gelmesinden çekinen
Adam gibi adamların yaşadığı nesilden bahsediyorum..

Oysa şimdi anlık olmuş sevmeler.
..

Devamını Oku
Sinan Kılıçarslan

en çok kirli resmimizi çektiler
yalandan ölümlere giderken
hani dağlarında hiç kar yağmayan insanların cesaretinde bilediler boyunumuzu

karmaşa değildi
ölenler vardı ve atlarımızı
saklamıştık ölüm at üstünde olmasın diye
..

Devamını Oku
Ömer Ekinci Micingirt

Şaka mı dört biryan bu neyin düşü
Geldik gidiyoruz gayesiz sanma
O meşhur meydanda tufan cümbüşü
Gidişat endişe belirsiz amma

Her şeye rağmen ölünceye dek
Tenha gece varsa gözyaşı vardır
..

Devamını Oku
Rıza Aslan

yeni bir can
yeni bir su yürüdü
hayatımıza
en savunmasız
zamanımızda

biz daha kendimiz olamamışken
..

Devamını Oku
Ömer Ekinci Micingirt

Ümitten ziyade düştü peşime
Endişe helezon ezelden beri
Keyfin yamacında hüznün işi ne
Beynimde dolaşır duygu çemberi

Dâva yürü diyor yüküm pek ağır
Mazim pak sırtımda yüreğim zar zar
..

Devamını Oku
Yakup Icik

(DEKLARASYON)

VICDANIMIN AYNASI PARAM-PARÇA

(ENDİŞE)

Kalbi olanların çok az olduğu bir alemde hüzünle yaşıyor olmanın ızdırabıyla geçerken günlerim, katletmeye gemlenmiş duyguların varlığında, masum insanların ölmesine hiç bir şey yapamamanın derin üzüntüsüyle kahroluyorum...
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Boynuna ip atılmış ulu ağaçlara sordum dünü
O günden bu güne hiç söylenmemiş pişmanlıklar
Hiç irdelenmemiş, biçare ve sürgit yaşanmamışlıklar
Haykırdım tüm susmalara inat, fısıltıları büyüttüm
Çocuk yüreğimin patikalarından geçerek aşka yürüdüm

Bağışla ey yar çaresizliğimi, kışa döndü bak gecelerim
..

Devamını Oku
Ozan Erol

Hem aklımdan söküp hemde kalbimden
Attım diye sana yalan söyledim
Seni düşünmeden hayel etmeden
Yattım diye sana yalan söyledim

Yarim işlemiştir sevgin derine
Sanma başkasını koydum yerine
..

Devamını Oku