yine o aynı hava var dışarıda, yine o aynı mevsim ve yine kağıdımla kalemim.
tüm bu gürültü yine kimyamızı bozacak, yine o aynı telaş ve yine evet benim.
zehir gibi tütüyor yine nefesler sokaklarda, yine o aynı bakış ve yine hoşgeldim.
dans ediyorduk eskiden kelimelerle bazı geceler, çoğu zaman.
çok zaman sanki biz biliyoruz da mı oynuyoruz yani bu zıkkımı?
bilmeden de oynanıyor işte.
bilmeden de oynanabiliyor yani demek istediğim.
bir baharı daha uğurlamak üzereyken yine bu benzer zamanlarda, aynı kasveti görüyorum yine aynı saatlerde.
ki nerede görsem tanıdık bir yüze benzer bu kasvet, ki nasılsa düşmana ihtiyacımız yok artık bizim.
biz de merdivenlerden düşmemeye çalıştık inerken ama takıldı ayaklarımız bir yerlere.
düştüysek kalkarız, bilirsiniz.
ki zaten düşmeyince kalkamıyorsun da, çünkü düşmediğin için kalkmaya lüzum da olmuyor.
yine de bazen gökten süzülen bir şeyler gibi, biz de yere düşüyoruz.
ve bilirsiniz,
biz en güzel şeyleri, yarınlara saklıyoruz.
esen bu şey örneğin rüzgar deyip geçsek alınır mı bu düşüncemizin sadeliğinden?
hani bir rüzgarın kilometrelerce yol geldikten sonra yüzümüze çarptığını düşünecek olursak, ben rüzgar olsam bir miktar üzülürdüm belki.
ha sonra eser geçerdim, bana ne kimin ne dediğinden.
çok da mesele değil.
ya da yağmur yağıyor deyip temel düzeyde açıklayınca doğa olaylarını, içimiz rahatlıyor en azından.
yağmur yağdı, ıslandık.
rüzgar esti, üşüdük.
basit, yalın, ne istediğini bilen, karakterli ifadeler bunlar, biz de biliyoruz.
ve bilirsiniz,
biz en güzel şeyleri, yarınlara saklıyoruz.
sıcak çöllerin bilge kişileri gibi susuyoruz biz de bu cehennemin ortasında.
yine ateşimizden nasiplenecek yarenlerle çevriliyiz, yine küçük kum tepeciklerinin ardında gizleniyoruz o az evvel bahsi geçen rüzgardan.
hakkında söylediklerimizi duymuş, endişelenmeli miyiz bu nedenle?
ben olsam çok da mesele etmezdim ama rüzgar bir miktar üzülmüş anlaşılan, ki kötü esecek birazdan.
demek istediğim, iyi gizlenmek gerekli.
acaba şimdi ne yapardı, sıcak çöllerin bilge kişileri?
kötü bir rüyadan uyanmış gibi ve belki biraz "daha kötü olabilirdi buna da şükür" dedirten sabahları,
iğneli fıçıya girer gibi batan güneşi ve belki biraz "daha sivri olabilirdi buna da şükür" dedirten akşamları,
çuvaldızı mı kendimize batırıyorduk yoksa iğneyi mi derken "başka şeyler de batırabilirdik buna da şükür" dedirten öğleden sonralarını,
ne varsa güne dair ve düne ait vesair, işte hepsini çok kolay unutuyoruz.
ya hatırlamak işimize gelmiyor ya da hatırlayamıyoruz.
ve bilirsiniz,
biz en güzel şeyleri, yarınlara saklıyoruz.
uzunca bir yolculuk kuruyorum kafamda bazı perşembeler, cumadan yola çıkmak gerek, yoksa trafiğe kalırız diyorum.
bir şeyler tutuyor, uçak mı, deniz mi, araba mı bilmem, bir şeyler tutuyor, uzunca yolculuklar kısaca kafada bitiyor.
işin acı tarafı, ziyadesiyle vazgeçiyoruz her seferinde.
tekrar başlamak için toplanacak olan şey neyse, onu toplamak uzun sürüyor.
tam yeniden keşfedeceksin amerika'yı, bakıyorsun ne gerek var, zaten biliniyor diyen birisi çıkıyor oradan.
ne keşfedeceksin kendini, zaten biliniyor, ne gerek var.
ne tanıyacaksın dostunu, ne okuyacaksın, ne düşüneceksin, zaten tanındı, okundu, düşünüldü bunlar daha önce.
sus, otur yerine.
biz de hüzünleniyoruz bazı akşam vakitlerinde ama öyle içemiyoruz eskisi gibi her akşam.
ertesi sabahı mesaiye bağlayan ezanlar okunduğunda derli toplu olmakta yarar var.
yoksa biz de biliyoruz akşamdan dağılmayı, sonrası üzüyor bir miktar.
yoksa biz de biliyoruz.
öyle bir akşam yapıyoruz sonra.
sonra öyle bir akşam yapıyoruz.
ertesi sabahın ilk ışığında hayata koşacak olsak da güzel bir sofra kuruyoruz.
dostlarla bir masada, çok şey söyleyip hiçbir şey anlatmıyoruz.
o sabahları, o akşamları ya da o öğleden sonralarını düşünmüyoruz.
o sofrada sabahlıyoruz.
ağlaşıyoruz.
gülüşüyoruz.
düşlüyoruz.
ve bilirsiniz.
aslında biz en güzel şeyleri...
Kayıt Tarihi : 9.12.2022 09:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!