Yıkan hayat değildir aslında,
Suskun bir göl misali taşar içimizde.
Kör düğüm olur bilinenlerin hepsi,
Elimizle çözmeye korkarız bazen.
Gönlümüze dost diye işlediklerimiz
İplik iplik sarmış sabrı, güveni, umutları.
Ve en çok da inandıklarımıza acıtır zaman—
“Bana asla yapmaz” dediğimiz ellerde açar yara.
Bir bakışın ardında unuttuğumuz sözler,
Bir tebessümde saklanmış kıyılmış hayaller.
Her hatıra bir çivi, her çivi biraz daha ağır,
Taşırken insan, omuzlar suskunlaşır.
İçimizde bir gece var; yıldızları yok,
Sadece bir yangın nedenler ve beklenmedik ihanet.
Ama yaralar da öğretir; kanayan yerden
Gözyaşı akar, toprak olur, bir çiçek doğar belki.
En ağır yara, güvenin kırıldığı gündür;
Ona el vurmadan önce minnetle bak—
Çünkü sevmişsin, teslim etmişsin yüreğini,
Ve bu yüzden hâlâ yaşanmış sayılır her acı.
Gün doğar, ince bir umut gibi üşürken bile,
Dikiş atılır sessizce zamanın eliyle.
Yaralar iz bırakır; izler hikâyedir şimdi—
Okuyanlara ders, sana ise kalan hayat.
Kayıt Tarihi : 7.12.2025 02:16:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiirin hikâyesi de tam burada başlıyor: Bir insanın, en yakın bildiği birinin dokunuşunda açılan görünmez bir yaranın nasıl büyüdüğünü, nasıl sessizce taşıdığını ve sonunda nasıl öğrendiğini anlatıyor. Çünkü en ağır yara, sadece canı değil, güveni yaralar. Güven kırıldığında, insan kendi dünyasının duvarlarının yıkıldığını hisseder. Ama bu hikâyenin içinde bir karanlık kadar bir ışık da var. Şair, acının insanı tüketmediğini; aksine olgunlaştırdığını, öğrettiğini, en sonunda da bir çiçeğe dönüşebileceğini söylüyor. Yani her yaşanan ihanet, her kaybolan umut aslında insanın kendini yeniden inşa etmesi için bir kapıdır. “En Ağır Yara”, bir düşüşü değil; düşüşten sonra ayağa kalkmanın hikâyesidir. Gözyaşının toprağa dönüşüp bir çiçeği büyütmesi gibi… Acının bir iz bırakması gibi… Ve her izin, bir gün okunacak bir hikâyeye dönüşmesi gibi.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!