kara bir tabuta koyup hepsini
gömdüler yerin yedi kat altına
geri istiyorum sizden duygularımı
ağlamak istiyorum
dizlerimde ilk ağrıları yaşlılığımın
yüreğimde küçük bir çocuk
hangisine inanmalıyım;
yaşlılığıma mı? çocukluğuma mı?
beyaz saçlarım düşüyor aynada önüme
Siz olmasaydınız ne kadar da çıplak kalırdı
Bu çirkin tepe,
Ya şu toprak yol,
Paslı elektirik direkleri,
Molozlar…
Siz olmasaydınız saklayabilir miydi
dışarıdayım,
elimde kahvemle
bir elimde kahvem
bir elimde yağmur damlaları
bir elimde gökyüzüm,
bir elimde gökyüzümün
ellerimi al dokunamayayım ellerine
gözlerimi al göremeyeyim o güzel gözlerini
bacaklarımı al çağırdığında gelemeyeyim yanına
aklımı al hiç düşlemeyeyim seni
fakat;
isteme benden bendeki seni
Niye beklersin masanın üstünde kalemim
Kağıtlar soyunmuş seni istemekte
Seviş durma sabaha kadar
Bak hayat akıp geçmekte
Kağıtlarım, kağıtlarım, kağıtlarım
İncecik bir çizgi ruhumda,
Derin bir kesik kalbimde kanayan,
Parmakların,
Susuşun
Yanımdayken bana bakma deyişin
Ve solukluğu avuçlarında yaşamın acımasızlığının.
Nedir sence ölüm;
kurtuluş mu?
yoksa kötü bir başlangıç mı dostum?
ölüm sıcak nefesi mi tanrının?
azrail'in dondurucu soğuğu mu?
öüm ne sence?
-ben artık özgür olmak istemiyorum
kazıklar çakın yerlere
her yerimi zincirleyip
bir bir bağlayın yerdeki kazıklara
“özgürlük bana göre değil.”
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!