doyasıya tattım özgürlüğü
özgürleştikçe mahpuslaştığımı hissettim
çocukları gece yarısı mendil satan bir şehirden
martıların neden el çektiğini bildim
dedim kendi’yi çözmeli varmak için yücelere
ve sokakları yaşadım yağmur altında kendim diye
ebelendim
bir sonsuzluk değdi omuzlarıma
gözlerim sağdı
bakışlarımı yitirmiştim bir zaman
bilirsin
kınalı bir çocuk bekledim hep
gördüğüm tablonun en anlaşılmaz yerine
ruhumu konduruyorum
aşikar oluyor ressamın sağanaklar görmüş yüzü
o yüzü de iliştiriyorum ruhumun bir köşesine
kalabalıkta fırtınadan korunmak için
yedeğimde korkusuz gölgeler gezdiriyorum
ben seni görmedim henüz
dudaklarımda sokak çocuklarının üşümüş bakışları
ve en soytarı yüzümle bir sonbahar akşamı
ben seni görmedim henüz
bilmedim ellerinde saklı acıyı
fonda selalar ve zaman
çekip aldı suskun çocukları bakışlarımdan
çırpınarak dirilen her
dirilerek köle olan hiç
dans ritminde silik hayat
lar geçti yükleriyle kulvardan
yaşamak keskin bir sanrıya dönüştüğünde
kesildi damar tüm sıcaklığıyla şiirdir akacak
her sabah güneşle yükselen ölüm
kelimeler verecek toprağa, kefensiz heceler
koptu kıyamet ben hâlâ yoldaydım
öldün
harbi bir yağmur
bir hoyrat rüzgar
taşıyor bedenini
gümüş küpe’de yas
doğdun
en zifiri yerine gecenin
kundakladık yüreğini
karanlıkta parlayacak yeşil gözlerin
ve ağladıkça serpileceksin
I.
sesinde nisan yağmurları
taptaze, masum ve ılık
yüzüm, gök yüzüne dönük
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!