küstüğün yerde adım ıslanır, lekelenir yarından önce ne varsa…
göç başlar saydam bir kokunun içine,
yığılır kalır gölgelerim.
gece biter, gün uzar, çocukluğum sürtünür cebime avluda.
kedi merdiveninde kerpiç tavan,
Çağlar geçti üstünden… Bin yıl oldu hakikatten gideli, sen yoktun. Nemrut’tan başladı uzlet. Harran’dan Halep’e, Şam’dan Yemen’e sesler tutuldu. Babalar ölümü buldu, kardeşler kavgayı. İbrahim’in ateşi suyu yaktı, İsmail’in boynu kesti bıçağı. Musa bölündü ikiye, asa denedi sabrı, kızıldı… Kuyu Yusuf’un içine saklandı, Züleyha indi karanlığa, çıkmadı… Yel göçtü, toprak emdi insanı. Çadırda ayasını yakarken esmer çocuklar, gölgeleri ısındı. Diken ruha battı, gül yürüdü üzerine ışkının. Akisini yuttu dağlar sen doğunca, avazınla…
Amber dendi adına… Kutsal kapı açıldı göğün şahdamarından, savruldu ışık erbain vakti yazgıya. Tütsünün dumanı kayıptı, kokusu yoktu külün rüzgârda. Dar sokaklar arasında cıvıl sesi koptu pervanenin… Kerpiç kokusu atlasa vurdu tahta odada kamaşan sıvanın. Kazınmış bir sırrın içindeydi adın. Elinde mızrap, çığlığında temaşa, karalanmış kulluğu yeniden yazdın.
Amber dendi adına… Yılları koysan üst üste, yine de az gelirdi yaraları kapatmaya. Zaman seninle geldi… Yunus kendinden biçti pahasını, misk değdirdi avare yolcusuna iki kapının. İmbiğe bulaşmış kumu temizledi ayakları. Çarığına aldandı. Çölde zakkum zehriyle köz oldu gözleri. Kapattı. Kirpiğinde kırılmış kulluğu, Amber’de aradı Hakk’ı…
Nefesi öksürüyor, el yordamıyla bulduğum kayıp düş atımlarının.
Hüzün kokuşlu bir kaktüsün iliklerime batan susuzluğu, gövdeme yaslıyor başını.
Siren sesleri tuzak gibi patlıyor,
Endamını soyunan zavallı çınarların üşüyen dallarına.
Aslında hakettiğim bir trajedinin,
Hariçten gazelini okuyorum sil baştan.
Yangın cehenneme “asıl”dı,
Bekletmek olmazdı o zaman suyu…
Söndürdüm,
Gerekliydi…
Uzaklardan... bin yıl öncesinden geldim.
Açık mıdır tanrı misafirlerine ırmakların? ..
Tepişerek, tozlaşarak, yığınlaşarak eylem adım yolumuza düştüler sabah vakti.
Kaybolan yüzlerinin arkasında ben vardım,
Nereye gitmeseler ben.
küçük bir şah damar yankısı ömür,
küt küt atan mavi dal
gül kozasında saklanan ayaz, saçından koparır bulutları
dağılır
lodos gelir, poyraz çürür yavaşça...
Rüzgar kırılır, dal affetmez kendini
İstediğin ben değildim. Benliğindi enikonu uzanan yanındaki. Parmaklarımdan devşirdiğin ılık yaz ateşini oynattın perdede. Yerle yeksan arasında, kaşla gözün; ortaçağdan kalma bir tiradı bağladın cehalete. Akşamda soğuyan gölgen ökçeye yapıştı, yetişti en sadık yanlışa adımların. Görünürde kimseler çoktu, aldırmadın. İçinden zaman geçmeyen bir ayrılık daha ısmarladın sevi’ye...
-bir-
adı vardı/ yaşıyordu/suni bir ilk yardım cümlesinde…
Alkımı çok olur kıyısı ovaya sıfır kentlerin. Altından geçen değişmeden durur geniş tayfında. Sarı saman kokulu damlarından düşen, yıldızlara tutunur çıkmak için rüyasına. Dar sokaklarına geniş hayaller kurulur, hatta kaybolunur evlerin avlusunda. Arastasında kirli- kağıt uçurtmaları çocukların, yeşil zeytin, kuru lavaş, bayatlamayan geçmiş… Müzeye çevrilmiş açık hava, cereyanda kalmış manastır, gözleri maviyi çalmış zangoç… Haritanın sol alt köşesinden, ölçeği tespit edilememiş bir yalnızlığa uğurlanmış coğrafya… Yüksek, rakımlı, yani kapı, yani sen bir bakıma. Sıkı sıkıya kapanan, açılmayan; açılsa, yangında bile ilk kurtarılamayan…
'Bir dünyadır kadınlar; yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen...'
Ve sömürülen iki cihan arası...
'Havva'i bir ırkın zavallı klanları,
'döl'deşleri bütün kıyak içgüdülerin,
'şiddet' zanlıları nedense bütün ümitlerin...
Daha dün annemizin kollarında dinlememişken hiçbir hayal kırığının çıkardığı sesi,
Virgüllerle ayrılmış,
köstebek bir bakış açısından yazabiliyorum ancak.
Ancak bugün,
'nelerin ucuna takılmış' aklımı infaz edebiliyorum sağ kalan yanımla.
Birden bir hışırtı, birden bir alev, birden bir donma baskını başlıyor vücudumda.
Boncuk boncuk terlerken irinimin aktığı yer,
yıkıl ve karşıla!
okunduktan sonra kır “kale”ni!
cezayı suçtan önce işlediler...
sır verdim.
bir tek aynalara.
Uzun zamandan sonra yine şiirlerine şenlendi gönlüm
kelime hazineniz oldukça geniş. haddime değil ama, şiirlerinizi çok uzatıyorsunuz. bu da okuyucuyu yoruyor. daha doğrusu şiir olmaktan çıkıyor. bence o hazinenden çok daha iyi şiirler çıkabilir. öz ve anlaşılır. başarılarınızın devamını diliyorum
kelime hazineniz oldukça geniş. haddime değil ama, şiirlerinizi çok uzatıyorsunuz. bu da okuyucuyu yoruyor. daha doğrusu şiir olmaktan çıkıyor. bence o hazinenden çok daha iyi şiirler çıkabilir. öz ve anlaşılır. başarılarınızın devamını diliyorum