Kaldı mı kursağında bir parça gün tohumu?
Kırıldı mı omuz başındaki karanfil güpegündüz?
Uzanmış satır başlarına iskarpinin,
Üzerinde kalmış kaldırımların ağır tozu.
Cepkeninde gezdirdiğin güvercinler havalandı,
Vuruldu alnından koca bir tarih.
Altı üstü yırtık bir kısa pantolondu hayat;
Uğruna delirdiğimiz, yaslı bir çığlıktı.
Altı 'deniz'di gökyüzünün, akardı okyanuslara gözlerindeki ateşten.
Dönüyorum düşümden. Gerçeğime, kendime. İçim bomboş. Bu sabah bütün insanlar gibi asık suratlı yürüdüm kentte. Ayaklarım yolunu bulamadı, iki külçe beton yığını gibi sürükledi beni. Hayır! Gitmek istediğim yer orası değil... Gittim yine de. Bütün zorunluluklarını yutkunarak hayatın gittim.Her zaman ki devinimlerini yapıp sabahın gittim. Ordaydım.
'Kuşları anlatacak mısın bana? '
Hangi sazın telinden sökeyim, hangi şiirin mısralarını kanatayım, hangi bilgiç araştırmalardan, hangi resmin suyundan uçurayım sana kuşları? Bana özgürlüğü anımsatır, tutsaklığı esir tutarak karnında.Herkes gibi, her şey gibi, yığınaklarını çelişkiye yapmış kuşlar da...
Kuşların, göç yollarını buluyorlar. Her ilkbahar, her sonbahar, her olmayan bahar...
Ekim...
Hasatı çoktan yapıldı hansız yolcuların. Ama ayrılık olmazdı harman zamanı...
Tavan arasında bağdaş kurmuş oturan örümceklerle gezindim bütün akşam. Saçlarımı kesmeyi istedim nedense.
Kumul gözlerine batan toplu iğneler, şehri tam köprülerinden kanatıyordu. Asma dedikleri, örümcek ağlarının ıspanak yemiş haliydi bence.
Benim de duvarlarım vardı köprü kurulacak.
Kapılar dillerini yutup kilitli kaldılar.
Kollarına değemez soğutamadığım ellerinden gerisi.
Yine bir hüzün ekledim sensiz sokakların gel gidinde, yüzümün çoğalan çizgilerine.
Durmadan 'garip'leşiyorum bu şehirde.
Gizli sokaklar malikanesinin, zengin suratlı koltuk köşelerinde,
Uyku soluklu, sarhoş sohbetler çarpıyor yüzüme.
Uçkun mafsallardan geçeli çok oldu.
Şimdi küllerimi içiyorum bir kırlangıç masalında...
Ketum sızınçlı bir iç çekişin amadesiyim aslında.
Kanayanlardan sağalan dertten gayrısı değil.
Beş kamyon kömürle gittim harlarıma,
İçimdekileri, kim görse zihni bulanır.
Yazdıklarım utandırır belki yangınların sönmek bilmez ateşini.
Katli olmak istemem hiçbir düşün.
Bir 'hiç' kadar bile var olamadım 'ömrüm' diye sızlandıklarımın sayfalarında.
Dağ kadar patlasam, yankısı ulaşır mı kentine?
Mezarlarından kalkmaya üşenir ölüler, şişe dibindeki halimi gördükçe.
/Her sevi gerekçesiz kelimeler doğurur,
her doğan, sevi’ye seviyesizce mahkum olur/
Günlerdir içimde safra, yüzümde çıban bu işaretler. Neyin nesi bilmiyorum. Yıldızlar kadar sürecek mi savaşım? Yoksa içerde mi alacağım soluğu yine? Zindanlara nöbet olmaktan, histeri travması geçirmiş alışkanlıklardan, çöp kutularını karıştırıp durmaktan sıkıldım. Kendi sokağında yırtık güz aydınları taşıyan kollarım! Nerede kaybettim ben aramadığımı? ..
Vaveyla... Her baktığımda daha çok özlüyorum adından kovuluşumu... Koparsam, yüzümdeki soğuk izi siler mi? Tiz bir tebessüm, ıslak bir sis serpilir mi günceme? Tesadüfün deliğinden geçirdiğim her iğne suratımda devşirdi pençesini. Dikişli gözlerimi aralayabildim. Etime mıhladığım “ben”cil düğmeleri kavlattım, başımdan kaynar sular döktüm köklerime. Aşağı da karanlıktı yukarısı kadar... Gördüm...
Çirkin kahkahama saplanmış boğuk hüzün! Süngülerini vur yüzüme ya da çatlasın zehrin. Genzimde yanık kozalak kokusuyla yaşamasını da bilirim ben. Çivi çividen alır hıncını; kol kırılır, yen içinde bir yere taşınır lüzumluca. Bu kuyuyu iğneyle çıkardım ben, karanlık çektirmem çıkrığıma...
O zaman, çekiyorum adımlarımı istilacı bakışlarından...
Sevdiğim,
Sen geldin diye koşuyordum bunca yalnızlığı.
Bunca silueti, sen gittin diye eziyorum şimdi kafatasımda
Terke mahkum edilmiş bir kenttir yüreğim
Önce saçlarımdan tutuşmaya başladı,
Belleğimden sökülen tahtaların arasında kaynayan hamamböceklerinin istilacı alaturkaları.
Bozuk bir şubat, eksik bırakılan tüm ayları tamamlıyordu.
Nasıl oldu anlamıyorum.
Yapış yapış bir ikindi arefesinin soğuk ve dingin parmak uçları, avuçlarımdan adım adım bir heyelan seferber etti.
Mola yerleri soğuktu.
Uzun zamandan sonra yine şiirlerine şenlendi gönlüm
kelime hazineniz oldukça geniş. haddime değil ama, şiirlerinizi çok uzatıyorsunuz. bu da okuyucuyu yoruyor. daha doğrusu şiir olmaktan çıkıyor. bence o hazinenden çok daha iyi şiirler çıkabilir. öz ve anlaşılır. başarılarınızın devamını diliyorum
kelime hazineniz oldukça geniş. haddime değil ama, şiirlerinizi çok uzatıyorsunuz. bu da okuyucuyu yoruyor. daha doğrusu şiir olmaktan çıkıyor. bence o hazinenden çok daha iyi şiirler çıkabilir. öz ve anlaşılır. başarılarınızın devamını diliyorum