Neden sustun ki!
Senden söyleyecek nelerim vardı benim,
Senin benden duyacak nelerin.
Bu yolu belirsiz tarihin ışığı sendin,
Sen dedindi bana, kimsenin söyleyemediğini.
Şimdi,
Ve hiçbir yara,
Ve hiçbir zaman,
Kavuşmayı beklemiyordu...
Sararan bir gün ortası, eskiyen bir eylül...
Nafile yamaçlar doldu gözüme, ellerime abanan sıkıntılı vedadan.
Kaç alın yazdıysan bana, kendimin saydım biliyorsun.
Kaç adım kaldıysa adına, zincirleme kazadır hepsi...
Sussam,
gözlerin neyi hak edecek ki...
Yarı çıplak bir iklimin serüvenine takılmıştı gözlerim.
uykudan önce 'değil'dim, yanaklarımda tuzlu bir harabe saklandı...
yalnızlığına çok kaldım.
bir beyaz kağıt bulsam kaybolacaktım.
ne diye çıktı bu tırabzanlar elimden?
ne diye yağmur düştü yüzün bilmem ki?
Buraya senden geldim biliyorum.
Otuz dört gün oldu sen gideli kentimden.
Kendimde değilim.
Caddeyi arşınlayan sadece ben miyim?
Arkamda bir yalnızlığın koyu gölgesi.
Canı çıksa, canı yok ki!
Bir siyah ırmak silueti o yüzüme ziya olan,
Seçilmesini sağlayan iki çukurun içinden gözlerimin.
Kimi üzüm karası dedi, kimi zeytin.
Bence rengi olmayan bir şeydi, tarifi olmayan bir şey...
Kime baksam izini barındıran, rengini bırakan,
Kime baksam onun gibi bakan göremediklerime.
Uzun zamandan sonra yine şiirlerine şenlendi gönlüm
kelime hazineniz oldukça geniş. haddime değil ama, şiirlerinizi çok uzatıyorsunuz. bu da okuyucuyu yoruyor. daha doğrusu şiir olmaktan çıkıyor. bence o hazinenden çok daha iyi şiirler çıkabilir. öz ve anlaşılır. başarılarınızın devamını diliyorum
kelime hazineniz oldukça geniş. haddime değil ama, şiirlerinizi çok uzatıyorsunuz. bu da okuyucuyu yoruyor. daha doğrusu şiir olmaktan çıkıyor. bence o hazinenden çok daha iyi şiirler çıkabilir. öz ve anlaşılır. başarılarınızın devamını diliyorum