gören ve gösteren olunca gece
kendine de bakar göz
sorar hesabını yüzündeki maskelerin
hangi ayrılık sevmiş seni
hangi kavuşma itmiş uzaklara
özlemek kendini nasıl gizlemiş
benim göğüm
senin göğüne karıştığında
bir firtınanın kurak ve tozlu çığlığı
yalnızlığın içine yuva yaptığında
yeryüzüne bir pencere açılır
çığlık, bir bulutu sarınıp
Gittin ve ben kendi yüzümle kendime kaldım
Yüzümde en terkedilmişinden bir şehir
Viranesi çok, bulutları kasvetli, kuşları kanat çırpmıyor
Callas çalmıyor radyolarında
Denizi çekilmiş, dalgası uzaklara gitmiş
Kim bilecek senin bir deniz yıldızı olduğunu
KENT, DAĞ VE HER ŞEY
bir kentten giderken
gözlerini bırakır mı insan
bırakırmış
anladım
saçlarımı uzatıyorum kentin ordularına
tutam tutam ellerinde kalıyor tırmandıkça kanserli ur
çıplak başımda sen tokası
alıp gidiyorum kulenin dehlizlerine
duraksız bir yol daha derine daha derine
küllerinden kül uydur bana
benim yakacak ateşim yok
denize dokunsun fırtınam
küllerim küllendirsin kendini denizde
sevdalansın diye sessiz yakamoz
ve sevdalansın diye kayık şarapçısı
gürültüsü yoktu noktanın
yoğun bir cümlenin sessiz sonuydu
oysa rüzgar gibi geçmişti cümle
sarsıcı, yakıcı ve melankolik hüzünlerin şarkısıyla
kavga da vardı, aşk da,
öfke de vardı neşe de
içinden geçtim o şehrin
bir ömür içinden
kırılmış kalemlerin ortasında
can vermişti çiçekler
sulayarak geçtim
bir ömür sulayarak
sokaksın kirpiğinde masallar taşıyan
hala kaldırımlarında çocuk gözleri
ipe serer gibi yumuşak
sakız gibi bembeyaz
camlara astığın 'anneee' sesleri
Sen susunca
Kalbime bir şey oluyor
Pır pır ediyor kuş gönlüm
Susmalardan bir salıncak yapıyorum
Düşüyorum hızından, elimde değil
Kırılıyor iki dizenin ortası




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!