Bir ayrılığın eşkâliyle geldi ölüm,
Artık sizin dudaklarınıza emanet edildi sorgulamak dünyayı,
Sizin yüreklerinize emanet edildi Yulya’nın vicdanı,
Kapıları içerden kilitlemelerinize son verin artık
Sizin ellerinize emanet edildi onun inancının anahtarı
Umutlarınızı kim sürgün edebilir ki siz bir buluttan yağmur bekledikten sonra
Kim incitebilir ki bir Kanarya kuşunu, siz ona altın bir kafes sunmadıktan sonra.
Açlığın getirdiği bir ölümü beklerken bir insan sistemin marifetiyle,
Duvarın diğer tarafında bir insan diyor ki ‘’ye kürküm ye’’
Ve kaç baba ağlıyor delik cepleriyle, bir bayramın arifesinde.
Artık görmenin zamanı gelmedi mi saman altından yürüyen suyu
Artık görmenin zamanı geldi ve size emanet edildi Yulya’nın gözleri
O gömdü kaymaklı dondurmaya hasret kalan çocukluğunu
Ve sizin çocuklarınıza emanet etti hayal ettiği çocukluğunu.
Çıkın ve dolunaya bir kez daha bakın bu akşam,
Ve sonra mezesiz bir masada ıslatın insanlığınızı
Nasıl olsa Helal katılmış bütün rakılar Dolunay rengindedir.
İşin aslı bırakın biz yapmayalım Yulya’nın yaptığını
Teslim edelim kula olan kulluklarımızı.
Sövmekle yetinelim oturduğumuz yerden,
Hey anasını sattığımın dünyası!
Antika bir Kum saatinin bol vernikli fiyakası
Babalar tütün yorgunu sararmış bıyıklarıyla,
Anneler Kar yanığı gözlerinin suskunluğuyla,
Ve çocuklar hep aşı boyası katılmış horoz şekerleriyle mi ölür?
Yetindiklerimizle ölenler, kucakladıklarıyla ölenlerden daha mı az şey götürür yanında sanki.
Yulya’ya dair Naftalin kokan ağızlardan çıkardınız gönül çeyizinizi,
Ve bir köşede gülkurusu akşamların teslimiyeti,
Bir köşede piç kurusu derlemelerin Mecaz-i Mürseli.
Ya ben bu emaneti sadakatle sevmişim,
Yada gidip kargaya göz emanet etmişim.
Kayıt Tarihi : 4.1.2008 09:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!