Nisa Şiiri - Ferdi Ak

Ferdi Ak
40

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Nisa

Gece soyundu siyah elbiselerini, güneş uyandı.
Bir kadın yürüyor rüzgârı okşayarak,
Karşısından bir adam aynı yeli yırtarak.
Ulvi adımların ağırlığında
Yaklaşıyorlar yerde yatan fidanlarına.
Erkek, erkek toprağa her pençe vuruşunda
Kadın, toprağın kalbini okşayarak kazıyor.
Önce âdemoğlu âdem gömüyor fidanını,
Sonrada âdemin o nazlı kaburgası.
Bir adam gidiyor aynı yeli yırtarak,
Nisa gitme diyor ona gitme susuz bırakarak.
Kül rengi yüzüyle biraz duruyor adam,
Sonra meçhul bir dizede yol beğenip gidiyor.
Kadın ektiği fidanı şiir gibi suluyor,
Tam kalkıp gidecekken rüzgârı okşayarak
Âdemin bıraktığı susuz dala bakıyor.
İçten bir tebessümü ekleyip su tasına,
Bir parça şiirde o dala arşınlıyor.
Gözünü ardından alıp öyle gidiyor.
İki fidan yan yana dans ederek büyüyor.
Ahu-şerbet meyveler dallarında bitiyor,
Oksijeni tok bahar bir kadın getiriyor.
Kadın uzanıp ektiği fidanın meyvesine
Suladığı şiirden birkaç dize alıyor.
Bir meyvede âdemin ağacından almak için,
Uzanıyor düşlerine uzanır gibi kadın.
Duraksıyor sonra,
Gözlerinin limanına düşünceler demirliyor,
Gül renginde kızarıp utanıp geriliyor.
Okşayıp ağaçları gidiyor, bir buse bırakıyor.
Ve gece giyindi siyah elbiselerini,
Güneş uyudu.
Elinde asasıyla kızıl denizi yaran Musa gibi girdi adam.
Kül renginde yüzünde mor bir ürperiş vardı,
Aslında ne Musa’ydı adam, ne o fidan kızıl deniz
Nede elindeki mucizevî bir asa.
Elindeki tek cisimdi, merhametsiz bir balta.
Âdem üç, beş meyve yedi nisa’nın ağacından,
Sonra vurdu baltasını susuz gömdüğü ağaca,
Karakteri bürünmüştü birkaç odun parasına.
Yığılan ağaçtan bir kök kalmıştı toprakta,
Yükleyebildiği kadar odunu ve gecenin karanlığını sırtlayıp gitmişti adam.
İklimsiz bir hıçkırık koy verdi Nisanın ağacından,
Kendi çam sakızıyla çiğner gibi kendini.
Yere yığılan bir ağaç değil, bir mevsim olmuştu sanki.
Ve bir tufan bir kadın getirdi,

Görünce yerdeki yıkık ağacı,
Gözleri kendi ağacından erindi.
Ağladı kadın hüznü dansının kavalyesi olmuştu.
Hüznü dans etti kendi vuruldu.
Bir yıldız çıkardı cebinden kadın,
Ben diyeyim çoban, sen de kuzey yıldızı.
En uç noktasına yerleştirdi ağacın,
Kopardığı meyveye diyet değildi yalnız,
Yıkılan ağacın dirilişine,
Bir duanın çaputu olmuştu yıldız.
Narin, pamuk ellerini kaldırdı gökyüzüne,
En temiz duasını gönderdi sahibine.
İşte o an bir mucize ayyuka göz dikmişti,
Hüznün kavalyesini mutluluk def etmişti.
Âdemin baltasıyla yere yığılan ağaç,
Kadının inancıyla raks edip yeşermişti.
Gökyüzünden yeryüzüne bir haykırış yol aldı,
Kadın gökyüzünün gözyaşını işitti,
Toprak içti kana kana bulutların nemini.
İki ağacın gölgesinde yeni hayatlar,
Fotosentez bir kıvamda şekillendi.
Derken bir ayak sesi, bir ayak sesi daha,
Her adımda karanlık tonunu arttırmakta,
Uzaktaki o gölge baltalı bir devdi,
Sırtladığı geceyle birlikte geri geldi.
Yıktığı ağacı diri gördü gözleri,
Şaşırdı görünce yeşermiş filizleri.
Âdemin bakışları Nisa’ya çarptı birden,
O kızgınlık anıyla savurdu baltasını
Ateş nasıl dans eder gösterdi eşkâlini
Dişlerini sıkarak yıktı tüm ağaçları,
Hesaba katmamıştı Nisa’nın su dansını.
Su gibi süzülerek aktı Nisa toprağa,
Yeniden can verdi filizlere, ağaca
Âdemoğlu âdemin öfkesi çöle döndü,
Arkasından nisaya vurunca baltasını,
Dünyada ilk defa ateş suyu söndürdü.
Toprak çatladı, tabiat garp oldu birden,
Ayakta tek kalan koca baltalı devdi.
Görünüşte dev olan bu sualsiz erkeğin,
Kendide anlamıştı karakteri cüceydi.
Etrafına bakınca yalnızlığı hissetti.
Yok olmuştu tabiat, âdem sus pus olmuştu.
Sırtladığı karanlık yüreğine dolmuştu,
Yerdeki su tasına sarıldı ademoğlu.
Bir elinde katli vacip bir balta
Bir elinde tauna,
Bir yarısı katil, bir yarısı adil bir adam çıkmıştı ortaya.
Kaldığı ikilemden sıyırarak kendini,
Sulamaya başladı yok ettiği dengeyi.
Bir tek serzeniş yoktu yığılan tabiattan,
Âdem korktu,
Haykırışı yankılandı seyrelttiği vadinin çemberinde.
Nisa yarı canlı bir yıldız daha çıkarttı cebinden,
Âdemoğlu âdem yıldızı kucakladı,
Nisa’nın ağacına umutla çaputladı.
Ve beklenen eşsiz dans yeniden alkışlandı.
Tabiat ayaktaydı, sağ salimdi yeniden,
Bir tek Nisa uyanmadı, uyanmadı yediveren.
O Nisa idi, nisa özü kadındı,
Merhameti kutsaldı, bakışları yalındı.
Öyle bir iz, bıraktı ki o kadın,
Erkeği utandıran erkeklik (kadınlık) bırakmıştı

Ferdi Ak
Kayıt Tarihi : 1.4.2008 13:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ferdi Ak