Yağmurlu bir sabaha gözlerini açan Taner yanında Elvan’ı göremeyince şaşırmıştı. Salondan sesler geliyordu. Elvan’ı uykudayken izlemek çok hoşuna gitmiş olsa bile, bu kez onu yakalayamamıştı. Bir süre yatakta sessizce bekledi. Sonrası içeriden “kalk artık uykucu kahvaltı hazır” sesiyle yerinden doğrulup kalktı. Salona geçtiğinde; çay demlenmiş ve kahvaltı sofrası hazırlanmıştı. “Her şey çok güzel görünüyor ama senin kadar güzel değil canımın güzeli günaydın yeni güne seninle birlikte” diyerek Elvan’ın yanına gidip yanağından öptü. Elvan gülümseyerek "Günaydın canım otur sofraya, çayları doldurup geliyorum" diye cevap verdi.
Kahvaltı sofrasında dün geceden hiç konuşmadan birbirlerine bakıp, hayatın getirip götürdükleri üzerine sohbet ediyorlardı. Elvan yurtdışında bulunduğu süre içinde; Taner’i nasıl özlediğini anlatıyordu. Uzun bir sohbet ve uzun süren bir kahvaltının ardından salonda koltuklarına geçip karşılıklı çaylarını içiyorlardı.
Taner söze “gözlerin eskisi gibi bakmıyor Elvan. Benden sakladığın bir şeyler var ve ne zaman anlatmaya başlayacaksın diye sabırla bekliyorum” başladı.
—Elvan şu güzel anın büyüsünü bozmasak ve sonra konuşsak bunları, ne de olsa artık birlikteyiz ve konuşacağımız çok zamanımız var önümüzde” diye karşılık verdi.
Elvan sözünü bitirdiğinde karşılıklı gülümsediler. Taner içindeki kuşkularında haklı olduğunu anlamıştı ama fazlada baskı yapmak istemiyordu. Nasılsa zamanı gelince anlatacaktı. Elvan’ın sakladığı bir şeyler vardı. “Sen bilirsin istediğin zaman anlatırsın seni dinlemeye hazırım” dedi. Elvan sıkça saatine bakıp, bunu Taner’e belli etmemeye çalışıyordu ama yakalanmıştı. “Çayları tazeleyeyim ben” diyerek o an gelecek sorulardan sıyrılmayı başarmıştı. Çayları doldurup yerine geçtiğinde Taner “hayırdır birisini mi bekliyorsun da sürekli saatine bakıp duruyorsun canımın güzeli” diye gülümseyerek ortaya laf attı. Elvan “kimi bekleyeceğim sadece saati merak edip bakmıştım. Hem akşam için ne yemekler yapsam diye düşünüyordum” dediyse de pek inandırıcı olmadığını kendiside biliyordu ama soruyu geçiştirmişti. Çaylarını içerken Taner gülümsüyor ama Elvan düşünceli halini gizlemekte zorlanıyordu. Saatine bakmaya devam ediyordu.
“Yeter artık. Bir şeyler var sende anlat kurtul bende sormaktan kurtulayım. Kaç saattir burada oturup çay içiyoruz. Fazla konuşmadık bile. İçindeki neyse söyle artık, söyle ki yüzün gülsün. Bu düşünceli bakışları tanımıyorum. Alışkın değilim buna. Durmadan gözün saatte ve bir açıklamada yapmıyorsun” diyerek sesini yükseltti… Elvan ne diyeceğini bilemeden şaşkın gözlerle Taner’e bakıyor bir şeyler söylemeye çalıştıkça; saçmalamaya başlamıştı. “Tamam, Taner sakin ol anlatmaya başlıyorum o zaman, dinleyince bana hak vereceksin” diye lafını bitirmeden kapı çaldı…
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Yarınını kim bilebilir ki… Yaşamadan…
Aytekin OrhanKayıt Tarihi : 3.1.2015 13:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!