15. Bölüm
Taner işyerinden çıkıp yolda yürümeye başlamıştı. O an aklına Sevda'ya telefon açmak geldi. Aradı.
Merhaba Sevda
-Merhaba Taner
Bu akşam için yapılmış bir planın var mı?
—Hayır. Birazdan işten çıkıp eve geçeceğim.
İstersen bir yerde buluşup bir akşam yemeği yiyelim. Epeydir oturup sohbet edemedik.
—Tabii neden olmasın.
Şimdi sana doğru geliyorum. Oradan yemeğe geçelim. Görüşürüz.
—Bekliyorum. Görüşmek üzere...
Telefonu kapattığında; yemekte Sevda'yı nasıl konuşturup bildiklerini öğrenebilirimin hesaplarını yapıyor ve bir yandan da yanına gitmek için hızlı adımlarla yürüyordu. Çalıştıkları yerler birbirlerine çok uzak sayılmazdı ama akşam trafiği yoğun olduğu için 30 dakika yürümeyi göze almıştı. Sevda'nın çalıştığı giyim mağazasına vardığında saat 8 civarındaydı. Taner'in geldiğini gören Sevda hemen çıkıyorum diyerek içeriden çantasını almaya gitti. Geldiğinde...
Hazırım gidebiliriz.
—Haydi, o zaman bildiğim güzel bir yer var. Sessiz sakin ve yemekleri çok güzel...
Kurt gibi acıkmışım. Hemen gidelim.
Yoldan bir taksi çevirip gidecekleri yönü söyledi. Akşam trafiği içinde ilerleyip giderken hiç konuşmadılar.
Yemek yiyecekleri yer deniz kenarında çok fazla kalabalık olmayan salaş ama kendine özgü dekoruyla şirin bir yerdi. İçeri girdiklerinde; cam kenarında bir masaya oturdular. Dalga sesleri duyuluyor ve içeride kulağı yormayan hafif bir müzik çalıyordu. Dışarıdan bakanlar ikisini sevgili diye düşünürlerdi. Garson yanlarına gelip siparişlerini aldı. Karşılıklı bakıştılar. O ana kadar hiç konuşmamışlardı. Sevda söze,
Çok güzel bir yer daha önce hiç gelmemiştim.
—Burayı herkes bilmez. Elvan gittikten sonra buldum burayı, ara sıra kafa dinlemek için kaçıp geliyorum.
Taner beni neden yemeğe davet ettiğini tahmin edebiliyorum.
—İşte siparişler geldi.
Sevda güldü. Lafı güzel çevirdin ama sonuçta konumuzun nereye gideceği belli.
—Rakı, balık güzel gider değil mi?
Oldu o zaman. Oyunu kurallarına göre oynayalım.
Karşılıklı kadeh kaldırıp, unutulmayanlara dediler... Gece güzel başlamıştı. Bir kaç kadeh rakıdan sonra sohbet gelmesi gereken noktaya gelmişti.
Sevda Elvan şuan nasıl?
—En son haber aldığımda gayet iyiydi.
En son ne zaman konuştunuz.
—Seni hastaneye kaldırdığımız gece...
Nasıl yani. Beni hastaneye götürürken senimi aradı yâda sen mi onu aradın.
—Taner hiçbir şey düşündüğün gibi değil ve artık sana tüm gerçekleri anlatmanın zamanı geldi. Sözümü hiç kesmeden dinle... Azcık sabırlı olur musun?
Tamam dinliyorum.
—Taner sende biliyorsun Elvan bilgisayar uzmanı ve bu dalda da çok başarılı. Öyle ki, en son senin evine geldiğinde salonu komple gören bir köşeye küçük bir kamera koymuştu. Senden ayrı kaldığı zamanlarda seni izliyordu. O gece havalimanında uçağın kalkış saatini beklerken seni izliyormuş ve senin bir anda yere yığılıp kaldığını görünce hemen beni aradı. Bende kapını çaldım açılmayınca polise haber verip ambulans çağırıp seni hastaneye götürdük.
Taner sözünü kesip,
Beni o halde görüp, yinede gitti diyorsun.
O an her şeyi bırakıp sana geliyordu. Ben aradım onu ve durumunun iyi olduğunu söyleyince vazgeçti. Çünkü bu yurtdışı eğitimi onun için kaçırılmaması gereken bir fırsattı. Şimdi orada programcılığın yanında veri kurtarma, sistemlere giriş, yazılım ve buna benzer konuların en ileri düzeyde eğitimini alacaktı. Bu yüzden Selim'in teklifini kabul etti. Elvan seni çok seviyor. Yakında gelecek. Bu sefer seninle her şeyi konuşacak.
—Selim kim?
Birlikte yurtdışına gittiği arkadaşı. Daha fazla soru sorma bana. Gelince her şeyi anlatacak. Sadece seni çok seviyor ve özlüyor.
Yemekler yenilip, hesabı ödeyip dışarı çıkmışlardı. Caddeye kadar yürüyüp bir taksi çevirip evlerinin yollarını tuttular. Apartmanlarına geldiklerinde kapıda;
Bu güzel gece için teşekkür ederim Taner dedi. İyi geceler...
—İyi geceler Sevda
Evinin kapısını açıp içeriye girdiğinde salonda etrafa bakındı ama kamerayı bulamadı. Aklında yeni sorular oluşmuştu. Neden Elvan onu izliyordu. Ne zaman gelecekti. Neden aramıyordu. Saat epeyce geç olmuştu. Bilgisayarının başına geçip şirketlerden gelen e-maillerine bakarken yabancı bir mesaj gözüne ilişti. Mesajı açtığında; ayın 15'inde akşam aynı yerde ve aynı evde seni bekliyorum canımın güzeli yazıyordu. Takvime baktı bugün ayın 8'i... Nefesi kesilmiş gibi oldu. Yüreğinde kuşlar havalanıp uçuşuyordu.
-Hayatın bize neler getireceği hiç bilinmez-
Aytekin OrhanKayıt Tarihi : 7.9.2014 10:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Aytekin Orhan](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/09/07/elvan-cicekleri-actiginda-15.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!