Bir zamanlar,
İnandım doğarken duyduğum yalana.
Üç günlük bir çileydi ömür
Dün, bugün, yarın;
Biri kayıp, biri acı, biri bilmece…
İhtiyari değil; zoraki bir oyunun kuralıydı
Aldığım nefes, taşıdığım beden, yürüdüğüm yol.
Tepemde hayatın sopalı elleri,
Önümde gözleri kapalı binlerce takkeli deli,
Tutsaklıktan kokuyordu ağızlarının içi.
Kulaklarımda ‘adam ol’ sözüyle
Babam atmıştı
Kaderin bir köşesine beni,
Duyduğum dua değildi; acizliğin seremonisi…
Olamadım baba, adam olamadım,
Son sopasından sonra kaçtım dergâhından.
Artık o anlamsız virtler yok zikrime karışan.
Azatlığın çıplak tahayyüllerinden buseler
Düşürdüm dudaklarımdaki türkülere.
Ne yasağın prangalarından çıkan şakırdamayı
Duyar kulaklarım
Ne de günahın ateşle korkutan fısıltılarına
İnanır aklım…
Artık dokunabileceğim sevdiğimin
Gül kokulu saçlarındaki isyana,
Artık büyütebileceğim
Partizan dostlarımla eylemlerdeki halayları…
Ve baba,
O korkak dergâhların kubbelerinden yükselen
Salalar susacak, elbet susacak;
Kader dediğin o karanlığın sonu,
Bir uçurumun kenarında öylece salınmak olacak…
Kayıt Tarihi : 6.11.2009 00:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!