Bu ne acı, bu ne ağırlık gözümdeki?
Bu yıllar, bitmez oldu bu ağrı bendeki.
Hiç başlamaz mı güzellik, çiçek açmaz mı?
Senin uğurun mu gerek yaşamam için?
Kapadım, biraz avuşturma çabasında,
Ay; çok yalnızsın bu gece, ışığın yok.
Yâr; bir iz bile yok sende, tükenmişsin.
Bir çıra misâli yandım ben bu gece;
Gök ebedî karanlık, düşünüyorum.
Göğü kaplarken kızıl grilik,
Bedenim mayışırken sıcaklığında,
Unutamadığım gülüşünün ardında.
Yüreğim dondu, karla doldu aklım.
Hayâl imkânsız, gerçek oldu savım.
Ölüm, büsbütün kaplarken sûretimi,
Bakmayı bilemedim son defâ gözlerine.
Çiçekler solunca bahar bitti sandım,
Dirilmeyi öğrendim, derht-i hayâtına girince.
Anlıyorum, bu seni son görüşüm.
Onca insan, görülecek varken neden?
Neden takılır gözlerin gözlerime?
Işıkla hayât ağacımın kabuğu,
Işıksız darağacımın tasavvuru..
Takılmasın artık, bakma öylece bana.
Bu yalnızlığımı hissetme sen ne olur.
Tâkâtimi ölçen sen olmasan ne olur? Kaybolmuşum müekked bir uçurumda ben,
Sen, canım, hayâtımı soğursan ne olur?
Bitmeyen katliama mâruzum, sana muhtâç. Bilsen ben yalnız Sana mâzurum, bir bedmest.
Yazdıklarım, anlatamadığım onca şey;
Varlığına inanamadığım kara gözler,
Seninle insanoğluna katılır bir söz oldu.
Yalnızlığımda bulduğum soğukluk,
Bakışlarının sıcaklığında yok oldu.
Ey bu derd-î serdi çekmiş kimse, sen;
Akşamın donmuş hayâlinde esen!
Sahne gelmiş, rûhu hiç hür doğmamış;
Gönlü yanmış, tut da kendin, dinle sen!
Gittim, hatırladıklarımdan uzağa dek.
Bir su doldurdum bardağa, eskilerdenmiş gibi.
Sanki, kapı açılacak bir anda,
Tanıdık bir yüz görecekmiş gözlerim gibi.
Kapattım, kitabın son satırıyla noktaladım.
Rüyâ, rüyâ, âdetâ bir rüyâ,
Bu gün de gördüm seni;
kaplanmıştın mehtapla.
Tutamamıştım seni,
O karanlıkta;
bulamamıştım seni.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!