Kurumuş kalp, sevda geçirmez sevgilim.
Ayrılık, kurutmuştur onu.
Acıyı, hatıralarla geçirir.
Hüznü, gözyaşı taneleriyle.
Adını, güneşle getirir,
Geceyle götürür.
Sen kalbimden bir kuş gibi
Uçup gidiyorsun.
Ama kuşlar,
Uçmayı öğrendiği yuvasını unutmaz!
Bunu bilmiyorsun.
Düşlerim dökülüyor kalıpsız toprağa.
Mazimde elleri kanlı,
Ayrılıktan yaralı,
Çocuğuna sarılmış bir kadın var.
Biliyor musun,
İnsanlar artık bizden daha kalabalık?
Bilmiyorum ki!
Bugünlerde yaşayamıyorum,
Elinden tutmanın daha dün gibi aklımda kalan sevincini.
Neşeli günlerimizin mutluluğumuza bıraktığı izleri.
Sardığın şu yaralı kalbim artık,
Uzaklığın ve mesafelerin esiri!
Yükseliyor, seni seven martıların sesi minarelerden.
Kanat çırpıyor bana,
Düşümden sürüklenen ayrılıklar.
Yağmur usulluğuyla dağılıyor çehrende.
Bir piyade, bize gülümsüyor nöbet yerinde.
Aşktan yara almış,
Kimsenin gülüşünden yıldızlar dökülmedi, deniz kıyılarına.
Gülerken güneş, kimselerin güzelliğini kıskanmadı.
Kimse, yüzünde gökyüzünü bu kadar ince taşıyamamıştı.
Bir coğrafya,
Bedeninde,
Sanki tekrar tekrar yaratılmıştı...
Özlem kokuyorsun papatya!
Yüreğimi sevgilimden daha yakın elliyorsun.
Düşlerimi, alnı karanlık hırsızlar gibi çalıyorsun.
Yaralarıma basıyorsun,
Vahşi bir hayvan soluğuyla üflüyorsun!
Bir balonu içimde köhne hüzünlerimle şişiriyorsun.
Bir peri masalı, sanki bugün bitti!
Ağıtlar süzülüyor bahçeme, kanadı kırık bir kuş gibi.
Hatıralarımız ıslak toprak gibi neşeli.
Kalbimdeki aşk gözyaşlarımda bugün eridi.
Bel bağlamış soğuk, bahçemden bugün gitti.
Güneş ilk kez gecenin ardından bana gülümsedi.
Bir şafak vakti, yüzünden dökülen gülümsemeyi tutuyorum.
İnsanlar bakıyorlar sana.
Gözlerinin hizasında namlulara dizilen mutluluktan,
Yanaklarındaki, pembeliğe kaçan
Safkan atın koşuşunu izliyorlar.
Yelpazemde maziden kalmış bir kan lekesi,
Doğuruyor kadınların,
Sabaha karşı masum gülüşlerini.
Üstümden geçiyor,
Günahlara sarılı bebek cesetleri.
Kirli sular akıyor geleceğimin altından,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!