Dokunamıyorum
Hiçbir kelime, hiçbir işaret diliyle sana.
Hangi zaman mutluluk, hangi zaman da bensiz
Bir dua, bir nefes kadar yakın olamayınca.
Bırak kapında kul, yüreğinde köle olsun
Aklının en uzak köşelerinde.
Sanırdım seni Rabbimden hediye,
Terk edip gidince döndüm deliye,
Söz vermiştik hani ayrılık niye..?
Dönsende geriye affetmem seni..
Aklına gelecek tüm yaptıkların,
İçime attım onca, kahrı kederi,
Dert sahibi oldum da, duyan olmadı,
Çığlıklarımı haykırdım, eş dost görmedi,
Deliye döndüm de, ağladım anne..
Kimsesiz kıyılara ağlayan denizim bu aralar,
uzandığım tüm yeminler çıplak gecem gibi,
bir elim kül rengi papatyalar vadisi,
bir elim susuz toprak...
Dilim deli mayın,
yüreğim tutuşamayan ateşin nemi,
Bu hasretlikle, nasıl yaşanır ki böyle
Üzüntümle, çaresizliğimle çıkmazlığımla,
Kapattım tüm hayal denen duvarlarımı,
Ahım boynuna kolyem, yüreğine hançer olsun..
Hayallerim sisli, biraz da tütsülü,
Avuçlarıma doldurup bağrımı bastığım sevdam,
İçimde avaz avaz titreyen ses sensin,
Dua dua yüreğime sürdüğüm
göz yaşlarım,
Zifiri köşelerde yıllarca beklediğimsin..
Bir gün görmezsem hayattan tat alamam..
Uzakta bir şehirde,
Yüreğimi sana bıraktım.
Gözlerimi kapatmadan önce,
Düşüncelerim sana koşuyor..
Nefesimi tutabildigim kadar,
Gün yüzü, kara gecesi
Bu bendeki alın yazısı
Güler mi bilmem ama
Bahtımın kara yazgısı..
İçim ağlar, yüzüm güler..
Boyuna posuna, kalem kaşına,
Yüzüne gözüne, paytan bıyığına,
Sendeki naza, sende ki caza,
Ana gurbandır, oğul sana..
Merhametin boyundan büyük,
Kefenimi giydirdiler
Ağzımıda bağladılar
Bir parmakta bal sürdüler
Gurbet ele yolladılar
Cokmu gördün bi tas aşı çorbayı
Vurdun sırtıma zalim bi kırbaci
Hayırlı olsun