Nemrut dağı duman duman belalım,
Yaram derin halim yaman helâlım,
Efkâr basar çoğu zaman delalım,
Yaralıyım, garibim,
Yok dermanım, tabibim…
..
dilim can söz ile
arar ilden ile
ya dost bulur kendine
ya o ki düşman olur
yaram açar yaban gülde
düşman ölür, gül kurur
dost gün olur terk eder de
..
GEÇİLMEZ ÇANAKKALE
Düşman gemilerinden işaret parmağını
Uzatıp haykırdılar,İşte,işte,bak,KALE
Bir nur yükseldi arşa,aydınlattı Dağını
Bugün zafer günüdür,meşaleni yak Kale
Bütün Dünya anladı,geçilmez ÇANAKKALE
..
Hey asker, dur bakalım, ne yapıyorsun orda?
Nedir senin bu halin? Ne taşıyorsun orda?
Adın ne? Adım Seyit, rütben nedir? Onbaşı,
Bu kimin savaşı ki? Burda ne oluyor da?
Ölürsem bir şehidim, kalırsam da gaziyim,
..
AHLAKİ ÇÖKÜŞ, İNSANIN VE TOPLUMUN EROZYONU
Dünya globalleşti. Biz de küçülen dünyada her türlü etkiye açık hale geldik. Medya, internet dünyayı köy haline getirdi. Şimdi biz değerlerimizi korumakta zorlanıyoruz. Eğer kültür değerlerimizi ihya edip değişen kitle iletişim araçlarıyla dünyaya anlatamazsak kaybolup gideceğiz.
İyi ve kötü güçler tarihin ilk zamanlarından beri savaşıyor. Kabil Habil’i öldürmeye kararlı her zaman. İlahi öğreti her zaman önümüzde dursa da şeytan boş durmuyor. O bize Adem’in çocukları olduğumuz için düşmanlık içinde elbet. Onun lanetlenmesine sebep olan Adem’ olan düşmanlığı hiç bitmeyecek.
Dahası içimizdeki düşman onun en büyük yardımcısı… Bu düşman en büyüğü düşmanların. Bu düşman Peygamber Efendimize bir savaş dönüşü ‘Küçük cihattan büyük cihada gidiyoruz’ dedirten bu büyük düşmandır. Zaten bu dünyanın da imtihan yeri olmasının nedeni bu. Ama gel gör ki biz bu imtihanı hep kaybediyoruz.
İçki, kumar, faiz yanında, dolandırıcılık, cinsel sapmalar artık dünya çapında bir yayılış gösteriyor. Bu gidişle dünya komple bir çöküşe gidiyor olacak. Pornonun yayılması, çıplaklığın özendirilmesi, serbest yaşamaların artması, Bonzai ve diğer uyuşturucuların yaygınlaşması felaketin boyutlarını gösteriyor.
Ahlaki çöküş aileyi yıkmakta, değerler aşınmakta, lüksün artışı insanların arzularını kamçılamakta, din ve manevi değerler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bebeklik yaşlarından itibaren kültür ve inanç tahribatına uğruyor nesiller artık.
..
RUH SAĞLIĞIMIZ BOZULUYOR
Eskiden nasıldı? Bilmiyoruz. Ekonomik kalkınma ile birlikte ruh sağlığımızın bozulduğu ortaya çıkıyor. Zenginleşme ile birlikte meydana gelen, diğer bir deyişle maddi refahın getirdiği bir sorun mu bu bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa o da giderek artan psikolojik sorunlarımız olduğu kesin. Bu yüzden geleceğin en önemli mesleği psikologluk ve psikiyatri olacak. Bu kesin.
Şimdi biz ne yapabiliriz? Bunu düşünelim. İnançlarımızın zayıfladığı, Allah ile irtibatımızın azaldığı, giderek koptuğu anlaşılıyor. Dünyevileşmenin çok ileri boyutlara vardığı, maddeci bir dünyanın kapımızı kırıp ruhumuzu işgal ettiği kesin.
İşte ruh dünyamız işgal edildi ve biz bu evden kovulduk. Şeytan ezeli arkadaşı nefisle gelip oturdu, yerleşti evimize. Bu iki ezeli düşmanımız bizi asli evimizden kovdu. Her şeyimiz maddileşti. Ruhumuz havasızlıktan öldü ölecek. Dikkat toplumca intihar ediyoruz.
İbadetlerimiz göstermelik. İbadetlerimizin ruhu çalınmış. Onu da o iki düşman kapıp götürmüş besbelli. Ağlayamıyoruz. Ölümleri görüyoruz, görmezlikten geliyoruz. Dünyaya ve zevklerimize tapıyoruz. Ama artık o zevkler de bizi tatmin etmiyor. Aradığımız orada da yok. Bu yüzden birbirimize saldırıyoruz. Kendimizle ve çevremizle çatışıyor, büyük bir savaşa giriyoruz. Sonuçsuz bir savaş bu. Her hal-u karda mağlup olacak olan biziz.
Topluca intihar ediyoruz diyorum. Hedeflerimiz kalmamış varsa bile dünya üstüne. Amaçlarımız kalmamış varsa bile dünyevi ve faydasız. Hiçbiri bizi mutlu etmeyecek. Hepsi geçici hazlar üstüne kurulu. Kalıcı bir mutluluk sağlamıyor hiçbir dünyevi amaç ve hedef. O halde bir çıkış yolu bulmalıyız.
..
Siz hiç hayatını milletine feda eden, Özel yaşantısını bir kenara bırakarak uykusuz gecelerde hep yarın ülkem için neler yapabilirim diyen birini gördünüz mü?
Siz hiç savaş meydanlarında korkusuzca ileriye atılıp, memleketin dört köşesinde halkınızla birlikte mücadele ettiniz mi? Millete güvenmenin ne demek olduğuna, milletin desteği ile nasıl başarılı olunduğuna tanıklık ettiniz mi?
Siz hiç silahımız yok diyenlere ‘’bulunur’’düşmanımız çok diyene’’yenilir’’diyebildiniz mi?
Siz hiç topraklarımızda ölen düşman askerlerine bile’‘onlar bizim evlatlarımız oldular ‘’diyebilecek kadar engin yürekli olabildiniz mi?
..
ÇİS GELSİN DİYOR
Su uyuyor düşman kayakta canlar
Şimdide islama KİS gelsin diyor
Oyunu Türk halkı ayakta anlar
Huzur gitsin Türk'te SİS gelsin diyor
..
/Bir kargaşa,bir telaş.
/Düşünceler karışık.
/Yurdun,dört bir yanını,
/Düşman sarmışken artık.
Hiç kimsede umut yok.
Suya düşmüş,umutlar.
..
İNSANLIK ÖLDÜ MÜ?
Dün izlediğim bir haber bana bunu düşündürdü. İki kız annesini planlayarak öldürdü. Bu nasıl olur. Öz evlattan düşman nasıl yaratılır. Doğurduğu ve nazla büyüttüğü merhamet timsali annenin merhametle dolu olması gereken kız evlatları canavara dönüşebilir öz annelerini canavarca öldürebilirler miydi?
Bu da mı olacaktı dedirten ve akıllara hayret veren vahşet insanlığın ne kadar yozlaştığını hatta öldüğünü göstermiyor mu? Biz bunu hikâyelerde dinlerdik ve anne merhametinin boyutlarını anlatmak amacıyla örneklenen bir fıkrada dillendirildiğini görürü, bu fıkranın a apriori bir örnek olduğunu gerçekte olmayacağını bir duyguyu anne merhametinin boyutlarını anlatmak için kurgulanmış olduğunu düşünürdük.
Hikâye malum. Çocuk annesini bıçakla yaralar, bıçak annenin ciğerini parçalar, bu arada oğlanın eli bıçaktan zarar görür de oğlan bıçağın elini yaralamasıyla elim diye bağırır, anne ciğerindeki bıçak darbesini hiçe sayar, oğlum sana ne oldu diye kendisini bıçak darbesiyle öldürmeye azmeden oğlunun bir anlamda katilinin üzerine kapanır.
Evet, evet durum tam anlamıyla bir fecaat arz ediyor. Dün büyüklerine saygı göstermeyen, hayatın yemek, içmek, eğlenmekten ibaret olduğunu sayan, hiçbir manevi değer tanımayan bir gençlik yetişti. Kutsal değerlerin hiçe sayıldığı ortamlarda yetişen bu gençlik eskilerin eyyamcı dedikleri günübirlik eğlenceye dayalı hayatını –kendilerine göre- en iyi bir şekilde sürdürebilmek için sınır tanımaz bir hale geldi.
Her istediği karşılanan, istekleri önünde sınır tanımayan bu gençlik önündeki engelleri aşmak için Makyavelist anlayışla her şeyi mubah telakki etmeye başladı. İşte anne baba rızası peşinde koşan gençlikten anne –baba düşmanı, hatta katili bir gençlik doğdu, büyüdü ve yetişti. Şimdi de kendi zevkleri için her şeyi yapmayı zorunluluk haline getirdiler.
..
Ayrıldık; bir buğdayın başaktan ayrılışı gibi değil bir kovanın çekirdeğiyle vedalaşması gibi.Önce cinsiyet ayırımı yaptılar peşine yediye böldüler yurdu,her bölgeye bir isim verip diğer bölgeyi düşman ilan ettiler.Sağ-sol diye taraflar yaratırken insanları zengin fakir diye sonu belli merdivenlere basamak yaptılar ve yüreği sevgi nedir bilmeyen doğuştan fakirleri o tahta sultan yaptılar.Yetti mi? O da yetmedi insanların sıcak yüreklerini birbirinden ayırmaya...Ve mezhepleri meze yaptılar nefislerinin masasında.Çok canlar yaktılar,bir çok canı hayatla sevdiği arasında barut yapıp o kovanın dip kısmına ansızın vuran iğne oldular ama özünde sevmek yatan yürekleri yine de ayıramadılar.Yüreği sıfır çekerken üstünde bol sıfırlar bulunan kağıt parçasına sahip olanı kocaman gösterip taparlarken o sıfata anlam veren en baştaki rakamları görmezden gelip yerden yere vurdular.Aslında insanları birbirine düşürüp kutuplaştırırken hem kendilerini hem de insanların güvenini sıfırladılar ama sevmenin din,dil,ırk gözetmeksizin doğuştan var olan iki el,iki ayak,iki göz gibi büyüyen gizli bir organ olduğunu hala anlayamadılar.Ey benim doğmadan ana rahminde sevgiyle beslenmiş insanım; sen ne kadar bu kutuplaşmalarda bir yana kayıp gitsende,göğüs kafesini oluşturan kaburgalarının koruduğu bir yumruk büyüklüğündeki kalbinin içinde her daim seninle büyüyen sevgiyi istesende yok edemezsin...
..
Kendine gömülen sanat anlayışı,kendinden başka hiçbir gerçeği kabul etmez.Bireysel algılarını yaşamın kendisi sanan sanatçı tüm evrenin aynı algıda var olduğunu ya da aynı olayı aynı biçimde algılaması gerektiğini düşünür.Bunu yaşamda göremeyince daha da içine kapanır,bencilleşir,küser,zaten yabancı olduğu yaşamın iyice dışına çıkar.Tek haklı odur artık.O,anlaşılamayandır,ulaşılamayandır,değeri bilinmeyendir.Çağdaş sanatı bir tek o bilir.Geriye kalan kitleler onu izlemeli,ondan örnek almalıdır.Yüzüne çağını aşmış sanatçı zırhını giyer.İlericilik bile yeterince ilerici olmadığından hiçbir akım izlenmeye değmez.Varsa yoksa kendisidir.Bu yüzden,kendi sonunu hazırlarken çevresine de yoğun zarar verir.Sanatın soluğunu kesmeye çalışır,sağa sola saldırır.Yetersizlik,onu çağına,tüm çağlara ve kendine düşman bir canavara çevirir.Bu nedenle diyoruz ki,sanat ancak kendini var eden koşulları doğru anlayıp yorumladığında,çağını aşmanın çağına yabancılaşmak anlamına gelmediğini algıladığında gerçek sanat olacaktır.Bunu algılayan sanatçıların ürünleri yükseltecektir sanatı olması gereken yere.Bireyci yok oluşa karşı da şair yazacak,kale düşecek
..
Mezhepler zenginliktir, olsun farklı yorumlar,
Saçmalık birbirine düşman olan durumlar.
..
Düşman ile birlik kumpas kurarak
Bu asil millete çatan haindir
Kalleşce arkadan hançer vurarak
Dostunu düşmana satan haindir
Sinsi sinsi yüzümüze gülerek
Milleti ortadan iki bölerek
..
TOROSLARIN EFENDİSİ
VARSAKLAR
Torosların efendisi,
Karacoğlan aşireti.
Çukurova kışlık yurdu,
Toroslar yazlık yurdu.
..
Korkular sararken bedenimi gecenin teninde
Zırvalamak istemiyorum...
Kendi kendime büyütüp acıları
Yalnızlığa itiyorsam yüreğimi
Bu benim suçum, pişmanım.
İtirazlar itirafları örter...
..
Öndekiler
“Hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir” Bediüzzaman Sait Nursi
Tüm insanlar ruh (yazılım) olarak aynı kaynaktan olsa da potansiyelini açığa çıkaranların tekamülü daha hızlı oluyor. Maraton gibi, kimi önde kimi arkada yolda… Kendine lazım olan enerjiyi birileri birinci olsun da alkışlayım diye hediye edenler, tüm zaman ve mekan boyutlarında “Şakşakçı” durumunu yaşamak zorunda kalır! Bu dahi Cehennem boyutunun ta kendisidir! Potansiyelini açığa çıkaranlar için o yolu kat edecek kaynak var. Kaynak israfı edenler veya potansiyelini yalakalık veya küçük menfaatler uğruna kutsal saydıkları makam ve kişilere hediye edenler ise sürünecek! Potansiyel insana kendi yolunda kullanılsın diye verilir israf ve yalakalık edip sağa sola harcasın başkalarının sahte yükselişine kullanılsın diye değil. İnsanların potansiyeliyle yükseldiğini sananların hepsi bir bir dökülecek. Öyle ki yalakalar yükseltim sandıkları kişilerden medet umduklarında karşılıklı lanetleşmeler vukuu bulacak! Sistemde birilerini yükseltip ondan medet umma yok! Eskiden ilahlar edinip ilahlarını kendi potansiyelleriyle yüceltip ondan medet umulurdu. “La ilahe illallah”(İlahlar yok Allah var) prensibi ile o hayal de suya düştü… Bunu günümüzde dini veya ideolojik önderlerini ilahlaştırıp ondan medet ummak şeklinde kullanmak isteyenler var. Onların da lanetleşmesi, hesaplaşması kaçınılmaz!
..
Uyan ne olur Atam, bir gün için uyan
Bak nasıl hıyanet içinde hem dost hem düşman
Bölücülüğün, terörün adı demokrasi
İhanetin adı 'Yeni Açılım' tepsisi
Modern silahın kadar senin için adalet
Yoksa birinci vazifen gaflet ve delalet
..
İnsanlığa uygarlık getiren
Ulusa düşman olan
Sayılır insanlığa düşman.
Sarılır etrafı ateş ve kanlan.
Hak ve adaletin olmadığı yerde,
Hürriyet ve demokrasi durmaz.
..
Demedi Onbaşı Seyit; herkes şehit,tek kaldım ben,
Tek başıma kaldıramam,bu son mermiyi yerinden,
Yıpranmış,tükenmiş,aç vücudunu dayadı mermiye hemen,
Türkün Ruhuydu onu kaldıran yerinden.
Sürdü namluya,ateşledi topunu,
Şehit arkadaşlarının ruhuydu,
..