DÜŞMAN ŞİİRLERİ

DÜŞMAN ŞİİRLERİ

Şemsi Yastıman

Yürü güzel yürü de saçın sürünsün
Eşim aman aman sebeb aman aman gel gel aman
Aç beyaz gerdanı da sinen görünsün aman aman

Aman olsun badeler de dolsun
Bize düşman olan Allah'dan bulsun

..

Devamını Oku
Küçük İskender

Ben, bu yaz serin geçer sanmıştım. Uzun zamandır konuşmayı unutmak, hiç bir şeyi bilmemek, yalnızca, evet yalnızca gece yarısı edilebilecek bir telefonla uyanıp, eski, çok eski bir arkadaşın sesini duymak istemiştim. Galiba, en büyük hatalarımdan biriydi bu. Ses ne kadarını anlatabilir ki bir insanın: görmeden, dokunamadan, ansızın kapatarak avcunu, bir kelebeği orda hapsetmek gibi bir şey olmalı. Oysa ağrılı yaralarım, ‘janti’ taklalarım, hububata dönüşmüş yanlarım vardı. Oysa ben, bu yaz serin geçer ve sessiz kalmayı tercih ederek, evimde, odamda, fallar açarım, belki biraz müzik dinler, ağlarım diye ummuştum. Hatırdan hiç çıkmayan yüzlerin hiç çıkmayacak fallarını açarım, bir parça tarihe geçerim diye ümit etmiştim. Ama olmadı. Olmadı işte, savruldum. Şaşkın çocuğun elindeki patlak, şapşal balon gibi, muhit itibarını yitirmiş delikanlı gibi, kalakaldım. Artık her şeyi biliyorum. Artık her şeyi bilmekten başka çıkar yolum kalmadı. Bu ne sancılı bir telaş benim için; bedenimden mahrumum. Onlar önemsemesinler, hatta alay etmeleri bile mümkün ve belki böylesi daha yıpratıcı, daha bir mazlum kılıcı. Oysa neleri özlemiştim, ne şahane hisler beslemiştim. Oh, artık çok geç? ! Onlara söylemek için şarkılar, okumak için şiirler, anlatmak için çok kaliteli seks fıkraları ezberlemiştim günlerce; ben, bu yazı serin geçer sanmıştım. Alev alev. Her yer alevler içersinde; ve ben, bu korkunç yangında çatıya kaçacak gücü bile kalmamış bir kötürüm gibi, tekerlekli sandalyemde havanın her zaman olduğundan daha çabuk ve daha fazla kararmasını, damların hesapsız kediler ve matematisyen martılarla dolmasını bekliyorum şimdi. Aşk, beni ünlü yapar sanmıştım! Neleri özlemiştim, ne mükemmel hisler beslemiştim: çıt çıkarmadan çekildiler, hükmen yenildik. Kaybolanları da gördüm. Samimi söylüyorum, hem de çok yakından gördüm. Kendi aralarında konuşuyorlardı. O mesafede gidip gelen bir nefes topluluğu, ağızdan kulaklara musikisi noksan bir söz kümesi taşıyordu. Bu kümeste tek tavuk da bendim! Ah, bir parça ağlarım diye ummuştum. Nafile! Olmadı velhasıl. Artık her şeyi biliyorum. Artık her şeyi bilmekten başka çıkar yolum kalmadı. Bütün bütün boğuldum. Karaya da vuramam / vuramam. Neden benden söz ettiler kısaca. Neden dolaştım bir serseri kurşun gibi oradan oraya. Oradan oraya ve kime götürüyordum parklardan topladığım oksijen oranı yüksek çiçekleri. Kim koklamaya cesaret edecekti, kim onları alıp bir vazoya yerleştirecek kadar kendini tanıyordu, bana inanıyordu, beni seviyordu, mıncıklıyordu, kolluyordu... hiç. Hiç kimse. Bunu da biliyorum. Buna da erdim. Bir kere, en başta sezmiştim yanılacağımı... İlkin, telefon defterimi attım. Sonra fotoğraflar, ah çok hoş, elbette o mükemmel fotoğraflar. Renk renk, çeşit çeşit, insan insan, düşman düşman fotoğraflar. Topluca otururken, içki içerken, grup seks takılırken, hususi sevdaların o “sözü geçmese iyi olacak, mayonez alır mıydın” tipindeki sohbetlerinde çekilmiş, arşivlenmiş, çerçevelenmiş fotoğraflar! Deklanşöre basanın, karşısındaki topluluk içinde olamayışının da hüznünü, burukluğunu taşıyan o canım fotoğraflar! Kestim kendimi. Kestim kendimi, çıkarttım fotoğraflardan: Bir şiirde geçer ya hani: Oramda buramda biraz el, biraz bacak, biraz omuz ve penis kaldı. Oyup çıkarttığım o adamı, o Aptal Surat’ı attım, yani kendimi. Şimdi o fotoğraflardaki o insanlar bensiz, ben zaten mekansız, yurtsuz, huysuz ve savruk, anne tarafından serseri, baba tarafından alkolik, ölmüş ve yarı diri bir adamım. Olmadı işte. Artık her şeyi biliyorum. Bağırsam çağırsam, “Ne bağrıyon lan bu saatte lavuk, manyak mısın? ! ” diye karşılık verecek bir yabancı bile yok. Artık her şeyi bilmekten başka çıkar yolum kalmadı. Romantizme kızıyorlardı. Evet, onlar da gözyaşlarını bir sır gibi saklamayı erdem sayanlardandılar. Kollarımda kör jilet yaraları, mutfakta üç haftalık bulaşık, ciğerimde dışarı atılması kasten unutulmuş bir miktar esrar dumanı, kulaklarımda fış fış kayıkçının ilk iki mısrası, gidilmesi gereken ülkeler, kalınması gereken oteller var aslında. Godot’yum desem, bekleyenim olmaz! Acayip bunalımdayım. Sevmiyorum bu tür hijyenik cümleler kurmayı. “Artık” kelimesini kullanmaktan nasıl da sıkıldım. “Dert yanmak” fiiliyle başım uzun zamandır dertte! ... Gecenin bu yarısında... Gece Yarısı Edilebilecek Bir Telefon! Evet, aslında ben yalnızca buna değinecektim. Hatta sabaha karşı... Kafanı.iktiysem kusura bakma, özürdilerim, eğer, rahatsız...ediyorsam...eğer...
Sen... Peki sen benim telefon numaramı hatırlıyor musun hala? !
..

Devamını Oku
Aşık Veysel Şatıroğlu

Olaydım cephede kahraman asker
Çalışırdım memleketin işine
İçimde duygular uyanan hisler
Taşırırdı beni hudut dışına

Bizi bugün için beslemiş vatan
Ne mutlu bu yolda olaydım kurban
..

Devamını Oku
Özdemir Asaf

Dün sabaha karsı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokusun basında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum
..

Devamını Oku
Abdurrahim Karakoç

Ruh tuzağa düşer mi? .. Düşer dikkat etmezsen
Can bedenden taşar mı? .. Taşar dikkat etmezsen
Gidip uzak yerlerde can düşmanı arama
Düşman sende yaşar mı? .. Yaşar dikkat etmezsen.
..

Devamını Oku
Aşık Veysel Şatıroğlu

Aras kenarının ince dumanı
Dağlara yayılır seher zemanı
Duşman mı öldürdü şehit babanı
Gel seninle ağlayalım garşi garşiya
..

Devamını Oku
Köroğlu

Benden selam olsun Bolu Beyi' ne
Çıkıp su dağlara yaslanmalıdır.
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir.

Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı.
..

Devamını Oku
Aşık Dertli

Yürü gönül yürü dostundan kalma
Daim hatırını soruver gitsin
Eski düşman sakın dost olur sanma
Arkasından bıyık buruver gitsin

Eğer arif isen dünyadan el çek
Yalan meydan aldı tükendi gerçek
..

Devamını Oku
Köroğlu

Karlı dağların ardından
Yel olup estiğin var mı
Tek başına bu çöllerde
Ordular bastığın var mı

Kargıyı ucundan salla
Düşman deme eyvallah
..

Devamını Oku
Behçet Necatigil

Ben bugüne kaç kere - -
Bıkmışım ölümlerden, ölmeyin benden önce.
Düşman dost, bir yüzü unutmak
O yüzden görmeyince.

Cansız tüneklerde muhabbet kuşları
Suskun oda, solgun cicimlerden
..

Devamını Oku
Bayram Çinkil

DÜŞMAN

Gelmeyin, üstüme bugün doluyum;
Kavim düşman, kardeş düşman, el düşman.
Ben de Adem nesli, Hakk’ın kuluyum;
Kader düşman, kısmet düşman, yol düşman.

..

Devamını Oku
Baki Ortak

Seni sevdiğim için
Dünya bana düşman oldu
Sana ağladığım için
Kader bana düşman oldu

Düşman oldu düşman oldu
Dostlar bana düşman oldu
..

Devamını Oku
Sadi Mert

Ele günler bayram olur
Seni gören hayran olur
Bakam desem bir güzele
Zalım felek düşman olur
Düşman olur düşman olur
Zalım felek düşman olur
Vurur seni yerden yere
..

Devamını Oku
Doğan Ümit Aksel

Sensiz geçen yıllara yalancı aynalara
Çiçek açan dallara inan ki düşman oldum
Arılara ballara delice sevdalara
Özgür uçan kuşlara inan ki düşman oldum

Gökteki yıldızlara çiçeklere dağlara
Aşka giden yollara inan ki düşman oldum
..

Devamını Oku
Hatice Aksakal

Düşmanı uzakta arama dostum,
Elin düşman , dilin düşman, için düşman.
Bunlar iki yerde şahidin olur,
Gerek yok şahide yeter üç düşman.

Ömür boyu uğraştırr boşuna,
Bu üç düşman neler açar başına,
..

Devamını Oku
Birkan Onat

Yine aklımda sen, gecenin zifiri karanlığında,
Gece bana düşman, ben geceye düşman.
Kalıyorum mantıkla aşk aralığında,
Aklım bana düşman ben aklıma düşman.

Keşke çok önceden tanısaydım seni
Bu yüzden beden pişman, ten pişman,
..

Devamını Oku
Abdullah Yaşar Erdoğan

DÜŞMAN OLMA

Varlık aleminde kul şuuru gerek,
Adem’e düşman, İblis’e dost olma.
Kutsiyette insanlık onuru gerek,
Adem’e düşman, İblis’e dost olma.

..

Devamını Oku
Ata Erdoğan Altaş

Ay bile bana düşman olmuş bak doğmuyor,
Sensiz geçirdiğim gecelerde,
Kalem bana düşman oda yazmıyor,
Sensiz geçen uzun gecelerde.

Gurur bana düşman sen yanımda olmadığında,
Aşk bana düşman seni kırdığım için,
..

Devamını Oku
Kerem Yüce

Bir isim geçer aramızdan; orta boylarda gözleri bana benzeyen,seni bana sürükleyen,devamını bende yaşadığın bir isim geçer gözlerime baktığın gözlerinden ve gözlerinden bulaşır ruhuma,esir alır huzurumu,bir savaş patlar içimde; bir yanda gözlerinden ruhuma bulaşan o isim bir yanda ben.Soramam sana beni niçin böyle bir savaşa sürüklediğini,anlamam gerektiğinden 'neden' kelimesi düşmez dudaklarımdan.O isim seni esir alır,esirliğine doyamamışlığınla o isme beni teslim edersin.Yaşadığın acıyı kaldırıp kaldıramayacağımı,ne zaman yeter diyeceğimi beklersin,beni ona benzetmeye çalıştıkça,bendeki sana daha çok acı çektirir,teslim olmamı istersin.Ama bir isim geçer aramızdan; artık yarısı ben kokar yarısı o isim.Ortadan sınır çekilip iki parçaya bölünmüşlüğüm ve o sınır kapısından hergün sayısız geçişlerin,bazı gece o ismin esir aldığı yanımda,bazı gece yenemediğin korkularınla o kapıdan son anda bana gelişlerin.Gelmediğinde sabahların olmayışı,içim içimi yerken bana kalan topraklarda kendime lanetler okuyup ne o isim ne de kendim edişim.Acı çekmeni kabul edemeyişimle kendimi silerken daha fazla direnmeyip, o isme beyaz bayraklar sallayıp tüm ruhumu teslim etmeye karar verişim.
Gözlerime bakarken orta boylarda,gözleri bana benzeyen o isme teslim oluşumu anında anlarsın ve yaşlar boşalır gözlerinden.Senin çektiğin acı artar beni ona teslim edişinle,benimse sana teslim olmak isterken bir yabancıya benzemişliğimle kendime açtığım savaş...Artık bana baktığında o ismi görür içinde kalan tüm mağlubiyetlerin hırsını çıkarabilmek için bir savaşta sen açarsın.Üç savaşın ortasında çapraz ateş altında kalır savunmasız bedenim.Sevdiğim düşman,aramızdan geçen o isim düşman,ben düşman.Kendime sıktığım kurşunlar seninle o isimden yansır bana ve ona benzemişliğimle kazandığın zaferle çekip gidişin.Gidişinle o topraklardaki cesetler arasında oturup hıçkıra hıçkıra ağlamışlığım...Bir kız çıkar gelir boş kovanları toplamaya,benimle onun arasından ismin geçer,gözleri sana benzer,beni ona sürükler,devamını onda yaşamaya karar verdiğim adın geçer gözlerine baktığım gözlerimden ve bulaşırsın onun ruhuna.Esir alırım huzurunu ve onun da bir savaş patlar içinde.Soramaz bana onu niçin böyle bir savaşa sürüklediğimi,anlamak istediğinden neden kelimesi düşmez dudaklarından.O beni ruhunda açtığım savaşlara rağmen çok sever,bana teslim olmak isterken sana teslim edişime ses çıkarmaz.Acımı paylaşmak istemiştir,her savaşa girmeye hazırdır yanımda oysa ben o savaşta önce senin yanına geçer sonra ona ateş ederim.O da sevmişliğiyle benim yanıma geçip kendine ateş eder.Çapraz ateş altında savunmasız kalmışken bedeni,kendine düşman olmuşken en çok onu terk edip gitmeme üzülür.Çünkü aramızdan geçen orta boylarda,gözleri kendisine benzeyen ismi hissetmiştir ama o da benim gibi kendine kurşun sıkmayı göze alacak kadar çok sevmiştir.
..

Devamını Oku
Nurten Köroğlu

Yaşa hayatını insan gibi
Düşmana düşman olma
Kul vesileyse yaşadıklarından ötürü
Kullara düşman olma

Al aklını başına
Başlara düşman olma
..

Devamını Oku