Dünyadan Başka Şiiri - Cemil Dursun

Cemil Dursun
210

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Dünyadan Başka

Gönlüm Hak ile,buluştuğu an
Dağlar elmas gibi,nura bürünür
Gözlerim gönülle,birleştiği an
Hak'kın tecellisi,nurla görünür

Gönlüm kenetlenip,Allah'la Aşka
Ne alemler açılır,dünyadan başka

Dağlar billur olur,yıldızlar kandil
Güneşin ziyası,söner kaybolur
Aşk'la Allah deyip,zikredince dil
Hak'kın sevgisinde,hal başka olur

Gönlüm kenetlenip,Allah'la Aşka
Ne sayfalar açılır,dünyadan başka

Doksandokuz esma,bir ile yeksan
Allah ismi cami,Arş'dan hükmeder
Yokluktan varlığa,geçerken insan
Eriyip süzülerek,göz Hak'ka gider

Gönlüm kenetlenip,Allah'la Aşka
Rahmetleri açılır,dünyadan başka

Düzce- 30.10.2006

Cemil Dursun
Kayıt Tarihi : 2.11.2006 09:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


İnsan bir dağın üzerinde ise,dağın ne yüksekliğini,nede heybetini görebilir.Ancak ya karşı dağdan,yada dağı bütünüyle birlikte görebileceği bir mesafeden bakması gerekir. Hepimiz mutlaka gecenin bir vaktinde gökyüzü berrak olduğu zaman,gökyüzüne bakmış aşağı yukarı gökyüzünde neler olduğunu fark etmişizdir.Gökyüzünde bulunduğu konum üzerine önce ay göze çarpar ve parlaklığına göre yıldızları görürüz. Ancak baktığımız gökyüzünde sadece bir renk tonu olarak karanlık,diğer görünürde güneşin ışığı ile aydınlanmış yıldızları görürüz billur gibi parlak ışık olarak.Ne bunların maddi yapısını nede üzerindeki ayrıntıları göremeyiz. Bunun tam tersi olarak uygun bir gökyüzü mekanından dünyamıza baktığımızda da aynıdır.Dünyanın üzerinde tek bir renkten ve ışıktan başka bir şey göremeyiz.Ancak görebilecek mesafeye yaklaşmak gerekir.Bu seferde yaklaştığımız mesafe oranında görme sınırımızın ve kuvvetinin algılayabileceği alanı görürüz. Bazen bir uçak gürültüsü duyduğumuzda başımızı gökyüzüne çevirip bakarız ve uçağı görürüz.Uçak ilk gördüğümüz ebadından hareket edip uzaklaştıkça küçülerek gözden kaybolur.Acaba uçakmı kayboldu yoksa uçağın görme sınırımızın ötesinemi geçtiğini söylemeye gerek kalmaz. İnsanın bedeninde fiziksel mekanizma olarak beş duyu vardır.Bu duyuların bile beynimizin algılayabileceği uygun bir frekans sınırı vardır.Bir birinden keskin kokuların birbirine karıştığı anda bunların farkını,yada koku frekansımızın üstündekini yada altındakini duyma imkanımız yoktur.Bu tat almada,görmede,işitmede ve dokunma duyularımızda hep böyledir. Duyuların sınırlı olması elbette beynimizin ve aklımızında bir frekansla sınırlı olduğunu,zeka ve hafızanında aynı standartlara sahip sınırlar içinde bulunduğunu hepimiz biliriz.Bunları anlarız,fark ederiz ama bu konunun ilim adamları kadar ayrıntılarını çözemez ve ifade edemeyiz.Bir insan ilimde en yüksek mertebeye dahi gelmiş olsa bile ancak ilmin bir kısmında herkesi aşacak bir bilgiye sahip olduğu ve bildiğinden bilmediklerinin daha fazla olduğunu bilmek gerekir. Kimin hangi icat ve keşiflerle ilgilendiğini öğreniriz,merak ederiz.Ancak en fazlasıyla keşfetmeyi ihmal ettiğimiz veya keşfedemediğimiz bir yer vardır.Bu da kendimiz.İnsanın başkalarını nasıl ve ne şekilde olması gerektiği,nasıl inanması ve yaşaması gerektiğiyle ilgilendiği kadar önceliği; kendini keşfetmeye ve kendi iç ve dış mimarisini düzenlemeye ve en güzel nakışlarla süslemeye,işlemeye çalışması gerekmezmi? Beden ve ruh kimyasını en mükemmel bir şekilde ilim ve edep ile rafine etse olmazmı? Elbette bunlar yapıldığında insanların birbirini düzeltmeleri için yapacakları fazla bir şey kalmazdı sanırım. İnsanda göz vardır; dünyaya açılan penceredir.Göz maddi bir yapıdadır.Herkes normal bir sağlığa sahipse görür.Ama gözünün işleyiş ve kimyasından habersizdir.İşte bu göz dünyaya açıldığında gördüğü her şeyi edep ve ihlas eleğinden geçirir,iman potasında eriterek gönül kimyasına katarsa,o zaman Ruh kendisini taşıyan beden mekanizmasının dünyaya ait tamah ve gafletinden kurtulur.Gönül gözü açılır. Gönül gözü açıldığında; yaşamış olduğumuz dünya üzerinde hayranlıkla seyrettiğimiz hiç bir şeyin,bunların aslı karşısında hiçde güzel olmadıklarını,bu güzellikleri gördüğümüz kadar da gecelerin zifiri karanlığına ve insanların içine gizlenlenmiş olsa bile çirkinlikleride görür,Allah (C.C.) ın Rahman ve Rahim sıfatının,izzet ve kereminin gazabından daha fazla olduğunu görür.Gaflet ve kibirin,şirk ve günahta ısrarın,azgınlık ve sapkınlığında insana ulaşacak rahmeti nasıl gölgeleyip kararttığını ve işte o zamanda Allah (C.C.) gazabının şiddtini görür. Gönül Allah aşkıyla kenetlenirse,ne alemler açılır dünyadan başka,yıldızlar kandil,dağlar billur olur.Güneşin ışığı tıpkı güneş doğduğunda ayın ışığının söndüğü gibi söner kaybolur dil aşkla Allah deyipte kalp İsm-i Azamla zikirde,gönül işte Hak'kın sevgisinde hal başka olur.Bu hal ancak bütün boyutları aşacak kadar kudretli bir buluşma ve sevişmedir hiç bir şeyle mukayese edilemez. Allah (C.C.) ın elçileri (peygamberler) hariç hiç kimse Hak yol üzere yürüyüp yaşadığı müddetçe hiçbir haksızlık ve musibete,felakete maruz kalmaz.Hiç bir kimse aşkla içinde nefsinin arzularını tatmin gayesi bulunmaksızın arı bir kalple,Allah katında acziyetini bilerek Allah'a sığınır ve O'nu dost edinirse hiç bir ızdırap ve yalnızlık çekmez.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Bilal Özcan
    Bilal Özcan

    Dağlar billur olur,yıldızlar kandil
    Güneşin ziyası,söner kaybolur
    Aşk'la Allah deyip,zikredince dil
    Hak'kın sevgisinde,hal başka olur

    Tek kelimeyle harikulade olmu.
    Yazan kalemi, yazdıran sevda dolu yüreği kutlarım.
    Sevgi ve Saygılarımla.
    ilk tam puan benden

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Cemil Dursun