Dülger Şiiri - Yorumlar

Kemal Özer
23

ŞİİR


26

TAKİPÇİ

Bakışın donup kalmış aşağıda,
belli uçan kuşları görmediğin.
Donup kalmış boşluktaki elin
uzanırken ördüğün duvara.

Yürüyorlar kırlardan sokaklara,
sımsıkı kapılardan içeri

Tamamını Oku
  • Mehmet Binboğa
    Mehmet Binboğa 30.06.2011 - 23:24

    Yunus sen bu sözleri
    Eğri büğrü söyleme
    Bir Molla Kasım gelir
    Seni sigaya çeker

    YUNUS EMRE ÖZER

    Cevap Yaz
  • Neris Bahar
    Neris Bahar 30.06.2011 - 22:44

    Şimdi Neredeyse

    Böyle değildi bu kentte
    Sokaklar, şarkılar ve insanlar
    Yürüyüp giderdik birlikte
    Bir heyecanı paylaşarak
    Bir gergefe girip çıkan
    İğneler gibi ayaklarımız
    İşlerdi yürüdüğümüz yollara
    Coşkulu saatlerin nakışını.

    Alınlarımıza biriken güneş
    Şimdi neredeyse soğuyacak.

    Kemal Özer ( Araya Giren Görüntüler)

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 30.06.2011 - 22:39

    İçinden her okuyanın kendi ufkuna geniş kanatlı pencereler açtıran anlamlarla dolu güzel bir şiir.

    Şairin kabrine nurlar yağsın.

    Her daim şiirle kalalım.Bu gün şiirin çaşmesinden kana kana içtik.Rabbim sana şükürler olsun.

    Selam ve esenlik dileklerimle

    Aşık BALKARİ

    Cevap Yaz
  • Neris Bahar
    Neris Bahar 30.06.2011 - 22:30

    Bir Gelgitin İki Ucunda
    ..
    ..
    ..
    Günlük kaygıların iğdiş ettiği
    Çağdaş bir kentli görüyor bana bakınca
    Benim gözümde ise o
    Kanat açan bir düş yeni kıyılara doğru
    Buluşuyoruz bir gelgitin iki ucunda..

    Kemal Özer (Araya giren Görüntüler)

    Cevap Yaz
  • İbrahim Necati Günay
    İbrahim Necati Günay 30.06.2011 - 19:46

    Osman Nurani beye,


    Sis

    Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
    beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
    ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,
    bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
    tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
    onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
    Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
    lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!
    Ey zulümler sâhası... Evet, ey parlak alan,
    ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha!
    Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan,
    Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
    Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
    sefahate susamış bağrında yaşatan.
    Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde
    sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
    Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,
    ey bin kocadan artakalan dul kız;
    güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli,
    sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor.
    Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün
    iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun!
    Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;
    içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.
    Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,
    lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
    Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır,
    İçerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın.
    Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri;
    Yalnız işte bu... Ve sanki hep bunlarla yükselinecek.
    Milyonla barındırdığın insan kılıklarından
    Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

    Örtün, evet ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
    örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!
    Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
    Kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar.
    Ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler;
    ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,
    geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;
    ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.
    Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;
    ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler.
    Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;
    ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
    edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu;
    “Geçmişlere Rahmet! ” diye yazılı kabir taşları.
    Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra
    canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!
    Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;
    ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan
    vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.
    Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi
    sembole eden harap ve sessiz evler;
    ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan
    kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,
    ve yıllardır tütmek ne... çoktan unutulmuş!
    Ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü
    her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar!
    Ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu
    bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp
    her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini
    gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!
    Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş
    olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât!
    Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;
    ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!
    Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Nâmus;
    ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu.
    Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki
    her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!
    Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için
    yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!
    Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,
    ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”!
    Ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek
    vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;
    ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.
    Ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret!
    Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm;
    ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!
    Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış
    zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet!
    Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;
    ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç!
    Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;
    ey kimsesiz; âvâre çocuklar... Hele sizler,
    hele sizler...

    Örtün, evet, ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
    Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!


    Tevfik Fikret

    Saygılarımla.....

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 30.06.2011 - 19:22


    Kentleri bentleri
    iyilikleri birlikleri
    dirlikleri kardeşlikleri
    yıkmak
    şer kişinin karı
    yapmak
    er kişinin karıdır vesselam.

    feyzi kanra

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 30.06.2011 - 19:19

    Kentleri bentleri
    iyilikleri birlikleri
    dirlikleri kardeşlikleri
    yıkmak
    her kişinin karı
    yapmak
    er kişinin karıdır vesselam.

    feyzi kanra

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 30.06.2011 - 17:12

    FEDA OLSUN VATANıMA



    Allah Vatan Millet Bayrak denilince ağlarız
    Gece gündüz Esma Hüsna ananımız var bizim
    Yürek yanar şiir yazar ağıt yakar çağlarız
    Feda olsun Vatanıma bir canımız var bizim

    Allah sevgisinden gelir yurt sevgisi mümine
    Canla savunmaya hazır mümin ile mümine

    Yıllar yılı cephelerde birbirine kalkanlar
    Şimdi nasıl düşman olur neden dinmez al kanlar
    Yabancı bize dost olmaz savaşmaya kalkanlar
    Ne yazık ki tahriklere kananımız var bizim

    Asırlardır bir arada Kürt’ümüzle Türk’ümüz
    Birdir İstiklâl Marşı’mız ezanımız türkümüz

    Bir eksilsek bin dirilir hududa dikiliriz
    Gerekirse yurt sathına serpilir ekiliriz
    Gül bahçesidir bu Vatan fidanca dikiliriz
    Şehitlere ölü denmez inanımız var bizim

    Cennet kapısından doyar gezer yedi kat gökte
    Başka bir yaratılışta yaşar yeşilde gökte

    Türkiye Cumhuriyeti çürük köhne dam değil
    Anarşi ve terör ile devrilecek çam değil
    Geçmişi imparatorluk şehit olsak gam değil
    Muhammed Mustafa gibi cananımız var bizim

    Hangi toprak vatan olur kan ile boyanmadan
    Her ete yürek mi denir aşk ile o yanmadan

    Biz bu topraklarda doğduk burda yere batarız
    Ya şanımızla yaşarız ya içinde yatarız
    Şehitlik mertebesine ermeğe can atarız
    Allah ve Vatan aşkıyla yananımız var bizim

    Müslüman’a şeb-i arus kalplerimizde Kuran
    Esfel-üs Safilîn’dedir askere pusu kuran
    Cehennemin dibindedir askere pusu kuran

    Onur Bilge


    Serpilmek: (Tohum olup) Toprağa avuç avuç atılmak…

    Esfel-üs safilîn: Cehennemin en alt tabakası, dibi. Azabın, ateşin en şiddetli olduğu yer.

    Şeb-i Arus: Düğün gecesi.

    Onur BİLGE


    Cevap Yaz
  • İbrahim Necati Günay
    İbrahim Necati Günay 30.06.2011 - 15:13

    Bizler var oldukça kuva-i Milliye sınırlarıda var olacak.

    Türküm, Dalganacak Türk Bayrağım

    Türküm
    göklerde
    dalgalanacak
    il el ebet
    şanlı bayrağım
    Vatanıma
    yan bakana
    şaşarım
    göğsümü
    siper eder
    açarım,
    Gazi Mustafa Kemal Atatürk
    İle
    kazandık
    hürriyeti (zaferi)
    şanla şerefle
    kurduk
    bizler
    bu
    eşsiz
    Cumhuriyeti
    her
    köşesinde
    kazandık
    nice zafer
    milletçe
    el ele verdik
    olduk muzaffer
    Yurdumun üzerine
    uzanmasın
    haince
    eller
    Vatanın
    dört bir yanını
    bekler
    Türk
    anasının
    yetiştirdiği
    gencecik
    Mehmet’cikler
    bayrağımız
    ve
    Vatanımız uğruna
    yurdumun
    her köşesinde
    verdik
    binlerce şehit
    düşmanlarımıza
    vermeyiz
    asla
    geçit
    geçmişten
    bu yana
    şanımız
    var
    çağlara
    çığır
    açan
    Atamız
    Var
    Türküm
    göklerde
    dalgalanacak
    il el ebet
    şanlı bayrağım.

    Saygılarımla......

    Cevap Yaz
  • Merve Demircan
    Merve Demircan 30.06.2011 - 13:38

    Bence; zaman ayırıp üzerinde ciddiyetle durulacak evsafta bir şiir değil.

    Herkese bereketli günler ve hayırlı meşgaleler...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta