Kadrajlara sığmadı hiçbir hüznüm,
Plastik gülüşlere kandım,
Ben seni severken
Hiç dublör kullanmadım...
Yaralara yamalandım,
Yol kenarlarına refüj,
Dudaklarına ruj,
Gözyaşına tazik,
Otobanlara tali yolu oldum
İki kadeh rakı ile
Alnından öpüp
Atomu parçaladım...
Düşerken yağmur toprağa
Kilometrelerin adını hasret koydum
Çayıma üç şeker,
Sonbahar dün Eylülün üzerine
Göçtü,
Tüm kırlangıçlar göçtü,
Üzerimde enkaz,
Üzerimde ağıt,
Üzerimde deri bir ceket vardı,
Cebimde saçlarının kaküllere ayrılmış hali...
Rüzgara dublaj yaptım
Sen Beykozdan kalkan bir otobuse binerken,
Yapraklar düştü göğüs kafesimden içeri,
Sen cam kenarlarının kombine biletli müşterisi...
Sabah kahvaltıları tatsız olur sen olmayınca
Peynir ayrı bir ekşi,
Domatesler daha özensiz dizilmiş,
Şeker biraz daha tuzlu,
Ekmek buğusuz,
Çay kış kadar soğuk,
Vazoda ki çiçek solmuş,
Öyle yani işte
Herşey biraz daha eksik
Biraz daha dengesiz...
İstanbulun havası da değişir birazdan,
Kokun dağıldıkça iki yakadan
Başını eğer Kız kulesi,
Üskadar da ki deniz feneri ile
Vedalaşmayı unutma,
Marmara denizine atkını bırak,
Gideceğin yerde beni unutma
Benim de,
İstanbulun da hatrı büyüktür,
İçinde büyüttüğün
O kekik kokulu
Aşkta...
Kayıt Tarihi : 30.11.2011 04:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Satır Sanatı
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!