Z-dörtlükler 3-"sonsuzluk telaşı" 2018

Ömer Ekinci Micingirt
1861

ŞİİR


51

TAKİPÇİ

Z-dörtlükler 3-"sonsuzluk telaşı" 2018

Tahsisat

Azgınlık şartlanmalar ruha kilitli gurur
Bağrımda imanımla tanırım seni dinci
Sonsuzluğun sahibi çığlıkları durdurur
Tahsisatın hazırla, mizândadır Ekinci

Gelse

Cenneti kokusu annemde else
Ki öyledir anne âşkın baharı
Efkârla öperim rüyâma gelse
Öperim her daim geçer efkârım

Cân

Sır ifşa naz niyaz başıma taçsın
Sahip olduğumsun teslim oldum yâr
Sen var iken bu ben nereye kaçsın
Seninleyim hep cân sonsuza kadar

İmge

Gözlerini gördüm senin dışında
Yine sen giderken ben orda kaldım
İmgeler bıraktın her çıkışında
Peşinden toplayıp sokağa saldım

İdeal

Duygulara tutsak olmuş nota es
Emperyalist övülmeye alışık
Bazıları imtiyazlı prenses
Fikir bozuk iidealler yılışık

Perde Olur

İşaretler nispetinde sayılar
Hakikatte çok şey saklar kuyular
Varsaydığın çoklukların yok olur
Görmelere perde olur duyular

Seklavi

Hayat toy seklavi ürküttüm adım adım
Sevincimi kuytuya hüznü hüzne boyadım
Tescilli bir köylüyüm Ekinci derler zaten
Paramparça hasatlar belki sebep soyadım

Kortej

Felâket ruh hâli meçhul bir adım
Sebebi sebebe sarıp yamadım
Kortej görevdaşı,mahkeme mahkum
Hükmeden ne ister anlayamadım

Hicret Gibi

Mukaddes ve mübârek,horlanan adetimiz
Yaşamın reçetesi,asr-ı saadetimiz
Fitnelerin sardığı hele ahir zamanda
Tıpkı hicret gibidir, hicret ibadetimiz

Aşk Edebi

Zordur Ferhat olmak çetin çileli
Sevgililer sahte,aşklar hileli!
Çile nispetinde aşkın edebi;
Züleyha, Yusuf'u bildim bileli.

İnabet

Tasavvuf rahmeti tahsile alet
Kimine inabet,kime delâlet
Nefse hakimiyet veyahut mahküm
Heva nefsaniyet şirk ve dalâlet!

Saf-lâf-gaf

Zihniyet dökülüyor, gaf aralarında
Nefretin en koyusu, lâf aralarında
Narsistleşmiş âdeta, hep ben ben ben diyor
Şeytanlar koşturuyor,saf aralarında

Ters-düz

Günah benim sevap ben,zarar benim kârda ben
İmtiyâzlı muktedir,efendi hünkârda ben
Sefâlet ikliminde ters-düz olmuş fikirler
Secdenin en yerinde,şirk hâşâ inkârda ben

Şeksiz

Tevbe kurtuluştur tevbe gümandır
Allah'ın affını şeksiz umandır
Gerçek şu ki,zaman ahir zamandır
Uyarılar dehşet,azap yamandır

Kişi

Allah dostlarına eşsiz laflar der
Nifâk yalancılık diyemem geber
Kıyamet gününde mahşer yerinde
"Kişi sevdiğiyle olur beraber"

Mânâ

Hakikat bilenler mânâda varlar
İslam'ın nuruyla ışıldar parlar
Şiir bahanedir tebliğ yaparlar
Sonsuzluk peşinde gerçek şâirler

Çomarlar

Hırlayıp havlıyor hoş durmuyorlar
Zinciri koparmış boş durmuyorlar
Yatıp huysuzlaştı yerli çomarlar
Yalaklar tamtakır koşturmuyorlar!

Hal-Fıtrat

Sofralar zenginleşti burjuvazi filimler
İmtiyazlı züppeler ilim bilmez alimler
Kime baksam dört-ayak hâl fıtrata hıyânet
Fildişi kulelerden hakikat der zalimler! ..

El

Çamur kirletemez el temiz else
Adalet sabretmez vakti evvelse
Zihnim pek karışık sokaklar küskün
Muhakkak hoş olur hak dile gelse

Bir

Kış kıyamet hırs kin fücur fısk nifâk
Umudu karartma dön mâziye bak
Mutlak yücelmeli bu kutlu dâva
Bayrak ezan vatan “bir”de ittifak

Tepki

Anladık efendi,gizlilik sırdı
Kim bilir belki de kalemi kırdı
Hizmetkârsın sen ki,gölge düşürme
"Tepki"dostane dilim ısırdı
Müdafaa hakemsiz,izâh kısırdı...

Yüzün

Sükûtun pençesine takıldım hüzün oldu
Vefasız gülmelerin ifşâsı yüzün oldu
Sıdk ve kayıtsızlıklar,hâlin yeldeğirmeni
Münzevi baharların bana hep 'güz'ün oldu

Vahdet

Hak islamın ağacı meyvesi sünnet olur
Doğruda buluşanın mekânı cennet olur
Vahdeti unutmanın acıdır semeresi
Tahrik ve şuursuzluk ertesi cinnet olur

Mâlesef

Kin nefret izânı dele bilirmiş
Şaron'un yerine gelebilirmiş
Bir avuç satılmış kurnazlıklarla
Kardeşi kardeşten çele bilirmiş
Şeytanca hıyânet hile bilirmiş! ..

Tembih

Savrulup çöküşü-mü yazın duvara asın
Ağlamayı unutan namertler okumasın
Kederli yanlarımı yokluğuma sakladım
Yokluğumu sevenler kuytularda ağlasın

İnkisar

Sükût içimde mahşer, çile emzirilen tat;
Beklentilerim dipsiz gamsıza izâhat zor
Gözlerim alev ateş, tıpkı bir deli Ferhat!
Yaşamaktan ziyâde, hep ölesim geliyor!

Bekleyiş

Nerede kahramanlar unutuldular tek tek
Mâzimin rüzgârları belki de esmeyecek
Gözlerimi kararttım aşk ile yağıyorum
Hak kutsal dâvaların hızını kesmeyecek

Vâkit

Salâlar veriliyor, dinleyenler kızanlar
Sükûta yaslandıkça kanatlandı ezânlar
Vâkit günlerden cuma içimde gökkuşağı
İç çekme vuruşları, okuyanlar yazanlar

Âh

İçimde bir ateş var, yaşıyorum âh ile
Fikri cevlân ederken bu bendeki zân nedir
Korku haz karışımı mahbubu eyvâh ile
Yalnızlık ve ıstırap, şâir ne ozan nedir

Fen-Din

Vicdânın ihyâsı,ziyâ,kâmeti
Gerçeği tesbiti ve istikâmeti
Ancak ve sadace "fen ile dinin
İzdivacı" Hakk'ın tecelliyâtı

Deyiş

Uyan yârim seccdeler bekliyor
Seherlerde gülümseten ne iş var
Gümüş rengi efsûnlu bir deyiş var
Uyan yârim seccâdeler bekliyor

Köy

Ötede bir köy var cenneten ada
İnletir ney gibi ruhumu sarar
Kevseri tattırır fâni dünyada
Babası olmayan köy neye yarar

Üç Kelâm

Gelenler sıkılmasın isterdim ki ölende
Sevenlerde gelsinler mirasları bölende
İsteklerim üç kelâm, helâllik af fâtiha
Namazla müteâkip yol aldığım şölende

Öyle

Kökünden çıkardığım sözün dalları yerde
Dörtlükler yataklara beyit üstüne perde
Gözyaşı sarnıçları çatlakları yutuyor
Çığlığımın sesi var bıraktığım eserde

Gittiler

Bugün de dün gibi boş vere saldık
Dünya ve kâinat hafife aldık
İki ayrı âlem gören yiğitler
Ölüp ve gittiler biz kalakaldık…

Sandık

Azgın vakit kin sesleri ve sandık
Sokakları dövülecek şey sandık
Siyaset mi şakırtı mı savaş mı
Kulakları tıkamaktan usandık!

Kahretsin

Elbet ben ölürsem eksilmez hayat
Fakat yâd edilmek vardan istenir
Kahretsin ne kötü öksüz hatırat
Buruk bir gözyaşı yârdan istenir

Ekranlar

Tüm ekranlar mahkeme söylenen aynı şarkı
Azgın dullar toplanmış maskeler fiyat farkı
Ojeli yalakalar, şehvet rengi monşerler
Fahişeyi kadı yapar, kahpe düzenin çarkı!

Mertebe

Tüm akli mertebeler şuûr ötesi perde
Kıblesiz şartlanmalar mertebeyi sever de
Felsefe göbeğinde kim hatırlar mahşeri
Şöhret kurtarsın seni mertebeyle ever de

Ertesi

Zamanın en yerinde kertesinde hesap var
Her gün bir hesabın da ortasında hesap var
Dostluğunu yürüt be ertesinde hesap var
Sonsuzluk var ölüm var hesabın ertesinde! ..

Zikzak

Siyaset konuşsak ama nesini
Tarafgirliğimi,vicdan sesimi
Üçbuçuk akıllı zikzak kalemler
Öfkeye sattılar ruh dengesini

Aferin

Gece küçük ve ıslak,dökülenlerim derin
Seher ayrı bir alem,kehanetler buz serin
İçimde loş senfoni,nispetsizlik mecrada
Derbederlik çullandı,felsefem bu aferin!

Kelam

İrfânsız kaleme kelâm hır olur
Bazen mekân ağıl ve ahır olur
Eşekliyi kalır inattan başka
Âriflerde kahır,hep kahır olur

Tramvay

Ye'simi sakladım dizlerim de nem
Zemheri izlerim sıcak ayları
Zıttın işçisiyim kar buz cehennem
Şiire boğdurdum tramvayları

İpsiz

Hep tanıdık suratlar,hepsi bizden hep yerli
Dizgin kırar gürz atar, üzengili eyerli
Bilmem ki ben ne desem künyesiz beygirlere
Bunlar ipsiz küheylan, birbirinden değerli(!)

Sandık

Azgın vakit kin sesleri ve sandık
Sokakları dövülecek şey sandık
Siyaset mi şakırtı mı savaş mı
Kulakları tıkamaktan usandık!

Kahretsin

Elbet ben ölürsem eksilmez hayat
Fakat yâd edilmek vardan istenir
Kahretsin ne kötü öksüz hatırat
Buruk bir gözyaşı yârdan istenir

Ekranlar

Tüm ekranlar mahkeme söylenen aynı şarkı
Azgın dullar toplanmış maskeler fiyat farkı
Ojeli yalakalar, şehvet rengi monşerler
Fahişeyi kadı yapar, kahpe düzenin çarkı!

Ertesi

Zamanın en yerinde kertesinde hesap var
Her gün bir hesabın da ortasında hesap var
Dostluğunu yürüt be ertesinde hesap var
Sonsuzluk var ölüm var hesabın ertesinde! ..

Cüret

Hüzünlerim bir atım, şiir mısra pâye ne
İnsan isem hem madem bendeki hikâye ne
Güz yaz kış geldi geçti, konuşuyor ilkbahar
Arsızlık cüret oldu, izzet iffet hayâ ne!

Yok

Kaprisler habire tevbe çile yok
Buyruk ve köleler sorsan köle yok
Günbegün çoğalır yürüyen taşlar
Şarkım yara bere ancak hile yok

Haç-Hilâl

Kızılırmak Nil Fırat Aras Meriç fark var mı
Erciyes Palandöken Ağrı Toros ağyâr mı
Ki mâzi kırbaçlanmış tuzaklar sahnelenmiş
Hilâl’in mâtemine, Haç’ı öpen ağlar mı! ..

Zirveler

Hamalın tek derdi hesap ve iptir
Hesap bilmeyende zirveler diptir
Ulvi prensiple çarpan her yürek
Yokluklarda ki var, var da neciptir

Gerekmez

İpini koparmış aygır gibi gez
Zannetmem kimseler yuların çekmez
Boğumsuz sözlerin meçhûllerinde
Çiftele künyene izâh gerekmez

Namus

Her nerde kim varsa zalime karşı
Sözün namusuyla tükür demeli
Mazlumun feryâdı titretir arşı
Çığlığa son verip şükür demeli

Mefkure

Mefkure insanları tefekküre râm olur
Menfilere itidâl Aslı’ya Kerem olur
İnsani değerlerin şirâzeden çıkması
Nankörlere vasıta görene haram olur

Beyan

Şiirlerim lüzumsuz derinlik yok anlam az
Kabiliyet pejmurde, mânâ imge anlamaz
Hayat denilen oyun, hakikatte tek perde
Üç beyan yazılarım; ölüm mizân ve namaz

Onlar

Hiçliğin göklerine rüzgâr olup estiler
Ateşe katre olup tutuştular sustular
Bu öyle bir manzara ve öyle bir üslûp ki
Zulme karşı Zülfikâr bazen de Yusuf’tular

Kıpırtı

Yine mayıs sabahı vakitler yine fâni
Günü fark edemezsin bereketsiz yabanı
Savurgan mahşer günü sağa sola koşanlar
Kıpırtısız izlerim tüketiyor bu beni…

Tüketiyor

Yine mayıs sabahı vakitler hile fâni
Günü fark edemezsin bereketsiz yabanı
Savurgan mahşer günü sağa sola koşanlar
Kıpırtısız izlerim tüketiyor bu beni…

Utandır

Sözlerim kalabalık yalnızlıklarım uslu
Hüzünlerim upuzun avuç içlerim tandır
Keder toplamış kalbim düşünceler huluslu
Kaçsam da gözlerinden gel utandır utandır

Dibi

Bay bay deyip çökerim uzaklaşın der gibi
Kaypak sözler türedi kanka adamın dibi
Asla ısınamadım mevsim bozuk ondan mı
Mersi’ler sunuyorum öpüyorum edibi…

Er

Ve gün gelir götürürler evine
Er odur ki musâllada sevine
Sâla va’zın tükendiği hay hayda
Dünya sana kucak açsa ne fayda

Ses

Şiire bir ses ver imgele sabah
“Bir lokma bir hırka” düşü aklımda
Bazı mısralara gözyaşı mübâh
Sır ve ifâdeler her şey saklımda

Fırtına

Şiir kırıntılarım, susuz şuûra besin
Sözler mutlak değildir ses ver oku yaz sına
Bir amansız yolculuk düşünki gemidesin
Ve git derinlere dal batırmadan fırtına

İhsan

Hak olmalı fark olsa da fikirler
Bir mum gibi eritmeli zikirler
İnsan ihsan değerlerin serveti
İhsan yoksa insanlığa ne derler

Hercümerç

Boğuk kımıldamalar bir acayip hâl aldım
Her yer acı tebessüm, gün gün sattım gün aldım
Ürkek sokak pek gamsız, dudakları meyhane
Kavgaları belirsiz hercümerçten bunaldım

Mersi

Mersi bay bay bravo, rep doldu iliklerim?
Düşman oldu kültüre, Modalı sülüklerim.
Edep kökünden feda,defileli bayraklar,
Yıkın arsız düzeni, yıkın kötülüklerim!

Fısıldar

Yer gök hep fısıldar Bâkiyi insanlara,
Öteleri tattırır ölümsüz vicdanlara.
Sonsuzluğun azmiyle gürül gürül beraber,
Safını belirleyip ne mutlu koşanlara...

Çile

Hep böyle sessiz mi yoksa çileli
Micingirt çiledir bildim bileli
Sükût eder bazen, bazen bir selam
Onu dertli eden şu gurbet eli

Berceste

Gözlerin berceste Onu severek,
Mahremi tılsımla hep gizlenerek.
İnce zülüflerin mistik kokulu,
Üç beş lokma sevi birde sen gerek.

Kadın

Köpüren tebessüm içimde bade
Ötenin şevkiyle ruhumu sarar
Eşsiz hazinedir lakin dünyada
Vuslatı bilmeyen eş neye yarar

Sürmelidir

Mavi yeşil pembe mor ela göz sürmelidir
Çöl kokan yaşlarını yarama sürmelidir
O yaşa muhtaç ruhum, o yaş kucaklar beni
Leyla için dökülen gözyaşı sürmelidir

Hasbıhâl

Her yerde tesbihat zikir var ama
Bilmem ki orkestra nasıl görünür?
Yâr ile hasbıhâl belki zor ama
Avare düşlerim vuslat bürünür.

Ümit

Ümit varım ümit var, umut vardır bilirim
Dava büyük, yol uzun; mazlumlar medet bekler
Kol gezse de Nemrutlar İbrahim'le gelirim
Şakıyacak bülbüller, gül kokacak çiçekler

Hayret

Sevgiler çıldırdı sevgiyi seyret,
Değerler yerlerde millet ha gayret.
Acı bir tebessüm benimki zaten
Aziz Valentine sana ne hayret!

İstemezler

Allah bilir işini hele sabır yemezler,
Geçiciyi terk edip ebedi istemezler.
Arada bir bayramda secdeye gittiniz mi?
Müslümanlık eyvallah mabedi istemezler.

Kan Pıhtısı

Bir damla kan pıhtısı,üç beş nefes bir cenin
Kibir gurur gösteriş,canı çıktı hecenin
Afaki hülyalarla koca ömür geçerken
Ne faydası var yahu, kaygısız didişmenin

Ey Cân

Eşya benim âşıkta ben er de ben
Hayat ölüm gül cemâle perde ben
Günah benim vebâl de ben nurda ben
Söyle ey cân sen nerdesin nerde ben

Amiral Gemisi

Adam dine düşman irtica yafta,
Gırtlağı kin kusar midesi rafta!
İzzetten bihaber zillet sızdırır,
Kökünü araştır hangi tarafta!

Bedduâ

Hak batıl bedduâ ve kirli savaş,
O dehşetli davet gelinceye dek,
Sıların döküldü bak yavaş yavaş,
Ne yazık! Uğultu böyle sürecek.

Bihaber

Bir elimde davul bir elimde zil,
İdrakten nasipsiz, Ondan bihaber
Nefsim itirazda, hadi be rezil...
Gönlüm boş gözüm boş, sondan bihaber...

Müftüymüş!

Tefekkürü yönetmek halin istikbalidir
Ve milletim sabırlı,sabırlı ahalidir.
Hedefiniz çok arsız ve gerçeğe perdeli,
Benim dedem müftüydü çözülmüşlük halidir.

Ecel

Vakit elleşiyor ecel de sende
Ses verir her nefes hemen ensende
Ân seni bekliyor gelir fısıldar
Ümit ve endişe var mı kâsende

Hakikat

Ne devrimci ne faşist,
Ne Yahudi ne Budist...
Beni bana bildirdi,
Hakikat kutsi hadis...

Örtü

Sükûtun sırrıyla ağlayan sesi,
İdrâke çalış hem çevir suratı!
Aklın ermiyorsa sen neyin nesi,
Senin haddin midir örf ferâgati!

Öteki

Bâb-ı Âli yokuşu,idrâk noksan gözü aç,
Dudağını bükerek buyuruyor öteki!
Köşeleri zaptetmiş Zâtı tespite muhtaç,
Tedhişlerin sonu yok,biz neciyiz biz peki?

Şükür

Her gece beynimde tekleyen fikir
Pervaz et gel diyor müjdeli zikir
Dermansız dünyamda şafak doğmadan
Belki de yaklaştı kavuşmak şükür.

Şöhret

Dolaşıp durma öyle şöhretin ortasında!
Aygırlarla iç içe, arsız ata bin hemen,
Paye yoktur bedelsiz, girdap var sonrasında,
Bu Micingirt ne söyler,bu dörtlükler ne menem?

Bireysellik

Şaşarım insanlara fısıltıya ne gerek,
Gerçeğe seslenelim nefsimizi ezerek.
Bireysellik zillettir peki kimler yaparlar?
Ahmak ile aptallar idraksiz gizlenerek...

Tesbit

Parazitler sardı kene pire bit,
Devirir peş peşe kadehler gel git.
Susta bir kulak ver hey insanoğlu!
Kantarsız, kıstassız ne acı tesbit.

Riya

Öteye yönelmeyip sonsuzluğa bürünüp,
Sokakların derdinde değilseniz hürsünüz.
Onu idrak etmeyip eder gibi görünüp,
Kendinize varsanız neyi üfürürsünüz.

Şarap

Hep asi hep isyankar,gayrı meşru ve yasak...
Rubailer dolaşır,nerelere yamasak!
Ki Ona muhtaç herkes,şarap Hayyam ve azap...
Bu simsiyah şairi şarapla mı boyasak?

Şiir Yüzlü

Tufanın iklimi hep avaz avaz
Gürledin tek yürek arada yer yer
Birkaç tane dörtlük üç beş tane söz
Hep beni alt ettin şiir yüzlü yâr

Şükür

Her gece beynimde tekleyen fikir
Pervaz et gel diyor müjdeli zikir
Dermansız dünyamda şafak doğmadan
Belki de yaklaştı kavuşmak şükür.

Tolerans

Hafızalar yosun tutmuş liyâkatten eser yok,
Yalan-gerçek,isli-paslı hikmet heba ve sır yok.
Tolerans mı kurşunlandı dolu dizgin peş peşe,
Yaşıyoruz mefkûresiz anlatsam ne tesir yok.

Yaban Arısı

Nesilleri köksüz köpek sürüsü
Kime ne anlatsam bizden birisi (!)
Bir çirkef ki sorma kökünden cüda
Yerli bal yapar mı yaban arısı!

Perde

Seyrettim arkasından perdenin aval aval
Bir tarafta yas vardı bir tarafta karnaval
Hesap derin başladı tahassus derde düştü
Rahatı kucaklarken vuslata perde düştü

Akıl

Gerdan kırıp raks eyledik,
Hakkı akla hapseyledik,
Ne söz verdik ne söyledik,
Niçin böyle arsızız biz?

Teşvişler

Yaklaşıyor zeval hızla ard arda,
Kim bilir belki de sırdır bu işler.
Belki şimdi hemen belki ilerde,
Herkes ayrı telden ayrı teşvişler...

Bâde

Bir ömür boyunca elinde bâde
Kendini hatırla sen neyin nesi
Vebalin sırtladım senden ziyade
Töhmette bıraktın hemen herkesi

İçinde

Mor mevsim bekledim gözleri ela,
Ve kime rastladım her yanı titrek.
Kul azmaz ise gelmezmiş bela,
İnsanın içinde gezer engerek.

Huzur

Karun sokağında huzur ararken
Bulutlarda buldum bir sabah erken
Bir büyülü iklim Bilâl mi Bilâl
Dağ taş oldu dümdüz sarp yokuş derken

Biriktir

Şu karşı mezarlık şehit şüheda,
Çınarlar heybetli selviler diktir!
Bu kutlu yolcular yükselen sadâ,
Yokluğu yok eyle varlık biriktir!

Aşk Ve Vuslat

Aşk ve vuslat iç içe, belki bir tatlı savaş
Sessiz sessiz derinden, günbegün birikiyor
Sende buldum kendimi usulca yavaş yavaş
Biri elimden tutmuş, beni bana çekiyor

Gizemli Renkler

Hüzün yamaçlarım neşve bezenmiş
Bir müthiş cümbüşün bucağındayım
Gülün fısıltısı vadiye inmiş
Gizemli renklerin kucağındayım

Serzeniş

Yüreğimde yüreğin esrarlı bir serzeniş
Belki acı sallantı belki de bir işkence
Musikili sessizlik, gizemli bir bekleyiş
Yine tütmeye başlar gelir belki bu gece

Monşer

Biz bir yuvarlak masa,sizde monşer muhakkak
Mektepler size kaldı,kaç asırdır ne alâ!
Tafra tuzak ve yafta,siz akıllı biz ahmak(!)
Uyuyan dev uyandı sanma uykuda hâlâ!

Yokluğun

Bir başka senfoni ruhum derince
Sıkıyor yokluğun irkiliyorum
Tül gibi yüreğim inceden ince
Bendeki azabı ben biliyorum

Tahtaravan

Yollar koyu hep gürültü hep havan
Geçti günler içi boş bir karavan
Ve uçurur hülyalarım anbean
Benlik ve ben sürekli tahtaravan

Rengârenk

Bu renksiz yüreğim hep seni arar
Sessizce gezerim nere gidelim
İzaha ne hacet senin rengin var
Rüyalar rengârenk gel seyredelim

Gül Ve İklim

Sus be kardeş gül ve iklim huzursuz
Ta uzaktan sessiz sesiz sus gülme
Gül yağıyor ara ara kusursuz
Gül ve iklim kader bu ya üzülme

Akif’le

Şiirden yapsalar mezar taşımı
Akif’le yan yana hemen iç içe
Safahat okurken dönsem başımı
Sessizce ağlaşsak keşke her gece

Seninle Beraber

İçimde yükselen ismini tutsam
El ele baş başa yorgun halimle
Seninle beraber seni unutsam
Kendimi bağladım kendi elimle

Hebersiz

Yaşamın sırrını ifşâyla vurduk
Sûizân sırtlayıp gururda durduk
Yaşayan ölüydük zihnime çarpan
Habersiz verenden oturuyorduk

Zümrüt Gözlü

Sahilsiz bir deniz düştüm aniden
Dalga vurdu korsan vurdu yel vurdu
Düşe kalka azgın gece sopsoğuk
Gece değil zümrüt gözlü kul vurdu

Hisler

Gözyaşını gözyaşımla biledim
Hislerimi hislerinle eledim
Meçhullerin meçhulümün mihengi
Hep seninle, seninle sendeledim

Keşke Matarası

Tükenirken anbean, aklımın verâsından,
Kuşatıcı ses duydum, bir kapı arasından.
Kalbi bir münasebet, cezbe üstüne cezbe,
Keşke bende içseydim, “keşke” matarasından

Hiç

Gitmesen gelmesen de, hoş üslupla yâd eyle,
Bizi beni bırakıp, hal ile cihad eyle.
“Hiç” heybende yok ise ve “gözyaşı, tebessüm”
Uzaklaş hep kendinden, çok ağla feryad eyle!

Âdem Ol

Bu nasıl bir hakikat, ruh var iken deri ne,
Asabiyet kezzabı… Kim soktu içerine?
Varılmaz bu gidişle varacağın vadiye,
O’na dayan Âdem ol, razı ol kaderine.

Af

Büyülü tek hece, bence iki harf
İki de gözyaşı, reçete tarif
Ve başlar orkestra sesler duyulur
Müthiş tek kelime müthiş maarif

Yirmi Sekiz

Malum düzen kuruldu herkes bir köşe tuttu,
Melun şeytana inad, gelen bizi uyuttu.
Şahadetsiz bir hücum magazin ve irtica!
Biz şubata koşarken onlar hamutla yuttu.

Sıdk

Masûm gösterişsiz öteye ilgim
Ben’i var yok etmez bu kadar bilgim
Var olup yok olmak cürüme bağlı
Hüznüm mürekkebim, gözyaşı silgim

Puhular

Dupduru duruldu, bulanık sular,
Karanlık sönünce kaçtı puhular.
Virane son buldu ufuk göründü,
Yakarak terk etti köhne duygular!

Kuğu

Sessiz fısıldaşır sahilde kuğu,
Eğilip kalkışı endamı tuğu…
Zarafet aşk güven asil ve sakin,
Narin ve gizemli hep buğu buğu…

Kıvılcım

Ah hislerim duyulsa, derdimi açabilsem,
O solgun yüreğine kıvılcım saçabilsem.
Çılgın kumrular gibi mevsimleri delerek.
Tekrar tutsa elimden, kaçtıkça kaçabilsem...

Yandı Züleyha

Çölün ortasında Yusuf bir vaha,
Görünce cemali yandı Züleyha.
İffetin reddeden cazibesiyle,
Sığındı vuslata zindan aşk ceza.

Müdekkik

Kendimi filozof arif sanırım
Çıkmaza düşünce paralanırım
Oysa Onu görür her an müdekkik
Darvin mektebinde yaralanırım

Zâhid

Ben’in yüzündeki perde,
Beni ben düşürdü derde.
Takva zühd tuş,zaman kırık,
Zâhid başıboş,aşk yerde…

Cadde

Şak şak ile izledim izzetten alıkları
Tereddütsüz dolaşır, zillet kayalıkları
Gülüp geçen çığlığım, sükût rengi ızdırap
Cadde şehvetli şölen, etten kalabalıklar

Götür Beni

Daldım eski günlere, ağzımda nurdan meme
Okşasın gözlerimden, götür beni anneme
Ana gibi yâr olmaz leyla kimmiş arkadaş
Öpsem ayaklarından, haramdır cehenneme

Mavera

Bizim eller kubbelerden fark olur
Yaşayanı ziyâ, nurâ gark olur
Cazibe aşk izliyorum ıraktan
Masivadan maveraya terk olur

Şatafat

Ruhumun terk edişi; varlık yokluk bir anlık,
Gündüz geceye gebe, benimkisi karanlık...
Şatafatlı dünyamda, ölüm hep beni bekler,
Şu Micingirt ne söyler, yaşasın unutkanlık

Taş

Ancak ve sadece seslenişte naz,
İdrak ve gözyaşı,zorlanmadan yaz.
Çok şeyler va’z eder üç beş damla yaş,
Nankör ve elitler taş ağlayamaz.

Solgun

Rüyalar sizin olsun, vedalara katınız.
Yâr olmak bedel ister, bu mu liyakâtiniz?
Geceye doydum artık, nerde kaldın meşale,
Gel gitlerle iç içe, hapsoldu takatiniz.

Gen Ve Harita

Aynen tarih gibi, gen ve harita,
Durmadan soruyor bizim kerata.
Genimiz Türk ama; renk gök kuşağı,
Zaman derin kuyu,bilim safsata.

Mefkûresiz

İzzet zillete feda, ben içinde ben varım,
Tefekküre elveda, düşüncem itibarım.
Edep erkân ve mazi, öfke celal ve inat,
Mefkûreyi terk etmiş, beyinsiz canavarım.

Moda

Yırtıldı tüm perdeler, dünya denen odamda,
Çıplaklığa büründüm, elbisesiz modamda.
Kol geziyor yosmalar,”hancı sarhoş han sarhoş”
Ruhum kime müptela, muhabbet yok bâde’mde.

Şiir Gibi

Şiir gibi gözleri gözlerime sürüyor
Nazarının işvesi içime üfürüyor
Tüllenen rayihası tevbe olur dudakta
Çöl kokan renkleriyle bana ümit veriyor

Hiç Saymış

“Kim görmüş cenneti, o cehennemi”
Hiç saymış galiba Havva annemi,
İfade pek bozuk, asi besbelli.
Bunun savaşı hep kutsal dinle mi?

Deli Gibi

Ben öyle tuhafım ki, koşarım aralıktan
Dayanılmaz sulu göz, emiyorum hüzünden
Ölüm değil tek korkum orda fukaralıktan
Deli gibi kaçarım, varlığın boynuzundan

Hodbin

Kendinde kendini göremez hodbin
Görmeye kapalı ben diyor hep ben
Lisana püskürür küstah duygular
Ruhunu kaptırmış sermayesi kin

Ömer Ekinci Micingirt
Kayıt Tarihi : 28.3.2017 13:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Ekinci Micingirt