Z-dörtlükler 2-"sonsuzluk telaşı" 2018

Ömer Ekinci Micingirt
1861

ŞİİR


51

TAKİPÇİ

Z-dörtlükler 2-"sonsuzluk telaşı" 2018

Nasip

İki ayrı âlem görmeli insan
Sadakat sahibi görecek er geç
Gayeden bihaber yoksa heyecan
Takılma ahmağa bir selam ver geç

Onun

Dışım gülümser de içimde har var
Saatim işliyor vakit ne savar
Söner mutluluklar düşer payına
Ben O’nun peşinde O başka diyâr

Felsefi

Hakikati arayın kıyas yakışır merde
Takdirine erilmez secdesiz bölgelerde
Ölümün pırıltısı hikmet ehline mahsus
Gönüllere varılmaz felsefi belgelerde

Alevi-Sünni

Kardeşçe tebessüm çocukça ninni
Büyükte pek hoştur hilim teenni
Yesevî Mevlâna Yunus Pir sultan
Al bayrakta al renk Alevi-Sünni

Sakat

Hadisi yok sayıp Kur’an de kandır
Kimlere gül açar ateş köz tandır
Gözüyle yaşayan pek bilmiş mahlûk
İman sakat ise idrak noksandır

Ebediyet

Akar zaman dilimi gelir geçer her hafta
Kütük gibi sürükler, aklım kalır arafta
Havf-reca besliyorum o gün bekliyor bizi
Ebediyet söyletsek terennümlerimizi

Zillet

İzzeti zillete terk edip battı
İffeti fırlatıp sokağa attı
Menfezler körpecik çocuk yüzleri
Fütursuzca malum basın anlattı

Gittiler

Kamyon kamyon insan var
İnsanlığı ittiler
İyi kalpli insanlar
Terkedip ve gittiler

Son

Sözü dürtüklerim elimde sırık
Sokaklar zifiri, pencerem kırık
Yolculuk rastgele koştum şuursuz
Sonu düşündükçe tuttu hıçkırık

Evrim

Dilinden akseder âdemin şanı
Lisanı kirletir nefs-i zebanı
Azgınlaşır zirâ, yazık esefler
Babası eylemiş masûm hayvanı

Müşkil

İçindeyim zamanın, parçalanmış dilim var
Ne ıssız bir mezarlık ne aşk kokan kilim var
Başucumda sensizlik, hesaplar hep yarınsız
Geleceğim rehine, bitmeyen müşkilim var

Düzen

Öyle yanıyor ki; yüreğim elle
Ölüm varlık deyip koştum ecelle
Nefs benle hırlaşır, şuur karışık
Ebedi bir düzen, hangi mecelle

Adalet

Adalet Ömer’den kutsi bir bağdır
O'nu düşün yaklaş daim severek
Ahlaki bir nizam ölüsü sağdır
Sonsuz rütbesi var söze sen gerek

Islat

Aşk dediğin aşksa vuslata gebe
Toprağa tohum at, ıslat yağışla
Aşkın kitabında yoktur engebe
Allah'ım gerçek aşk lütfet bağışla

Salıverdik

Gözü dönmüş dünyanın hakikati bizleriz
Şu iklimi kim bozdu, kimi kimden gizleriz
Mevsim zaman kâinat, çözülüyor insanlık
Gençliği salıverdik, kontrolsüz dikizleriz

Tepetaklak

Varın ahlâkı Kur'an, Kur'an nerde biz nerde
Kan gözyaşı yeryüzü, insanlık mevt yerlerde
Aşka fuhuş musallat, örf adet tepetaklak
Zillet bacayı sardı, bekliyoruz siperde

Sevgi

Silahım sabır dostlar, acelemiz yok bizim
Dil heceye vurdukça, suskuları dökerim
Ve buyurdu tebessüm varlığı sevgimizin
Zihnim bende durdukça milyon sene çekerim

Kısır

Yaratılış gaye, hayat bir sırdı
Ehl-i dünya hepten fıtratı kırdı
Ahiret tarlası hasat ve nadas
Dörtlükte sancı yok mısra kısırdı

Tafra

Çadırın tafrası bir deli rüzgâr
Ene’nin öpüşü bende de mi var
Değirmen misali ruhumun dibi
Korkuyorum abi gülüyor mezar

Tolerans

İnsanlık izzetini moda ile vurdular
Esaret posterleri duvarlarda bunu yaz
İffetin gözlerine tolerans doldurdular
Öfke var çeperimde ağlaşalım gel biraz

Edip

Yüksek topuğu var enginsizliğin
Söz intihar cellat gibi aşklarda
Hoş bedava ben susayım siz deyin
Edip çapkın edebiyat hovarda

Câiz mi

Ribâ kıskacında evler mâbetler
Âhengi yürüten sistem fâiz mi
Nerede İlâhi münasebetler
Fâiz lobisine susmak câiz mi

Ağartu

Soğanlı yaylaları, ah benim hissiyatım
Yalnızlıklar sürükler meşakkatli katığım
Ağartu gözyaşları, şiire sunduğumuz
Öyle ne kadar güçsüz, ben nasıl yaratığım

Gibi

Düşüme ölüm girdi, dehşeti tarif gibi
Peşime zalim durdu, haşyeti ârif gibi
Bir ben vardım bir tek ben, bir de derin sessizlik
Dişime dilim vurdu, zatı maarif gibi

Ayın Esrârı

Rengârenk boşalan iftarın bârı
Meşheri bereket ayın esrârı
Hilâli gösterir yer yer bulutlar
Ruhları diriltir rahmet rüzgârı

Sâmimiyet

Zihnim epey eskidi,ölsem farkına varmaz
Ve uçuk ifadeler; gövdem kıpraşıyor az
Kubbe derinliğinde bir ses gelir uzaktan
Yalancı tövbelerin, cürümleri onarmaz

Şayet

Uçup gidiyor günler, geri başladı sayım
Zihnim başka âlemde, câizse hamaktayım
Epey mesafeliyim, menfi müspet gerçekle
Yaşam bu ise şâyet, hâla yaşamaktayım

Aşk

Sonsuza giden yol ölümsüz sanma
Ölmek pek güzeldir ölmeden önce
Dünya ve ahiret, ölüm var amma
Ölümsüzlük başlar, aşkı görünce

O Cümle

Düşündüm hamalı yağlı sicimle
Tükeniş başladı bütün gücümle
Kurtuluş tek hitap,işte O cümle
Sen Affedicisin,affı Seversin! ..

Poyrazlarda

Şu mutsuz künyeme dipsiz söz perde
Ruhum filizlenir ölü gözlerde
Soluksuz kaldığım hasret yarası
Rüzgârla büyüdüm sert poyrazlarda

İsraf

Ekmekler çöplerde feryatta tandır
Utanan var mı ki gel de utandır
Ve ruhlar kıpkızıl çöken vicdandır
Bense yapayalnız susup izlerken
İsraf ölüm kusar hayli zamandır

Ve Sadece

Cennetle müjdeli hangi bayanlar
Ancak ve sadece O’nu duyanlar
Gerçek sevgi sır ve iffeti bilip
Kalbi dudağında aşk yaşayanlar

Tespihat

Çalış önce sonra tespihini çek
Tespihat hatrına çalışmak gerek
Ancak ve sadece her şeye rağmen
“Yâr”inin adını an gizlenerek

Poyraz

Şu mutsuz künyeme dipsiz söz perde
Ruhum filizlenir ölü gözlerde
Soluksuz kaldığım hasret yarası
Rüzgârla büyüdüm sert poyrazlarda

Kurban

Sen izâhsız bir sevda, pâk renklerin alısın
Hakikat numinesi, azamette âlisin
İçime düşen meltem, kurbanlar sana meftun
Sen kutlu bir silsile, sen balların balısın

Uyan

“Çalışanın alnında, kurumadan terini…”
Ne muhteşem öğüt bu, heba etme hayhuya!
Müspet menfi kesitler, fıtrat gaye keyfiyet
Uyan yakalanmadan ölüm denen uykuya.

Maşrapa

Zihnin basireti ağıza tıpa
Akıllı adam yok ifşâyı yapa
İlham ve tefekkür sonra basiret
Sabret gereğince dolar maşrapa

Rağbet

Halimiz serüven zina serbest hem
Domuzun yağından olur mu merhem
Flörtle kutsanmış sokakta Meryem
İstemem arkadaş rağbet istemem

Fetva

Dinledikçe mevzi alır duyular
Cama çıkmış fetva verir ayılar
Zihin firar göbeğinden buyurur
Öyle ister Karun yüzlü dayılar

Dilime

Bilinmez kapı açar sâmimiyet âlime
Aşk ile tulû eder gelir düşer dilime
Yutkunurum ümitle bu bambaşka hissiyat
Dirilirim tekrardan eli değse elime

Kış

Neredesin bekliyorum gel ey yâr
Dün ve yarın vakitlerim düş oldu
Aşk pahalı sevmeler yoz hesap var
Mevsimlerim toz eyledi kış oldu

Gelir

Medeniyet tasviri köprüler ve kemerler
Gidenleri uğurlar hüzünleri emerler
Sırlar mâziye vurur âh eden seyirlerim
Gelir beyaz atlılar Osmanlar ve Ömerler

Geldi

Koştuk mabetlere dediler dinci
Şükür pes etmedik bunca yıl oldu
Mümin Hakk’a varan eşsiz akıncı
Bu hâlle şükrettik bayram da geldi

Gözlerim

Felsefe mevt, mutluluklar yanıyor
Aşk hasadı koca ömrü yonuyor
Ah ettirir her dem kırık dörtlükler
Gözlerim yaş, usul usul kanıyor

Affedersiniz

Dudakları hızmalı boy boy züppeler arttı
İnsanlık ötesine mahlûkatı arattı
İt gayeden bihaber dönüp etrafa baktı
İçgüdüye küfredip gözlerini ağarttı

Hakikat

Var oldun her devirde kıvrak yağız atlarla
Hakikate uçardık perdesiz kanatlarla
Adalet hak ziynetti mertebe teslimiyet
Bir sorun kaç kıtayı dirilttik cihatlarla

Gıcırtı Sesleri

Yol tezek kokuyordu, karakışın izi var
Gösterişsiz yürüyüş dağ taş yorgun ve asil
Gıcırtı sesleri hep, sanki geçmişi arar
Ah! Kimler anlar acep, anlayanlar muttasıl

Sana

Sen hüznümün umranlaşan esiri
Hassas ruhlar hissederler tesiri
Mumlar gibi eriyorum nerdesin
Sana yazdım imgeledim nesir’i

Züleyha’yı

Sen geceyle baş başa, ben ise telâşe de
İsmini hecelerim adeta her köşede
Ellerimde ellerin, rüya ne kadar doğru
Züleyha’yı hatırla, tevbe eyle hâşâ de

Gölge

Yolcular kasvetli bulanık deniz
Garip hislerdeyim yine bendeniz
Bir meçhul dönemeç gidişin sonu
Güneş bir sönerse kalmaz gölgemiz

Cennet

Sadâkat sahibi eyler mi mihnet
“Kalbim temiz “dersin sen öyle zannet
Ne büyük ihânet bu kalbimize
Dünya ve kâinat boşa mı Cennet

Son Hadde

Çıplaklığını giyinip soyundu loş caddede
Tezgâhta aşk arıyor berduşça yâr maddede
Külhan kendine mahsus, canevini gösterip
Tahsisatı bitirirdi, tükendi son haddede

Aramayın

Hayat nedir kaç kıtadır kaç ada
Madde ötesine geçelim ya da
Huzur sükûn nerededir kimdedir
Gerçek huzur aramayın dünyada

Fark

"Âhâd olan Allâh”ben sen biz siz yok
Var olan bir olan yalnızca Allâh
Aczini farkeyle putlarını yık
Bırak macerayı kurtul inşAllâh

Yürü

Esas maksadı gör gerçeğe yürü
Ölüdür mürtedin kölesi hürü
Ölü bedenleri hem kim diriltir
Kurân esasıdır İslâm kültürü

Sîret

Töresiz çimdiklerle hâl eylemiştir eti
Zihinden yarı çıplak boy veriyor cüreti
Şehvetin reçinesi kahpenin meyhanesi
Sûreti fâş eyler mi, eyler mutlak sîreti

Boş

Konuşmam gözyaşı susuşum hata
Gamdan perçin attım meçhûl sanata
Bütün hay huylarım deli sevinci
Elli yıl koşturdum boş saltana

Sistem

Şapa oturmuş millet, bankalar haram akmış
Sisteme lâf eylemek, belâyı aramakmış
O gün köleler gibi, yurdun gerçek sahibi
Son kaç asrı düşündüm gözyaşı verem akmış

Nemrut

Bireysellik zillet veyahut da put
Nankörlerden olma seslenişi tut
Teslime muhalif bahtsız sineler
Belki bir Fravun belki de Nemrut

Terör

Mağlup mu mahçup mu, paramparça kim
Namussuzlar serbest, tutuklu hâkim
Ezanlar okunur şükür nitekim
Neylerse hayreyler elbet müstakim

Boşver

Gurur hep öndeydi açık arayla
Bankerlik öğrendim kara parayla
Varlık ötesini “boşver”e sattım
Bir ömrü tükettim hep macerayla

Muhâbbet

Gayesi zevk olan hâlden ne anlar
Hüsran ehli olur bir şey sananlar
Tevazu ziynettir kulda şüphesiz
Muhâbbet ehlidir hep kahramanlar

Kurbanım

Yüzün görsem rüyamda, elin sürsen başıma
Mücrim yüzüm nurlanır, kurtulurum kasvetten
Gözüm gönlüm açılır, neler girmez düşüme
Cemâline kurbanım, yakma beni hasretten

Eşitlik

Adalete ihânet kararda kaygısızlık
Erklerin eşitliği kadına saygısızlık
Kaderin güzelliği kadın zârif ve nâif
Kadını tanımamak şüphesiz duygusuzluk

Bir Yığın

İfade duyarsız,sineler katı
Bir yığın şair var Şeytanın atı
Üslupta ilhâm yok mantık nesepsiz
Hiçliği hor görmek, çoğun fıtratı

Ciddiyet

Ölüm öncesini bilirsen şayet
Ebedi hayata eyledik niyet
Bizden gayret bekler ölüm ötesi
Latife eyvallah biraz ciddiyet

Yanış

Benlikteysen sabır gerek buyurmuş
Sabırsızlar basitlikte uyurmuş
Hakkın dersi aşk oduyla yanıştır
Yananlara gerçek sırrı duyurmuş

Diyerek

Ne söylesem bilmem geriye doğru
Heybem ve gözyaşım,bin tevbe gerek
Titrek yüreğimde başladı ağrı
Bir ömrü payettik,şiir diyerek

Taşa Çalın

Dinleyiniz susunuz, ağa paşa beyseniz
Gönüllerde yaşayıp alnınızı eğseniz
Geçiciyi fark edip, aczinizi arz edin
Benliği taşa çalın, istikâmetteyseniz

Keşkeler

Günahlarım arttıkça keder bürür gam bürür
Teslim olup seyredin kim gizlenir kim görür
Hüsrana uğramadan keşkelerim ıslansın
Izdırabım artıkça gözyaşlarım güldürür

Değişmez

Ruhum pek filinta, mesafe kısa,
İdrâk paramparça ah bir anlasa…
Kervânı dağıttık yüzyıllar boyu;
İslam tek kurtuluş değişmez yasa!

Ben'i

Kulu ter kokmayan ekmek öldürür
Şeytanı tespihi çekmek öldürür
Kalbi şekavetle bakmak öldürür
İhlâssız amelin yönü uçurum
“Ben”i aşk odunda yakmak öldürür

Ötesi

Tasavvufla dupduru, akışımız var bizim,
Hayat, ilim, hakikat, hak işimiz var bizim.
Zekâ neyi şâd etti istikamet bozuksa;
Ölümün ötesine bakışımız var bizim!

Ömer’le

Mısra eker Ekinci satır ıslanmış terle
Micingirt sağ yanımda koşuyorum Ömer’le
Sebeplere riâyet aşka ihânet niye
Beni “ben”le yıkadım ilhâmı köpüklerle

Gurur

İdrâk yok nasibi küstahça ben’di
Gücü harmanına yayıp beslendi
Hep olmak sevdası çok ocak yıktı
Cehenneme meyyal gururun bendi

Değişmez

Ruhum pek filinta, mesafe kısa,
İdrâk paramparça ah bir anlasa…
Kervânı dağıttık yüzyıllar boyu;
İslam tek kurtuluş değişmez yasa!

İslam’la

Şeytana başkaldırı, sonsuzluk yoludur din
Nemrut olup gidersin, nedir İslam’la derdin
Bilinmezleri bırak, mahşeri düşün gafil
Şeytan gülerek der ki; geberdin sen geberdin

Mevcuttur

Kalbi dudaklarına sıkıca tuttur
Çek ipini nefsinin, sahibini gör
Bireyselliği bırak görenlere koş
Her devirde bir derviş mutlak mevcuttur

Cehâlet

Her sözü izâfi gel de tarif et
Değer yargısı yok, yürüyen alet
Zorbalıkta mahir, fıtratta uzak
Zihni kalabalık seyri cehâlet

Maya

Kıyamete sipermiş şu efsane Şirince
Ölümsüzlük nerede konu epey derince
Nankörler toplanmışlar, seslenişten bihaber
Kıyametin dehşeti imansız geberince

Büyükler

Hak rızâsı kalbimdeki tek tasa
Biri gelip gözyaşıma ağlasa
Cennet bize bilmem helâl olur mu
Büyüklerin duâları olmasa

Akşamüstü

Gerçekte güzeldir çilenin büstü
Çilesiz büstlerde kırılır testi
Rahatın şerrinde ümüğün sıkar
Atarlar derine bir akşamüstü

Haydutlar

İnkâr kine doyar mı, doymayacak sanırım
Alnı hep seccadede, ne haydutlar tanırım
Yol yöntem paramparça yutkunarak seyreyler
Sigara yakıverir sakinler hislenirim

Son

Dipsiz gel değirmeni, sura vurdukça akar
Çetin bir yolculuk bu, geldik ve gidiyoruz
Topağa inen tohum, her şeyin sonu vardır
Makam şöhret şan” kabrin kapısına kadardır”

Deme

Mümkünü yok utanır korkusuz direnirim
Yıpranırım ölürüm hâşâ vazgeçmem yâr'dan
Keşke derim kendime kendimden iğrenirim
Kınamayın dostlarım, kaçış var mı kabirden

Aşk Hizmettir

Aşk öyle bir yanış ki; yananlar anlar
Mevcudata hizmettir, aşk heyecanlar
Tasavvuf gerçekte aşk, aşk yaşayanlar
Aşkta ısınamazlar, ısıtmayanlar

Gülümse

Der hep gülümserim kahkaha asla
Bu sendeki hâli sükûta yasla
Çekingen tavrını şimdi anladım
Her daim kalbini zikriyle besle

Teslim

İlimde pek yüksek ihlâsta noksan
Varlıkta çok maruf gördüm şaşkını
Eldeki tahsisat belki de yeksan
Zekâya terk etmiş teslim köşkünü

Ömer Ekinci Micingirt

Hilâl

Hakikatte ben neyim boşluklarda tepeyim
Şu faniye koştukça tükeniyor kepeğim
Belki kibrime ayna tevazuda ipeğim
Sözlerim tartışılmaz mesûlüm nispetimde
Hilâl ne arz edeyim meâlini öpeyim

Kem Sözler

Keser biçer böler boz itin biri
Durmadan havlıyor kopmuş zinciri
Şuûru kaybetmiş hatta ötesi
Hele kem sözleri kendinden iri

Emânet

Kadın ana üretken doğurgandır dişidir
İffet ziynet göz nuru kanaat elişidir
Yâren kardeş sevgili ötelerden emânet
Zarif nâif kusursuz bulunmaz tek kişidir

Arif

Ariflerin muhabbeti hoş olur
Nankörlere izâhat yokuş olur
Teslim gerek hikmeti okumaya
Nasipsizin gözü gönlü boş olur

Tedavi

Tasâvvuf tedavi merkezi doktor
Sûfi olmayanın mürşidi çoktur
Belki bir vasıta öteyi tespit
Basit görmeyiniz dönüşü yoktur

Fırıldak

Sözleri fırıldak şakakları kir
Adam kızıl amma diyemem kâfir
Şeytanın vekili izândan ırak
Mekânı kaybetmiş nefse misafir

Vazetmem

İzândan soyunuk abartmaları
Bu tür dürtüleri asla hazzetmem
Hayret der tefekkür kabartmaları
Seyri hatırlatır sükûn vazetmem

Künye

Alamut efendisi Hasan Sabbah Araptır
Farisi Ömer Hayyam,her hecesi şaraptır
Mârifet renkte değil ademdir tek künyemiz
Asabiyet tükeniş, büyüklenmek haraptır

Tâviz

İri iri adamlar mahremiyet diz dize
Rahatın gümbürtüsü sallanıyor avize
Kur’ân rafta örtülü,fıtrat modaya feda
Koşturduk büyük zevkle,teslim olduk tâvize

Mizan

Helâl eyle haram katma aşına
Kazancını haram eden kul değil
Günahız yazıla mezar taşına
Mîzan ve terazi bir meçhûl değil

Aygır

Bir oh çeker köpürür, çifte atar direğe,
Secdeye pek muhâlif, koşar gider mereğe.
İdrâkten prangalı, dindara der mürteci;
Bu aygıra ne desem, mücüzat yerküreye!

Koşturmaca

Çok şey var avucumda, yoklukta var varlıkta,
İdrâkim çöl ortası, koşuyorum karlıkta.
Koşturanlar da ölür, peşinden koşanlar da;
Anladım ki mârifet, ölmez sanatkârlıkta!

File

Petek deseniyle pek hoştu file
Gün ola o günler geriye gele
Pazarcılar vakur pehlivan mertti
Ne desem bilmem ki boşa nafile

Tevbesiz

Liyâkati kuşanan kâinata tapamaz
Zorlamayın kardeşim kul tövbesiz yapamaz
Sükût ehilleri var susunuz dinleyiniz
Görenin gözlerini hiçbir perde kapamaz

Niye

İnsanlara gülüp küçülmek niye
Şirke atlanır mı desinler diye
Ve bu tür günahlar çok şeye gebe
Nefsini parkeyle koş ebediye

Şirk

Kıymetin soy değil büyüklenme ha
Bir şey olabilmek gerçekte tâkva
Belki tökezlemek belki hüsrandır
Belki de ötesi şirktir Allah’a

Cihat

Şüphesiz nefsimden ihânet bana
Her daim kılavuz cürümden yana
Ve nefse riayet peşinen hüsran
Der "büyük cihat nefs" atma yabana

Silinir

Hakikat aslında çok şeyi gizler
Rüya yaşam ölüm benzer ikizler
İnancın neferi aslında bizler
Kaderi suçlayıp cehle bürünme
Ölmeden ölmezsen silinir izler

Yakışır

İnsana tevâzu padişah tahta
Kazancı’ya Urfa Mıçı’ya Kâhta
Kulluk ve ötesi yârin bahçesi
Şehitte ne güzel tabuttan tahta

Ahlak

“İslam güzel ahlaktır”
Hakikat bu ve haktır
Mevlana Yunusları
Anlamayan ahmaktır

Tefeci

Sokağı anladım peki sen neci
Hem genel müdürmüş bizim tefeci
Ve gençler ırgadı ateşe sürer
Namussuza hedef her itfaiyeci

Azdılar

Hayır ve şer yiyip içip azdılar
Yakıp yıkıp demokrasi yazdılar
Ay yıldızlı mukaddesim yerine
Bayrak diye paçavralar dizdiler

Kıpkızıl

Fikirleri nesepsiz şeytanın ağı netler
Yeşillik tuzak oldu fırıldak zürriyetler
Kaos yüzlü hâinler, Taksim’in gayyaları
Paçavradan bayraklar kıpkızıl hürriyetler

Gezi

Rüsva etti dünyaya gezi yıkımın adı
Fırsatçı fesatçılar harap eti kaç ili
Vampirin öpüşleri cuntacının cellâdı
Sokakları kirletti devrin Ebu Cehil’i

Dehşetli

Gururda görünmez hüsranlar var da
Vadesi gelince gayyalı narda
Dehşetli tahsisat ağzını açmış
Cürümler belki de güler kenarda

Müfessir

Menfâat maddîyat gâfilin dini
Putu eylemiştir hırs nefret kini
Tekâmül vasıfsız idrâk terk etmiş
Bazen kof müfessir bazen bâtini

Hâl Düştü

Hasretimin göğsüne omuz çöktü dal düştü
Vuslata eremeden çığlıklarım lâl düştü
İstikâmet gel-gitler ışığımı kaybettim
Istıraptan öteye bir bambaşka hâl düştü

Çakallar

Oteller kunduz dolmuş kulelerde kargalar
Vicdanları minyatür hesap bilmez kurgular
Alabora denizler yığınlar dalgakıran
Ve asrın çakalları aslanları sorgular

Ben’le

Ben’in yağlı ipi nicedir benle
Ve ben’lerin dili hecedir benle
Basiret yok ise ışıkta yoktur
Gözüyle yaşayan gecedir benle

Azap

Cürümleri yad edip sorumsuzca gülünce
İrfanını kaybedip cehennemde üşürsün
Önüne dehşet dehşet hesaplar dökülünce
Görenler saadette sen azap bölüşürsün

Aşkı

Aşkı göremezsin göz attığında
Aşkı aşkta görmek idrâk meziyet
Aşk bir yanıştır ki anlattığında
Yanana eziyet aşka eziyet

Bilim

Yaşadığın sürece her an kemâle açsın
Gönüllere koşturan tevazuya muhtaçsın
Basitlikten kurtulmak tefekkür ve bilimse
Seni sana teslim et değerlendir gülümse

Aşk Nedir

Kimine bir mızrak kimine oktur
Gerçek târifini bilende yoktur
Hasrette hastadır vuslatta doktor
Göreni görmeden göremezsiniz
Aşk seyir izâhı epeyce çoktur

Anlat

Sırtla huzur götür gittiğin yere
İzâhı güçlendir yerine göre
Hoşgörü yudumla sesini kısıp
Rastgelene anlat birkaç bin kere

Aşk Nedir

Aşklarımız aşk mıdır, âşk böyle mi hilkâten
Çok şey var yazmıyorum âşıklara hürmeten
Biri gelsin anlatsın, âşk nedir hakikatten
Aşka yanıştır gerçekte yananlara merhaba

Olmasaydı

Gözleri zümrüt taş kaşları yaydı
Mahzûn bakışları renk renk leylaydı
Bir taş kovuğunda susuz yeşerir
Gözde yaş olur mu aşk olmasaydı

Al Götür

Hazan vurmuş sanki zaman gün aya
Kasvet türküleri saldım fezaya
Beni de al götür Emri Rıza'ya
Yeniden dirilir belki bu ayyaş!

Anlayış

Kimin anlayışı idrâke göre
Nanköre izahsız şehir dağ dere
Ne kadar anlatsan esasen boştur
Bakarak görmektir ondaki töre

Duygu

Seslenişe kör olana ter yoktur
Pusulası zevk olana yâr yoktur
Organları taşısa da vebâldir
Benlikteyse duygulara yer yoktur

Sende Gittim

Sen beni terk edince terk edip bende gittim
Yüreğine gizlenip gitme desende gittim
Hakikat noktasında edebi tende gittim
Gitmelerin tarifi izâhı dönüşsüzdür
Hep seninle beraber birlikte sende gittim

Şartlanmalar

Teslimiyet timsâli arılar ve karınca,
Gerçekten kaçıyorum şartlanmalar sarınca.
Beden varıp şuûra tâbi olduğu anda;
Gözümü kapıyorum ortalık kararınca.

Helâlim

Gülümsemen baharım, susmaların kış dedim
Yüzün hep ayışığı, kaşların nakış dedim
Hem ben sana ne dedim yaklaş hele helâlim
Gözlerini ayırma,sıkıca bakış dedim

Irk

Haddini bil idrâk et, dürüst çalış diri gez
Gücünün nispetinde kıymetin gayretindedir
Cesedinin pahası renginle ölçülemez
Mâzi şanlı eyvâllah, asabiyet ırk nedir

Alkışlar

Cehâlet hükmetmiş kalkışlarına
Delâlet aşk olmuş bakışlarına
İhânet gizlenmiş alkışlarına
İzân kalabalık irfan gürültü
Bismillâh uğramaz yaz kışlarına

Oğul

Kalk yiğidim kal hele yeniden doğrul oğul
Yoldaşın kim dostun kim zincirleri kır oğul
Nefsin sussun sen bağır hak için haykır oğul
Zaman mekân dinleme şahâdet yoğrul oğul

Kuymak

Yedi yıldızlarda yemek var ama
Bilmem ki var mıdır kete ve kuymak
Kültür mevt izâhat belki zor ama
Bir sorun var mıdır obeze doymak

Bu

Günah varlığımda uzak yok asla
İrade topraksa duygular sudur
İdrak çizgisini takdire yasla
Amel-i salih aşk vuslat aşk budur

Aradım

Gerçek muhabbeti derdi aradım
Yoklukla var olan yurdu aradım
“Aşk ile gel imdi hu hudiyelim”
Dem bu dem içinde merdi aradım

Yine

Sevginin tarifi ne aşk nedir sordum yine
Korkulardan ziyâde gaflete vurdum yine
Çıplaklıkta aradım giydirilmiş yüzümü
Tahsisatı belirsiz hedefe vardım yine
Tefekkürü bırakıp kelime yordum yine! ..

Hâcesine

Mevlana’nın hâcesine Şeb-i_Arûs gecesine
Beyitlerin hecesine hayran oldum hayranım ben
İrfan yetmez nicesine duman olsam bacasına
Beyitlerin hecesine hayran oldum hayranım ben!

İzâfi

İlk-son bahar zincirli, kış görmeden yaz oldu
İhtiyaçlar sınırsız, şükür demek söz oldu
Sanat kimlik değişti, küpe takan kız oldu
Her cürmün zamanı var, adaletsiz son yoktur
Duygularım izâfi, dörtlüklerim v’âz oldu

Şiirleri

Bana sevdalı der bir gönlü paşa
Mâna sülûkunde zannetmem hâşa
Bir şair parçası ilhamda kısır
Yakın şiirleri atın ataşa

Mevt

Gitti bendeki senler,terse döndü çarkımız
Ömrümün usaresi neydi görüş farkımız
Ölmek var kuşluk vakti güneşsiz kış ayları
Mevt olduk beklemeden ağıt oldu şarkımız! ..

Ömer Ekinci Micingirt
Kayıt Tarihi : 28.3.2017 12:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Ekinci Micingirt