Nasip
İki ayrı âlem görmeli insan
Sadakat sahibi görecek er geç
Gayeden bihaber yoksa heyecan
Takılma ahmağa bir selam ver geç
Onun
Dışım gülümser de içimde har var
Saatim işliyor vakit ne savar
Söner mutluluklar düşer payına
Ben O’nun peşinde O başka diyâr
Felsefi
Hakikati arayın kıyas yakışır merde
Takdirine erilmez secdesiz bölgelerde
Ölümün pırıltısı hikmet ehline mahsus
Gönüllere varılmaz felsefi belgelerde
Alevi-Sünni
Kardeşçe tebessüm çocukça ninni
Büyükte pek hoştur hilim teenni
Yesevî Mevlâna Yunus Pir sultan
Al bayrakta al renk Alevi-Sünni
Sakat
Hadisi yok sayıp Kur’an de kandır
Kimlere gül açar ateş köz tandır
Gözüyle yaşayan pek bilmiş mahlûk
İman sakat ise idrak noksandır
Ebediyet
Akar zaman dilimi gelir geçer her hafta
Kütük gibi sürükler, aklım kalır arafta
Havf-reca besliyorum o gün bekliyor bizi
Ebediyet söyletsek terennümlerimizi
Zillet
İzzeti zillete terk edip battı
İffeti fırlatıp sokağa attı
Menfezler körpecik çocuk yüzleri
Fütursuzca malum basın anlattı
Gittiler
Kamyon kamyon insan var
İnsanlığı ittiler
İyi kalpli insanlar
Terkedip ve gittiler
Son
Sözü dürtüklerim elimde sırık
Sokaklar zifiri, pencerem kırık
Yolculuk rastgele koştum şuursuz
Sonu düşündükçe tuttu hıçkırık
Evrim
Dilinden akseder âdemin şanı
Lisanı kirletir nefs-i zebanı
Azgınlaşır zirâ, yazık esefler
Babası eylemiş masûm hayvanı
Müşkil
İçindeyim zamanın, parçalanmış dilim var
Ne ıssız bir mezarlık ne aşk kokan kilim var
Başucumda sensizlik, hesaplar hep yarınsız
Geleceğim rehine, bitmeyen müşkilim var
Düzen
Öyle yanıyor ki; yüreğim elle
Ölüm varlık deyip koştum ecelle
Nefs benle hırlaşır, şuur karışık
Ebedi bir düzen, hangi mecelle
Adalet
Adalet Ömer’den kutsi bir bağdır
O'nu düşün yaklaş daim severek
Ahlaki bir nizam ölüsü sağdır
Sonsuz rütbesi var söze sen gerek
Islat
Aşk dediğin aşksa vuslata gebe
Toprağa tohum at, ıslat yağışla
Aşkın kitabında yoktur engebe
Allah'ım gerçek aşk lütfet bağışla
Salıverdik
Gözü dönmüş dünyanın hakikati bizleriz
Şu iklimi kim bozdu, kimi kimden gizleriz
Mevsim zaman kâinat, çözülüyor insanlık
Gençliği salıverdik, kontrolsüz dikizleriz
Tepetaklak
Varın ahlâkı Kur'an, Kur'an nerde biz nerde
Kan gözyaşı yeryüzü, insanlık mevt yerlerde
Aşka fuhuş musallat, örf adet tepetaklak
Zillet bacayı sardı, bekliyoruz siperde
Sevgi
Silahım sabır dostlar, acelemiz yok bizim
Dil heceye vurdukça, suskuları dökerim
Ve buyurdu tebessüm varlığı sevgimizin
Zihnim bende durdukça milyon sene çekerim
Kısır
Yaratılış gaye, hayat bir sırdı
Ehl-i dünya hepten fıtratı kırdı
Ahiret tarlası hasat ve nadas
Dörtlükte sancı yok mısra kısırdı
Tafra
Çadırın tafrası bir deli rüzgâr
Ene’nin öpüşü bende de mi var
Değirmen misali ruhumun dibi
Korkuyorum abi gülüyor mezar
Tolerans
İnsanlık izzetini moda ile vurdular
Esaret posterleri duvarlarda bunu yaz
İffetin gözlerine tolerans doldurdular
Öfke var çeperimde ağlaşalım gel biraz
Edip
Yüksek topuğu var enginsizliğin
Söz intihar cellat gibi aşklarda
Hoş bedava ben susayım siz deyin
Edip çapkın edebiyat hovarda
Câiz mi
Ribâ kıskacında evler mâbetler
Âhengi yürüten sistem fâiz mi
Nerede İlâhi münasebetler
Fâiz lobisine susmak câiz mi
Ağartu
Soğanlı yaylaları, ah benim hissiyatım
Yalnızlıklar sürükler meşakkatli katığım
Ağartu gözyaşları, şiire sunduğumuz
Öyle ne kadar güçsüz, ben nasıl yaratığım
Gibi
Düşüme ölüm girdi, dehşeti tarif gibi
Peşime zalim durdu, haşyeti ârif gibi
Bir ben vardım bir tek ben, bir de derin sessizlik
Dişime dilim vurdu, zatı maarif gibi
Ayın Esrârı
Rengârenk boşalan iftarın bârı
Meşheri bereket ayın esrârı
Hilâli gösterir yer yer bulutlar
Ruhları diriltir rahmet rüzgârı
Sâmimiyet
Zihnim epey eskidi,ölsem farkına varmaz
Ve uçuk ifadeler; gövdem kıpraşıyor az
Kubbe derinliğinde bir ses gelir uzaktan
Yalancı tövbelerin, cürümleri onarmaz
Şayet
Uçup gidiyor günler, geri başladı sayım
Zihnim başka âlemde, câizse hamaktayım
Epey mesafeliyim, menfi müspet gerçekle
Yaşam bu ise şâyet, hâla yaşamaktayım
Aşk
Sonsuza giden yol ölümsüz sanma
Ölmek pek güzeldir ölmeden önce
Dünya ve ahiret, ölüm var amma
Ölümsüzlük başlar, aşkı görünce
O Cümle
Düşündüm hamalı yağlı sicimle
Tükeniş başladı bütün gücümle
Kurtuluş tek hitap,işte O cümle
Sen Affedicisin,affı Seversin! ..
Poyrazlarda
Şu mutsuz künyeme dipsiz söz perde
Ruhum filizlenir ölü gözlerde
Soluksuz kaldığım hasret yarası
Rüzgârla büyüdüm sert poyrazlarda
İsraf
Ekmekler çöplerde feryatta tandır
Utanan var mı ki gel de utandır
Ve ruhlar kıpkızıl çöken vicdandır
Bense yapayalnız susup izlerken
İsraf ölüm kusar hayli zamandır
Ve Sadece
Cennetle müjdeli hangi bayanlar
Ancak ve sadece O’nu duyanlar
Gerçek sevgi sır ve iffeti bilip
Kalbi dudağında aşk yaşayanlar
Tespihat
Çalış önce sonra tespihini çek
Tespihat hatrına çalışmak gerek
Ancak ve sadece her şeye rağmen
“Yâr”inin adını an gizlenerek
Poyraz
Şu mutsuz künyeme dipsiz söz perde
Ruhum filizlenir ölü gözlerde
Soluksuz kaldığım hasret yarası
Rüzgârla büyüdüm sert poyrazlarda
Kurban
Sen izâhsız bir sevda, pâk renklerin alısın
Hakikat numinesi, azamette âlisin
İçime düşen meltem, kurbanlar sana meftun
Sen kutlu bir silsile, sen balların balısın
Uyan
“Çalışanın alnında, kurumadan terini…”
Ne muhteşem öğüt bu, heba etme hayhuya!
Müspet menfi kesitler, fıtrat gaye keyfiyet
Uyan yakalanmadan ölüm denen uykuya.
Maşrapa
Zihnin basireti ağıza tıpa
Akıllı adam yok ifşâyı yapa
İlham ve tefekkür sonra basiret
Sabret gereğince dolar maşrapa
Rağbet
Halimiz serüven zina serbest hem
Domuzun yağından olur mu merhem
Flörtle kutsanmış sokakta Meryem
İstemem arkadaş rağbet istemem
Fetva
Dinledikçe mevzi alır duyular
Cama çıkmış fetva verir ayılar
Zihin firar göbeğinden buyurur
Öyle ister Karun yüzlü dayılar
Dilime
Bilinmez kapı açar sâmimiyet âlime
Aşk ile tulû eder gelir düşer dilime
Yutkunurum ümitle bu bambaşka hissiyat
Dirilirim tekrardan eli değse elime
Kış
Neredesin bekliyorum gel ey yâr
Dün ve yarın vakitlerim düş oldu
Aşk pahalı sevmeler yoz hesap var
Mevsimlerim toz eyledi kış oldu
Gelir
Medeniyet tasviri köprüler ve kemerler
Gidenleri uğurlar hüzünleri emerler
Sırlar mâziye vurur âh eden seyirlerim
Gelir beyaz atlılar Osmanlar ve Ömerler
Geldi
Koştuk mabetlere dediler dinci
Şükür pes etmedik bunca yıl oldu
Mümin Hakk’a varan eşsiz akıncı
Bu hâlle şükrettik bayram da geldi
Gözlerim
Felsefe mevt, mutluluklar yanıyor
Aşk hasadı koca ömrü yonuyor
Ah ettirir her dem kırık dörtlükler
Gözlerim yaş, usul usul kanıyor
Affedersiniz
Dudakları hızmalı boy boy züppeler arttı
İnsanlık ötesine mahlûkatı arattı
İt gayeden bihaber dönüp etrafa baktı
İçgüdüye küfredip gözlerini ağarttı
Hakikat
Var oldun her devirde kıvrak yağız atlarla
Hakikate uçardık perdesiz kanatlarla
Adalet hak ziynetti mertebe teslimiyet
Bir sorun kaç kıtayı dirilttik cihatlarla
Gıcırtı Sesleri
Yol tezek kokuyordu, karakışın izi var
Gösterişsiz yürüyüş dağ taş yorgun ve asil
Gıcırtı sesleri hep, sanki geçmişi arar
Ah! Kimler anlar acep, anlayanlar muttasıl
Sana
Sen hüznümün umranlaşan esiri
Hassas ruhlar hissederler tesiri
Mumlar gibi eriyorum nerdesin
Sana yazdım imgeledim nesir’i
Züleyha’yı
Sen geceyle baş başa, ben ise telâşe de
İsmini hecelerim adeta her köşede
Ellerimde ellerin, rüya ne kadar doğru
Züleyha’yı hatırla, tevbe eyle hâşâ de
Gölge
Yolcular kasvetli bulanık deniz
Garip hislerdeyim yine bendeniz
Bir meçhul dönemeç gidişin sonu
Güneş bir sönerse kalmaz gölgemiz
Cennet
Sadâkat sahibi eyler mi mihnet
“Kalbim temiz “dersin sen öyle zannet
Ne büyük ihânet bu kalbimize
Dünya ve kâinat boşa mı Cennet
Son Hadde
Çıplaklığını giyinip soyundu loş caddede
Tezgâhta aşk arıyor berduşça yâr maddede
Külhan kendine mahsus, canevini gösterip
Tahsisatı bitirirdi, tükendi son haddede
Aramayın
Hayat nedir kaç kıtadır kaç ada
Madde ötesine geçelim ya da
Huzur sükûn nerededir kimdedir
Gerçek huzur aramayın dünyada
Fark
"Âhâd olan Allâh”ben sen biz siz yok
Var olan bir olan yalnızca Allâh
Aczini farkeyle putlarını yık
Bırak macerayı kurtul inşAllâh
Yürü
Esas maksadı gör gerçeğe yürü
Ölüdür mürtedin kölesi hürü
Ölü bedenleri hem kim diriltir
Kurân esasıdır İslâm kültürü
Sîret
Töresiz çimdiklerle hâl eylemiştir eti
Zihinden yarı çıplak boy veriyor cüreti
Şehvetin reçinesi kahpenin meyhanesi
Sûreti fâş eyler mi, eyler mutlak sîreti
Boş
Konuşmam gözyaşı susuşum hata
Gamdan perçin attım meçhûl sanata
Bütün hay huylarım deli sevinci
Elli yıl koşturdum boş saltana
Sistem
Şapa oturmuş millet, bankalar haram akmış
Sisteme lâf eylemek, belâyı aramakmış
O gün köleler gibi, yurdun gerçek sahibi
Son kaç asrı düşündüm gözyaşı verem akmış
Nemrut
Bireysellik zillet veyahut da put
Nankörlerden olma seslenişi tut
Teslime muhalif bahtsız sineler
Belki bir Fravun belki de Nemrut
Terör
Mağlup mu mahçup mu, paramparça kim
Namussuzlar serbest, tutuklu hâkim
Ezanlar okunur şükür nitekim
Neylerse hayreyler elbet müstakim
Boşver
Gurur hep öndeydi açık arayla
Bankerlik öğrendim kara parayla
Varlık ötesini “boşver”e sattım
Bir ömrü tükettim hep macerayla
Muhâbbet
Gayesi zevk olan hâlden ne anlar
Hüsran ehli olur bir şey sananlar
Tevazu ziynettir kulda şüphesiz
Muhâbbet ehlidir hep kahramanlar
Kurbanım
Yüzün görsem rüyamda, elin sürsen başıma
Mücrim yüzüm nurlanır, kurtulurum kasvetten
Gözüm gönlüm açılır, neler girmez düşüme
Cemâline kurbanım, yakma beni hasretten
Eşitlik
Adalete ihânet kararda kaygısızlık
Erklerin eşitliği kadına saygısızlık
Kaderin güzelliği kadın zârif ve nâif
Kadını tanımamak şüphesiz duygusuzluk
Bir Yığın
İfade duyarsız,sineler katı
Bir yığın şair var Şeytanın atı
Üslupta ilhâm yok mantık nesepsiz
Hiçliği hor görmek, çoğun fıtratı
Ciddiyet
Ölüm öncesini bilirsen şayet
Ebedi hayata eyledik niyet
Bizden gayret bekler ölüm ötesi
Latife eyvallah biraz ciddiyet
Yanış
Benlikteysen sabır gerek buyurmuş
Sabırsızlar basitlikte uyurmuş
Hakkın dersi aşk oduyla yanıştır
Yananlara gerçek sırrı duyurmuş
Diyerek
Ne söylesem bilmem geriye doğru
Heybem ve gözyaşım,bin tevbe gerek
Titrek yüreğimde başladı ağrı
Bir ömrü payettik,şiir diyerek
Taşa Çalın
Dinleyiniz susunuz, ağa paşa beyseniz
Gönüllerde yaşayıp alnınızı eğseniz
Geçiciyi fark edip, aczinizi arz edin
Benliği taşa çalın, istikâmetteyseniz
Keşkeler
Günahlarım arttıkça keder bürür gam bürür
Teslim olup seyredin kim gizlenir kim görür
Hüsrana uğramadan keşkelerim ıslansın
Izdırabım artıkça gözyaşlarım güldürür
Değişmez
Ruhum pek filinta, mesafe kısa,
İdrâk paramparça ah bir anlasa…
Kervânı dağıttık yüzyıllar boyu;
İslam tek kurtuluş değişmez yasa!
Ben'i
Kulu ter kokmayan ekmek öldürür
Şeytanı tespihi çekmek öldürür
Kalbi şekavetle bakmak öldürür
İhlâssız amelin yönü uçurum
“Ben”i aşk odunda yakmak öldürür
Ötesi
Tasavvufla dupduru, akışımız var bizim,
Hayat, ilim, hakikat, hak işimiz var bizim.
Zekâ neyi şâd etti istikamet bozuksa;
Ölümün ötesine bakışımız var bizim!
Ömer’le
Mısra eker Ekinci satır ıslanmış terle
Micingirt sağ yanımda koşuyorum Ömer’le
Sebeplere riâyet aşka ihânet niye
Beni “ben”le yıkadım ilhâmı köpüklerle
Gurur
İdrâk yok nasibi küstahça ben’di
Gücü harmanına yayıp beslendi
Hep olmak sevdası çok ocak yıktı
Cehenneme meyyal gururun bendi
Değişmez
Ruhum pek filinta, mesafe kısa,
İdrâk paramparça ah bir anlasa…
Kervânı dağıttık yüzyıllar boyu;
İslam tek kurtuluş değişmez yasa!
İslam’la
Şeytana başkaldırı, sonsuzluk yoludur din
Nemrut olup gidersin, nedir İslam’la derdin
Bilinmezleri bırak, mahşeri düşün gafil
Şeytan gülerek der ki; geberdin sen geberdin
Mevcuttur
Kalbi dudaklarına sıkıca tuttur
Çek ipini nefsinin, sahibini gör
Bireyselliği bırak görenlere koş
Her devirde bir derviş mutlak mevcuttur
Cehâlet
Her sözü izâfi gel de tarif et
Değer yargısı yok, yürüyen alet
Zorbalıkta mahir, fıtratta uzak
Zihni kalabalık seyri cehâlet
Maya
Kıyamete sipermiş şu efsane Şirince
Ölümsüzlük nerede konu epey derince
Nankörler toplanmışlar, seslenişten bihaber
Kıyametin dehşeti imansız geberince
Büyükler
Hak rızâsı kalbimdeki tek tasa
Biri gelip gözyaşıma ağlasa
Cennet bize bilmem helâl olur mu
Büyüklerin duâları olmasa
Akşamüstü
Gerçekte güzeldir çilenin büstü
Çilesiz büstlerde kırılır testi
Rahatın şerrinde ümüğün sıkar
Atarlar derine bir akşamüstü
Haydutlar
İnkâr kine doyar mı, doymayacak sanırım
Alnı hep seccadede, ne haydutlar tanırım
Yol yöntem paramparça yutkunarak seyreyler
Sigara yakıverir sakinler hislenirim
Son
Dipsiz gel değirmeni, sura vurdukça akar
Çetin bir yolculuk bu, geldik ve gidiyoruz
Topağa inen tohum, her şeyin sonu vardır
Makam şöhret şan” kabrin kapısına kadardır”
Deme
Mümkünü yok utanır korkusuz direnirim
Yıpranırım ölürüm hâşâ vazgeçmem yâr'dan
Keşke derim kendime kendimden iğrenirim
Kınamayın dostlarım, kaçış var mı kabirden
Aşk Hizmettir
Aşk öyle bir yanış ki; yananlar anlar
Mevcudata hizmettir, aşk heyecanlar
Tasavvuf gerçekte aşk, aşk yaşayanlar
Aşkta ısınamazlar, ısıtmayanlar
Gülümse
Der hep gülümserim kahkaha asla
Bu sendeki hâli sükûta yasla
Çekingen tavrını şimdi anladım
Her daim kalbini zikriyle besle
Teslim
İlimde pek yüksek ihlâsta noksan
Varlıkta çok maruf gördüm şaşkını
Eldeki tahsisat belki de yeksan
Zekâya terk etmiş teslim köşkünü
Ömer Ekinci Micingirt
Hilâl
Hakikatte ben neyim boşluklarda tepeyim
Şu faniye koştukça tükeniyor kepeğim
Belki kibrime ayna tevazuda ipeğim
Sözlerim tartışılmaz mesûlüm nispetimde
Hilâl ne arz edeyim meâlini öpeyim
Kem Sözler
Keser biçer böler boz itin biri
Durmadan havlıyor kopmuş zinciri
Şuûru kaybetmiş hatta ötesi
Hele kem sözleri kendinden iri
Emânet
Kadın ana üretken doğurgandır dişidir
İffet ziynet göz nuru kanaat elişidir
Yâren kardeş sevgili ötelerden emânet
Zarif nâif kusursuz bulunmaz tek kişidir
Arif
Ariflerin muhabbeti hoş olur
Nankörlere izâhat yokuş olur
Teslim gerek hikmeti okumaya
Nasipsizin gözü gönlü boş olur
Tedavi
Tasâvvuf tedavi merkezi doktor
Sûfi olmayanın mürşidi çoktur
Belki bir vasıta öteyi tespit
Basit görmeyiniz dönüşü yoktur
Fırıldak
Sözleri fırıldak şakakları kir
Adam kızıl amma diyemem kâfir
Şeytanın vekili izândan ırak
Mekânı kaybetmiş nefse misafir
Vazetmem
İzândan soyunuk abartmaları
Bu tür dürtüleri asla hazzetmem
Hayret der tefekkür kabartmaları
Seyri hatırlatır sükûn vazetmem
Künye
Alamut efendisi Hasan Sabbah Araptır
Farisi Ömer Hayyam,her hecesi şaraptır
Mârifet renkte değil ademdir tek künyemiz
Asabiyet tükeniş, büyüklenmek haraptır
Tâviz
İri iri adamlar mahremiyet diz dize
Rahatın gümbürtüsü sallanıyor avize
Kur’ân rafta örtülü,fıtrat modaya feda
Koşturduk büyük zevkle,teslim olduk tâvize
Mizan
Helâl eyle haram katma aşına
Kazancını haram eden kul değil
Günahız yazıla mezar taşına
Mîzan ve terazi bir meçhûl değil
Aygır
Bir oh çeker köpürür, çifte atar direğe,
Secdeye pek muhâlif, koşar gider mereğe.
İdrâkten prangalı, dindara der mürteci;
Bu aygıra ne desem, mücüzat yerküreye!
Koşturmaca
Çok şey var avucumda, yoklukta var varlıkta,
İdrâkim çöl ortası, koşuyorum karlıkta.
Koşturanlar da ölür, peşinden koşanlar da;
Anladım ki mârifet, ölmez sanatkârlıkta!
File
Petek deseniyle pek hoştu file
Gün ola o günler geriye gele
Pazarcılar vakur pehlivan mertti
Ne desem bilmem ki boşa nafile
Tevbesiz
Liyâkati kuşanan kâinata tapamaz
Zorlamayın kardeşim kul tövbesiz yapamaz
Sükût ehilleri var susunuz dinleyiniz
Görenin gözlerini hiçbir perde kapamaz
Niye
İnsanlara gülüp küçülmek niye
Şirke atlanır mı desinler diye
Ve bu tür günahlar çok şeye gebe
Nefsini parkeyle koş ebediye
Şirk
Kıymetin soy değil büyüklenme ha
Bir şey olabilmek gerçekte tâkva
Belki tökezlemek belki hüsrandır
Belki de ötesi şirktir Allah’a
Cihat
Şüphesiz nefsimden ihânet bana
Her daim kılavuz cürümden yana
Ve nefse riayet peşinen hüsran
Der "büyük cihat nefs" atma yabana
Silinir
Hakikat aslında çok şeyi gizler
Rüya yaşam ölüm benzer ikizler
İnancın neferi aslında bizler
Kaderi suçlayıp cehle bürünme
Ölmeden ölmezsen silinir izler
Yakışır
İnsana tevâzu padişah tahta
Kazancı’ya Urfa Mıçı’ya Kâhta
Kulluk ve ötesi yârin bahçesi
Şehitte ne güzel tabuttan tahta
Ahlak
“İslam güzel ahlaktır”
Hakikat bu ve haktır
Mevlana Yunusları
Anlamayan ahmaktır
Tefeci
Sokağı anladım peki sen neci
Hem genel müdürmüş bizim tefeci
Ve gençler ırgadı ateşe sürer
Namussuza hedef her itfaiyeci
Azdılar
Hayır ve şer yiyip içip azdılar
Yakıp yıkıp demokrasi yazdılar
Ay yıldızlı mukaddesim yerine
Bayrak diye paçavralar dizdiler
Kıpkızıl
Fikirleri nesepsiz şeytanın ağı netler
Yeşillik tuzak oldu fırıldak zürriyetler
Kaos yüzlü hâinler, Taksim’in gayyaları
Paçavradan bayraklar kıpkızıl hürriyetler
Gezi
Rüsva etti dünyaya gezi yıkımın adı
Fırsatçı fesatçılar harap eti kaç ili
Vampirin öpüşleri cuntacının cellâdı
Sokakları kirletti devrin Ebu Cehil’i
Dehşetli
Gururda görünmez hüsranlar var da
Vadesi gelince gayyalı narda
Dehşetli tahsisat ağzını açmış
Cürümler belki de güler kenarda
Müfessir
Menfâat maddîyat gâfilin dini
Putu eylemiştir hırs nefret kini
Tekâmül vasıfsız idrâk terk etmiş
Bazen kof müfessir bazen bâtini
Hâl Düştü
Hasretimin göğsüne omuz çöktü dal düştü
Vuslata eremeden çığlıklarım lâl düştü
İstikâmet gel-gitler ışığımı kaybettim
Istıraptan öteye bir bambaşka hâl düştü
Çakallar
Oteller kunduz dolmuş kulelerde kargalar
Vicdanları minyatür hesap bilmez kurgular
Alabora denizler yığınlar dalgakıran
Ve asrın çakalları aslanları sorgular
Ben’le
Ben’in yağlı ipi nicedir benle
Ve ben’lerin dili hecedir benle
Basiret yok ise ışıkta yoktur
Gözüyle yaşayan gecedir benle
Azap
Cürümleri yad edip sorumsuzca gülünce
İrfanını kaybedip cehennemde üşürsün
Önüne dehşet dehşet hesaplar dökülünce
Görenler saadette sen azap bölüşürsün
Aşkı
Aşkı göremezsin göz attığında
Aşkı aşkta görmek idrâk meziyet
Aşk bir yanıştır ki anlattığında
Yanana eziyet aşka eziyet
Bilim
Yaşadığın sürece her an kemâle açsın
Gönüllere koşturan tevazuya muhtaçsın
Basitlikten kurtulmak tefekkür ve bilimse
Seni sana teslim et değerlendir gülümse
Aşk Nedir
Kimine bir mızrak kimine oktur
Gerçek târifini bilende yoktur
Hasrette hastadır vuslatta doktor
Göreni görmeden göremezsiniz
Aşk seyir izâhı epeyce çoktur
Anlat
Sırtla huzur götür gittiğin yere
İzâhı güçlendir yerine göre
Hoşgörü yudumla sesini kısıp
Rastgelene anlat birkaç bin kere
Aşk Nedir
Aşklarımız aşk mıdır, âşk böyle mi hilkâten
Çok şey var yazmıyorum âşıklara hürmeten
Biri gelsin anlatsın, âşk nedir hakikatten
Aşka yanıştır gerçekte yananlara merhaba
Olmasaydı
Gözleri zümrüt taş kaşları yaydı
Mahzûn bakışları renk renk leylaydı
Bir taş kovuğunda susuz yeşerir
Gözde yaş olur mu aşk olmasaydı
Al Götür
Hazan vurmuş sanki zaman gün aya
Kasvet türküleri saldım fezaya
Beni de al götür Emri Rıza'ya
Yeniden dirilir belki bu ayyaş!
Anlayış
Kimin anlayışı idrâke göre
Nanköre izahsız şehir dağ dere
Ne kadar anlatsan esasen boştur
Bakarak görmektir ondaki töre
Duygu
Seslenişe kör olana ter yoktur
Pusulası zevk olana yâr yoktur
Organları taşısa da vebâldir
Benlikteyse duygulara yer yoktur
Sende Gittim
Sen beni terk edince terk edip bende gittim
Yüreğine gizlenip gitme desende gittim
Hakikat noktasında edebi tende gittim
Gitmelerin tarifi izâhı dönüşsüzdür
Hep seninle beraber birlikte sende gittim
Şartlanmalar
Teslimiyet timsâli arılar ve karınca,
Gerçekten kaçıyorum şartlanmalar sarınca.
Beden varıp şuûra tâbi olduğu anda;
Gözümü kapıyorum ortalık kararınca.
Helâlim
Gülümsemen baharım, susmaların kış dedim
Yüzün hep ayışığı, kaşların nakış dedim
Hem ben sana ne dedim yaklaş hele helâlim
Gözlerini ayırma,sıkıca bakış dedim
Irk
Haddini bil idrâk et, dürüst çalış diri gez
Gücünün nispetinde kıymetin gayretindedir
Cesedinin pahası renginle ölçülemez
Mâzi şanlı eyvâllah, asabiyet ırk nedir
Alkışlar
Cehâlet hükmetmiş kalkışlarına
Delâlet aşk olmuş bakışlarına
İhânet gizlenmiş alkışlarına
İzân kalabalık irfan gürültü
Bismillâh uğramaz yaz kışlarına
Oğul
Kalk yiğidim kal hele yeniden doğrul oğul
Yoldaşın kim dostun kim zincirleri kır oğul
Nefsin sussun sen bağır hak için haykır oğul
Zaman mekân dinleme şahâdet yoğrul oğul
Kuymak
Yedi yıldızlarda yemek var ama
Bilmem ki var mıdır kete ve kuymak
Kültür mevt izâhat belki zor ama
Bir sorun var mıdır obeze doymak
Bu
Günah varlığımda uzak yok asla
İrade topraksa duygular sudur
İdrak çizgisini takdire yasla
Amel-i salih aşk vuslat aşk budur
Aradım
Gerçek muhabbeti derdi aradım
Yoklukla var olan yurdu aradım
“Aşk ile gel imdi hu hudiyelim”
Dem bu dem içinde merdi aradım
Yine
Sevginin tarifi ne aşk nedir sordum yine
Korkulardan ziyâde gaflete vurdum yine
Çıplaklıkta aradım giydirilmiş yüzümü
Tahsisatı belirsiz hedefe vardım yine
Tefekkürü bırakıp kelime yordum yine! ..
Hâcesine
Mevlana’nın hâcesine Şeb-i_Arûs gecesine
Beyitlerin hecesine hayran oldum hayranım ben
İrfan yetmez nicesine duman olsam bacasına
Beyitlerin hecesine hayran oldum hayranım ben!
İzâfi
İlk-son bahar zincirli, kış görmeden yaz oldu
İhtiyaçlar sınırsız, şükür demek söz oldu
Sanat kimlik değişti, küpe takan kız oldu
Her cürmün zamanı var, adaletsiz son yoktur
Duygularım izâfi, dörtlüklerim v’âz oldu
Şiirleri
Bana sevdalı der bir gönlü paşa
Mâna sülûkunde zannetmem hâşa
Bir şair parçası ilhamda kısır
Yakın şiirleri atın ataşa
Mevt
Gitti bendeki senler,terse döndü çarkımız
Ömrümün usaresi neydi görüş farkımız
Ölmek var kuşluk vakti güneşsiz kış ayları
Mevt olduk beklemeden ağıt oldu şarkımız! ..
Kayıt Tarihi : 28.3.2017 12:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ömer Ekinci Micingirt](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/03/28/dortlukler-2-42.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!