İmgeler
Şiirler efsunkârdır duvaklı telli olur
Yaşmaklıdır beyitler süt beyaz elli olur
Dörtlükler çığlıklarım mısralar vicdan sesi
Utangaçtır imgeler uzaktan belli olur
Okuyun
Yaşam hakikattir tek perde oyun
Tek perde diyorum hıfzedin duyun
Bir ân değil yalan değil ey ahmak
Ebedi saâdet nedir okuyun
Deli
Sanki birşey üflüyor,müminler telâşede
Bizim köyün delisi,en önde baş köşede
Arada bir tebessüm,hû hû sesiyle inler
Secde iklim müsait,tevbe eyle hâşa de
Kılavuz
Ses renk hüzün ahenk, yol boyunca işaret
İşarete ne hacet, kılavuzu sen yâr et
Kuşatır nazarıyla seni mavi duygular
Büyü sarar mest eder, cezbe tüter esâret
Derin
Kin girdaba sürükler, ben tedirgin rahat siz
Sessizden ses geliyor, vakitsiz ve sıhhatsiz
Monşerli süvariler, hazır kıta bekliyor
Kaleler elden gitmiş , derin vadi rahatsız
Ufuk
Apayrı âlemde her şey silindi
Ufuksuz ufukta kaybolup gittim
Yoklukla birebir aynı filimdi
Varlığın elini ittikçe ittim.
Sana
İçimde yükselen duygular var ya
Şiirsel çağıltı yorgun ve kıraç
Derin sevdalarda leylâ yakar ya
Ben hep sana yanık hep sana muhtaç
Manzara
Asrın baronları ihtiras nifâk
Haktan dem vuruyor şu deyyusa bak
Tek derdi milletse kin savaş niye
Hep aynı manzara aynı ittifak
Beşik
Tıpkı insan gibi uzanır eşik
İki ayrı yöne mânâ bileşik
Girişte çıkışta bir şeyler söyler
Aklım hep tabutta gülüyor beşik
Geceler
Ateş yüzlü geceler, iniltili kütükler,
Er bıyıklı gayyalar, artakalan sürtükler.
Vicdan yeksan besbelli, hissiyatlar serseri,
Sessizliğin çığlığı, sessizliği dürtükler.
Eks
Dosdoğru hayat dolu, zamanı kim eğecek
Fecir kuşluk saniye zerre eskimeyecek,
Zaman geçmişte saklı yahut şimdi taptâze
Yolcusu hiç bitmeyen zaman eksmi diyecek
Babannem
Nedense eksilmez gözlerimde nem
Bir şeyler görüyor hâşa cehennem
Yaslanıp geceye ben keşke derken
Çok ağla çok ağla derdi babannem
Bir Katre
Eksik bir katre iffet,likralı basmaları
Alev alev kol gezer,nerde kim bunu bildi
Her tarafta başköşe zamane yosmaları
Karardı mor tepeler sustu leyla kesildi
Bakışlar
Bıçak sırtı sözleri en vakti şafakta yaz
Bakışların çok derin,üslup latif hem ayaz
Gözyaşım dem sesleri,ürkek ve kalabalık
Uzaklaşma kendinden ,ağlaşalım gel biraz
Ebâbil
Bu şehir boğuyor boğacak gibi,
Ölümüm şafakta doğacak gibi.
Dört bir yan Ebrehe,kalemim ürkek,
Dokunsam Ebâbil yağacak gibi...
Kolbastı
Kolbastı da ayaklar,sinelerde çıngırak
Çılgınlık öğütüyor,kim zanatkar kim çırak
İnsanlık dünden firar,âh be ey Nesl-i Cedid
Çukura düşmüş adam,buyurur keyfine bak.
Hercümerç
Göğ kesik yer kopuk, bir acayip gen aldım,
Hep acı tebessüm, gün gün sattım gün aldım.
Meğer ben pek gamsız, her kelimem meyhane…
Kavgası belirsiz, hercümerçten bunaldım.
Metruk
Günahkâr aşikâr, indikçe indik,
Çağdaşlık atına mahremsiz bindik.
Köşe bucak metruk, üslup pek köhne,
Şen şakrak tepiştik, gamsız didindik.
Dikizleriz
Gözü dönmüş dünyanın hakikati bizleriz
Şu iklimi kim bozdu, kimi kimden gizleriz
Mevsim zaman kâinat kan akıyor ırmaklar
Sarhoş bir mecnun gibi çakırkeyf dikizleriz
Gitgide
İhtiyar gölgeye yatmak iyide,
Bu kadar miskinlik gelmez yiğide.
Belki de beklenen günü bekliyor,
Benim de kıt aklım gitti gitgide.
Enâniyet
Onlar peşimdeydi hep ben en önde
Kibir caka çalım ne var bende var
Aczimi fark ettim sonun önünde
Son anda terketti bu üç kafadar
İfşa
Islak zarf doğurdu bulanık sular
Yer yer faşoluyor hain pusular
Düşman da bir sevinç bende ızdırap
Cunta vadisinde köhne duygular
En Yahşi
Hüznün yahşi cehren yahşi ten yahşi
İsmin yahşi aşkın yahşi sen yahşi
Tıpkı bülbül sensiz yeşil kubbeler
Sana meftun sana tutkun en yahşi
Birlik
Sağı solu ne varsa
Edirne’den ta Kars’a
Hakikatle tüllenip
Ziyâ iklimi sarsa
Tabak
Hırs beynim kemirir eller şak şakta
Sokaklara inat mı, yok yok tabakta
Çok şeyler döktürüyor irfan yok amma
İnsan eti göresin tabağa bak da
Gazel Gibi
Artık sonbaharım ben gazel gibi
Anbean çöküyor sonun kubbesi
Kefene yaklaşan beyaz el gibi
Uzanır ruhuma ölümün sesi
Büst
Leyla’ya ser çekmiş Leyla’nın üstü,
Vuslata engeldir Mecnun’un büstü.
Kim bilir göz kırpar belki ihtimal,
Hiçlik sütununda bir akşamüstü.
Yapayalnız
Sensiz yine yaslanmışım bir dağa,
Senin ile sen-ben yazdım yaprağa.
Yapayalnız rüya bu ya ikimiz,
Sığınmışım Veysel gibi toprağa.
Bir El Tutsa
Şuh sükûtum duyulsa, derdimi açabilsem,
Mecnunlara karışıp saçtıkça saçabilsem...
Zamanın inadına mevsimleri delerek,
Bir el tutsa elimden, kaçtıkça kaçabilsem...
Yemyeşil
Geriye döndürelim yemyeşil rüyaları
İhtimal gözlerini istemem güyaları
Dörtlük deli gömleği, gözlerin kadar tatlı
Gel bize seyredelim kanatlı hülyaları
İp
Ümit kasem yumağını eğirtsem
Düşe kalka son durağa seğirtsem
Ne gam artık ipi sıkı tutmuşken,
Zaman bozuk mevsim savruk bir gitsem
Pamuk İpliği
Her yerde sapsağlam kendir var ama;
Belki de benimki pamuk ipliği.
Yazıcı dokunma dinmez yarama,
Terk ettim ben zaten şuh edipliği.
Ömer Ekinci Micingirt
Ey
Ey yokları var eden dertlilerin tabibi
Bu inleyen yüzsüzü huzurundan çevirme
Ey yüceler yücesi acizlerin sahibi
Nisyânıma terk edip beni senden ayırma
Hesap
Her akşam sabaha mutlak erecek
Mağripten maşrığa aynı saatte
Görecek dehşeti herkes görecek
Günah yıkanırken gayyalı katta
Ömer Ekinci Micingirt
Teşviş
Aşkın ikliminde hoş olur işler
Sevda olur azık olur aş olur
Kurak etti şu gönlümü teşvişler
Ariflerin gözü gönlü yaş olur
Ömer Ekinci Micingirt
Gazze
Fosfordan mağmalar güneşi yaksın,
Süt kokan eyvahlar ortaya çıksın!
Belki bir Osmanlı gelip tekrardan,
Vicdana üfleyen ses duyacaksın.
Ömer Ekinci Micingirt
Unutma
İçim hep kasırga tutsak etmiş gam,
Sinem delik deşik, çekil be adam!
Ve ömür çok kısa unutma sakın,
Ruhum hep ızdırap eyvah da yaşam.
Dil
Bazen eşsiz tekmil, isyankâr yer yer …
Küfrün körüğünde ben’i de geçer.
Dil şeker şerbet bal, irfan’a tedbil,
Cahil kucağında zehirli hançer.
Son
Dipsiz gel değirmeni, sura vurdukça akar
Çetin bir yolculuk bu, geldik ve gidiyoruz
Topağa inen tohum, her şeyin sonu vardır
Makam şöhret şan” kabir kapısına kadardır”
Ey!
Ey yokları var eden dertlilerin tabibi,
Bu inleyen yüzsüzü huzurundan çevirme.
Ey yüceler yücesi acizlerin sahibi,
Nisyanıma terk edip beni senden ayırma.
Koşun
Zaman elleşiyor ecelde sende
Ses verir her nefes hemen ensende
Koşun koşun koşun, hesap bekliyor
Secde ve gözyaşı var mı kâsende!
Vesile
Vesileye hissettir, koş kendine bu sene,
Prangadan boşanıp, o iklime gelsene.
Hedef büyük gaflet pek, öte ufukta bahar,
Taptaze bir his ile aşk ve vuslat desene.
Son Nokta
Hayat bir fısıltı, ne derse desin,
Sonu yok,son nokta yeri herkesin.
Sahilsiz yürüyüş kıyı engebe,
Koş tekne geliyor yolcu nerdesin!
Kul Hakkı
İster milyon defa tavaf eyle sen
İsterse yaş döküp sevap eyle sen
Kul hakkı seninle paslı pranga
Gerçeği fark edip af, af eyle sen
Nisyan
Aşka şarap içirir, nisyanların kırığı
Meyhaneye bağladık, tekkeyi ve sarığı
Yok, ötede ümid ye’s, ötenin endişesi
Mahşerin gayyaları Ömer’ın hıçkırığı
Ömer Ekinci Micingirt
Yusuf’un
Beni âşık edip; yaram deşmeyi,
Sevda kazanında yanıp pişmeyi,
Bilir misin sabrı, aşka düşmeyi
Yusuf’un sabrından bana da gönder.
Yağlı Sicim
Düşündüm hamalı, yağlı sicimle
Tükeniş başladı bütün gücümle
Kurtuluş tek hitap, işte o cümle
Sen affedicisin, affı seversin...
Hodbin
Her ses her nefes,göremez hodbin,
Himmete kapalı,ben diyor hep ben.
İzlerken püskürür maşuk duygular,
Ruhuma tattırır aşkı hudabin.
Gittin
Yokluğun kuşatır,deme çileli
Sensizlik çiledir bildim bileli
Sükût eder gönlüm sessiz derinden
Takatim kalmadı gittin gideli...
Sonsuzluk
Tevbeler yerine mutlak erecek
Belki de günahla aynı saatte
En acı dehşeti kimler görecek
Sonsuzluk son bulur gayyalı katta
Kimi
Öbek öbek mahlûk var kimi kurt kimi tilki
Kimi hoşt hırıltıda, kimi pek yüce bil ki
Kimi mecnun divâne, kimi miskin avâre
Kimi çağdaş Firâvun kimi sonsuzun ilki
Yağlı Sicim
Düşündüm hamalı, yağlı sicimle
Tükeniş başladı bütün gücümle
Kurtuluş tek hitap, işte o cümle
Sen affedicisin, affı seversin...
Gül Olur
Sen ağlama yoksa bana hal olur
Gözyaşların içim akar bal olur
Cehennemi yaş söndürür bir tanem
Sen gel bana hicran yanar gül olur
Efendim
Yokluğun kuşatır,deme çileli
Sensizlik çiledir bildim bileli
Sükût eder gönlüm sessiz derinden
Takatim kalmadı gittin gideli...
Firûze
İstemem ben paye nişan endaze
Altın çağın her zerresi taptaze
Sonsuzluğun ahengi var tefekkür
İçim sarar semavi bir firûze
Derbeder
Tıpkı mecun gibi dön bak âlime,
Cismi eşşek yükü taşır bi haber.
Bir bilene sordum bir ahvalime,
Şakağı karartmış benden derbeder.
Bir Ömür
Gönlüm her zaman senin, hoş üslupla yâd eyle
Tebessümle okşayıp gözlerinle şad eyle
Ruhumdan yükselen ses her yerde seni arar
Bir ömür hep yol boyu, gönlüne serhat eyle.
Sükût Güzeli
Bir çiçek bekledim ayazda gelen
Ve güle rastladım her yanı titrek
Nihayet ruhuma açtı kardelen
O sükût güzeli söze ne gerek.
Renkler
Gönlüme hissiyat, hislerin yer yer,
Sendeki yâr renkler ben’i de geçer.
Sensiz bir başkayım sana bürünmüş
Sen heceliyorum, sensiz derbeder.
İç İçe
Hep bendesin sen bende, yokluk sesi var ama
Hasret-hüzün iç içe, bende neşe arama.
Zamanı itekleyip; hep seni bekliyorum,
Sen efsunlu musikim, sen dermansın yarama.
Terhis
Ellerimi bırak yüreğimden tut
Mekanın içinde mekanı unut
Allah'ın indinde engebe yoktur
Terhisten terhise koşuyor tabut
Mukaddes
Dudaklarımda ismi sessizlik içinde ses
Beynim beni tırmalar neden anlamaz herkes
İzâfi gelgitlerim koşar meçhule doğru
Hiçliğe iz bırakıp; hâlde yanış mukaddes
Ehil
Susun “emaneti ehline verin”,
İrade hak olur, endişe erir.
Teslim Aslı gibi sesleniş Şirin;
Yaş döken çok olur çöller yeşerir.
Vuslat Vakti
Kapayın gündüzü, söndürün sönsün,
Ben yâre varmışım bir vuslat vakti.
Yeşeren hislerim gece görünsün,
Yâr bana küllenmiş közü bıraktı.
Serhat
Telafisi ağır,şehidim sen yat!
Doksan bin çiçeği koklayan serhat.
Sitem ediyorum amma ve lakin
Var,yoktur; yok,vardır mutlak nihayet.
Deli Diyorlar
Beynim de aysbergler, neler neler var,
Yâr deyip yâr deyip, yâr deyip arar.
Belki bu arayış çok şeye gebe;
Nedense hep bana deli diyorlar!
Tökezler
Ruhani derin hisler, aşk sarardı şiiri,
Yorgun ihtiyar gibi, düşe kalka inlerdim.
Karanlık sokaklarda getirirdim tekbiri,
Ve peşinden tökezler, savrulur gülümserdim.
Şüphesiz
Tevbe ve misliyle mükâfat gelir,
En derin mihengi, “keşke” evlerin.
Günahsa çukurun dibe yükselir,
Sebeb-i sükûtun kalp alevlerin.
Beslemeler
Zift yağıyor adeta, şeylerin en şeyinden,
Bizdeki beslemeler, zıtların eşeğinden.
Her yer acı intikam, izan irfan yerlerde,
Vicdansızlık şöleni vâdi basın yayından.
Köpekler
Çobana sürünüp sürüyü bekler
Köpeksiz dağlara çakallar yağar
Çakaldan habersiz bizim köpekler
Sürüyü terk etmiş çobanı boğar
Görmeler
Aynalar da görmelerde bir perde;
Yanlış ata oynuyorsun unutma!
Kemâlini idrâkine göster de;
Nankörleri görenlerle bir tutma.
Kızlar
Meğer üç harfliymiş, raks eden kızlar
Şimdi kaybolurlar, karanlık sönsün
Tıpkı kızlar gibi gece yıldızla
Tekrar gelecekler,hele gün dönsün
Zaman
Tıpkı benim gibi, pek sarhoş zaman,
Yol boyu terk etmez, düşündüm o ân.
İki ayrı âlem, birde tefekkür,
Sanki gök gürledi, delindi tavan.
Musiki
Aşk döker dereye derin ırmaklar,
Ruhları dindiren musiki saklar.
Yüksekten uçuşan turnalarında;
O’nun ahengiyle sayar parmaklar.
Vuslat Duygusu
Çöle serap yağmur susayana su,
Çok canı yok etti yokluk korkusu.
Sükûtta hararet,çığlıkta sükûn;
Tarifsiz yanıştır, vuslat duygusu.
He Ya
Hüzünle yürüyoruz, sanki o günden beri,
Salmışız kendimizi, gâh atlıyız gâh yaya.
Ve zümrüdî hıçkırık dağın gözbebekleri,
Mevsimim son güzünde, gel diyiyorum he ya.
Düğünüm
Kahrımı çekiyorum, kopuk nesiller günüm
İzzet zillet mahvoluş, yıllar yılı sürgünüm
Ne çok şeyler kaybettik diziler gölgesinde
Sevgililer kürtajlar, rastgidiyor düğünüm
İrkiliyorum
Ben beni biliyorum,
Gam keder gülüyorum.
Tahsisatı düşündüm,
Hayret, irkiliyorum!
Emanet
Her yaştan her renkten canlı et olsun,
Sokakta yat çiftleş, sus lanet olsun!
Dünya ve kâinat, hesap ve mizan,
Boş ver ne fark eder, emânet olsun.
Piç
Ben hep samimiyet, içimden gelir,
Bir şey olabilmek; hiçimden gelir.
Aşklar tartışılmaz aşka ihânet!
Zürriyetin nedir, piç kimden gelir.
Ufacıktım
Çokluğumu düşünüp, ben açlığa acıktım;
“Zan”nım iri kocaman, insandan ufacıktım.
Yiyip içip uyumak, hayvani bir mahvoluş,
Yok mudur telafisi, cürmü ifşaya çıktım!
Ne
Usta ifşa eyleme, yöneliş kim pâye ne
Şâir isen hem madem, şuâra hikâye ne
“Her vadide gezerler”hüsrana uğrayanlar
Şan şiire ihanet, ediplik kim gâye ne
Nazım
Hikmetten sual olmaz ismin gibi nazımsın
Terk edip gittin amma yinede sen bizimsin
Sözlerin kara delik her sokakta izim var
Bazen bir garip şair bazen kominizimsin
Müstesna
Renk renk eşref-i mahlûk, o hâlâ derisinde
Asabiyet sus desem, şirk verdi nârasında
Zira dört başı mamur, mefkûre mi oda ne
Bu müstesna yaratık, insanlık neresinde
Kazan
Okuyan yazan mı ben
Söz sazsız ozan mı ben
Alev alev her yanım
Kaynayan kazan mı ben
Nedendir
Ben hülâsa o yâr için süslendim
Hiffet nedir, iffetine yaslandım
Yapayalnız meyusâne hislendim
Ağrım dinmez yüzüm gülmez nedendir
Yayın
Ne edip der ne göz nuru ne emek
Şâir kimdir şiir nedir velvele
Şöhret ister duyguları neşretmek
Şâir öldü şiir yetim gel hele! ..
Sırtlamış
Nefret verdi yaşadığı kuşağa,
Gel de kızma İmralılı eşeğe!
Semerini Avrupa’dan sırtlamış;
Pislemiştir baş koyduğu döşeğe!
Kisra
Fırsatçı fesatçı çalan sazları
Malum düzen çarptı bizim kızları
Moda reklam para ve gösterişler
Kisra’yla düşündüm düzenbazları
Çok
Bugünlerde habire, sanki duçarım derde;
Sevdiğine dert verir, şifa verip sever de.
Zaman farz et tükendi, sönmeyen gölge var mı?
Usta çok korkuyorum, rüzgâr tersten eser de!
Şeyler
Şeylerin ismini aşka koyarlar
Ve aşktan öteye şey gibi yârlar
İffeti tepeler zillet ekleyip
Soyunup giyinip zifte boyarlar
His
Hüzünlü bir gecede ruhum büyüdü yer yer
Ben gene şiir yazdım siz hep bana baktınız
Bir duble yaş düşledim, vakti değilmiş meğer
Sonra terk ediverip ıssız his bıraktınız
Deyyuslar
Simsiyah komşuda süt beyaz ölü
Deyince nedense hepten sustular
Dünyanın vicdanı kumla örtülü
Sömürü ötesi pek deyyustular
Hâşâ
Allah'ın indinde yok gayrı var mı
Ümitsizlik neden akla sığar mı
Ses verir kâinat körlük ihanet
Şefkati yok etse çocuk doğar mı
Hayal
Gözlerimi kapayıp aldırmam yorumlara
Eşyaya teslim olur atlarım derinlere
Hayallerde boğulur hakikatte yanarım
Gün harâret verince koşarım serinlere
Ömür
Ömür kimine uzun, kimine bir kelebek
Ömür tıpkı huy gibi azmedip sendelemek
Ömür bazen bir gölge velilin sükûtunda
Ömür kefeni biçip zamanı rendelemek
Ölmüyorum
Neden bu günlerde gülmüyorum ben
Şen şakrak olmak mı, olmuyorum ben
Kulluk ve liyâkat, hesap ve kitap
Nefesim burnumda ölmüyorum ben
Kepazelik
Pimini çek diyor elinde silah;
Peygamber ocağı, elbet he vallah
Tespit pek müthişti; tam kepazelik!
İtiraf eyledi, eşhedü billâh,
Hüsnüniyet
Avama hüsnüniyet, ilmi sorana kadar
İnekte ki basiret, tren görene kadar
Ve bendeki tolerans, bilinmezle perdeli
Enâniyet ölçüsü, nefsi yerene kadar
Bendedir
Huzurunda mıyım, ey yüce takdir;
Neyin peşindeyim, söz etmek nedir.
Gafletten kurtuluş, arayış haktır,
Müspette bendedir, menfi bendedir.
Kalbim Temiz
Benim kalbim temiz nefsim temiz der
Günah şakağında kaynayan kazan
Flört tellal dikmiş aşk kubbemiz der
Şeklen oruçluyum, kısmen ramazan
Kraliçe
Cehlin kendince kullan, zaaflarını azdır
Bedenine tâbi ol, taçla taçlandır eti
Çıplaklığa yürürken, aşkı kaybettim yazdır
Kahrolası yarışma,orta çağ esareti
Dilsizler
Dinleyenden ziyade, susanlar üzdü beni;
Bir şey konuşmak gerek, düzen azgın düzeni!
Haksızlık karşısında, susanlara ne denir?
Deyyuslara değişmem, günahlarda yüzeni!
Muşamba
Gece ve gaz kokan, fitilli lamba,
Hep seni hıfzettim seninle amma;
Uyutmaz bu rüya, yat kalk ayakta,
Bir ben yerlerdeyim, bir de muşamba...
Tezek
Nankörler sofrasında,sus söylemek huyumdur,
Görenlerin ikramı “edep ya hu “deyimdir.
Söz meclisten dışarı, nankör olamaz tezek;
Tezekten bir öncesi, ihtimal varsayımdır!
Muhakeme
Ve her şeyim izafi, gerçekte davam tam da;
Hakk’ı yaşamalıyım, hakikat kıvamında.
Beni bana bırakma, esaretle iç içe,
Ruhum alıver gitsin, bir bahar akşamında.
Beşer
İçgüdü topladım, zevk safa tattım,
Güneşe üfledim bulutta yattım.
Sözlerim izâfi, ufkum sınırsız
Beşerden öteye bir mücazattım.
An
Sonsuzu düşündüm son bürüdükçe,
Yelkovan koşuyor “ an” kürüdükçe.
Ömrümü sattığım açgözlü zaman;
Akrep tepelerim sen yürüdükçe!
Zerzevatlar
Neredeler bir bilsem şu sözde akil itler,
Hem meclisten kaçıyor, hem meclisi kilitler!
Ulan sayın haydutlar! Zerdüştçü zerzevatlar;
Mahpustaki neyine, bankamatik gel gitler.
Yıldızlar
Yaşamın ziyneti,nurlu yıldızlar;
Allahın bir lütfü değil mi kızlar?
Ruhu ve benliği vurgun şefkate;
Onlarla raks keder, gece gündüzler.
Ödül
Sen kin, nefret ürünü sen akrebin dilisin,
Zehrin kursaklarında, sen Zerdüşt’ün külüsün.
Sen Batı avlusunda,emir kulu zincirli;
Sen Hamza’nın düşmanı, Vahşi’nin ödülüsün!
Seğirtsem
Hüzünlerim terk edip, bilmem ki nere gitsem,
Düşen günbatımında, ömrü terse eğirtsem.
Ruhum aç paramparça, yollar tutar akşamı,
Çile vakti kuytuda, dertlerime seğirtsem.
Duyuyor musun?
Şehir de eşin beyin, köyde yiğidin erin,
Mersi bay bay bravo; kurusun hây ellerin!
Katlettin sözcükleri, duyuyor musun şair?
Yerlerde paramparça, kurduğun hayallerin...
Ses Veriyor
Çınar gibi dayandığım öğütler,
Meçhul asker Micingirt’te söğütler.
Rüyalarım vazgeçilmez cellâdım,
Ses veriyor ağ baba’dan şehitler!
Gibidirler
Hep kendine yaşayıp, zannı geçen kibirler;
Görenlerin azabı, çukurun dibidirler!
Ve gayeyi dert edip, teslim olan yiğitler,
Sadakat noktasında sıddıklar gibidirler.
Farkettim
Terk edemediklerim, bugün yarın ve dünüm,
Bulut gibi çilekeş, deniz gibi dolgunum.
Tolerans aşk bilirim, seyredenin yüzünde;
Farkı fark ettim artık, toleransta olgunum.
Erenler
Er yürek arayın birlikte erek
Esâsen ermeye vesile gerek
Ermenin en hâli hiçlikte gizli
Erenler aradım hep gizlenerek
Ateşte
Sendeki güzellik ebed ve ezel;
Sıratlara binek, cennetlere el.
Hasret buğu buğu dört biryanım gam,
Yüreğim ateşte, kül etmeye gel!
Sığın
Muhâbbetin kadar yol alılırsın sen,
Geçmişi şâd eyle geçip giderken.
Öteki ömrünü bu güne satma;
Alnın koy divana sığın bugünden.
Oynama
İrfân yudumlayıp insanca yaşa
Kendini kendinle koyma baş başa
Ecel nispetinde ömrü dünyanın
Kim kime aittir, oynama boşa
Korkarım
Hissiyat ne ister, hep zârlanırız,
Ölümü andıkça toparlanırız.
Şu kaş göz el ayak kime emanet,
Korkarım pek şedit azarlanırız!
Kan Misket
Firavun kadar yakın az ilerin,
Dağlıyor taş kalbimi dizilerin.
Ateş barut kan misket, kahrolası;
Ölüme üflemekte, Nazilerin!
Tartaydı
İdrâk bende tor taydı,
Soydum perdeden kaydı.
Biri günahım yakıp;
Sevabımı tartaydı!
Gibi
Ürküntü arasında, zor beynimi ovalar,
Dilenciler sokakta zabıtayı kovalar.
Birkaç asır mesafe, Kisra’nın özlemiyle;
Tasmasını koparan it gibi burjuvalar
İdrak
Liyâkat üretip görgüye ersem;
İfşayı çağırıp sırla eversem.
Tedbirle iç içe gerçek emniyet,
İdrâke bağlayın, tersten esersem.
Ben Sen O
Rakamlar etrafında, git geller fırlanırız,
Say say bitmez sonu yok, sonsuz sıfırlanırız.
Lâkin her şeye rağmen, aczimizi fark edip;
Ben sen onu bırakıp, biz der hayıflanırız.
İnan
Çokluk varlığı yıktı inan sözüme inan
Kızıl karanlık çöktü inan sözüme inan
Ne hiç kaldı ne hicâp boğuyor münâkaşa
Ben’im benden büyüktü inan sözüme inan.
Sarsılmaz
Üslûp bilmez yüreklerde his olmaz,
Vuslat rengi zihinlerde pas olmaz.
Mümin tıpkı yıkılmayan dağ gibi;
Zaman yürür nabzı durur sarsılmaz!
Çeşit Çeşit
Zulmet ve nur kucaklıyor herkesi,
Her devirde iki türlü insan var.
Rum Ermeni Abazası, Çerkezi,
Renk renk yüzler, çeşit çeşit lisan var.
Mevcut
Kendime gidiyorum, bir nefes yol var;
Sonsuzluğu ister mi gerçek vücudum!
Gün gün tüketiyorum, varsa ne kadar
Hacmimi ölçmeyin, bomboş mevcudum.
Hâya
Ayıbı görmemek ne büyük ayıp
Edebi resmedip kazsam duvara
İffet pınarından ar yudumlayıp
Hayâyı hıfzedip yazsam duvara
Telaşa
Ölümün son güzü ben kışındayım
Ölümsüz zamanım akışındayım
Ölümü tanımak ne büyük gerçek
Ölmeden ölmenin telaşındayım
Oynaşın
Gerçeği serap görüp çöl gibi kurur çatlar,
İdrâk yüceliğinden pek uzaktır zevatlar.
Ölüm yok oluş mudur yaşam bâki mi peki;
Tedbir nedir takdir ne, oynaşın zerzevatlar!
Hüvel Bâki
Yaşarken kalabalık ve ölürken teksiniz
Yapayalnız kapısız sura vurur eks’iniz
Hüvel Bâki, fatiha, zor be terhis töreni
Ürperteni hissedip tek tek gideceksiniz
Her İnsan
Tefekkür tolerans imanın bendi
İdâk marifettir çiledir dendi
Her insan mükemmel, sevgi aşk varsa
Mevlana beslendi Yunus beslendi
Ya Hayy
Her yer tefekküre koşar bu ayda
Hakkın seslenişi yer gök Hayy Hay’da
“Ya Hayy” diyebilmek feragat ister
Bedbahtsam gafilsem körsem ne fayda
Kin Yuvası
Terör İmralı’ya asmalı konak
Durmadan zift yayar, bu kirli çanak.
Bu kimin maşası, kimin Zerdüşti
Kandil kin yuvası meclis sığınak
Hâl
Zekasız hırlaşmayın ihlâs ile hâl olur
Tefekküre varılır kul başını eğince
Çileli fırtınalar sonsuzluğa yol bulur
Cezbeler çakıl taşı kalp kalp yaralar değince
Ey Nefsim
Aklında bir hacmi var ötesine geç
Teslimiyet ve idrâk gelecek er geç
İdrâkin ertesinde ses duyacaksın
Gururu terk eyleyip tevâzuyu seç
Murat Han
Hak ve batıl aynıdır,kaç yıl geçse aradan
Çok şeyleri tattırır tatmayana yaratan.
Âlimler ve şairler, anane ve gelenek
Kosova’yı düşündüm ah nerdesin Murat Han
Mahmutpaşa
Uzun uzun kaldırım desen desen semerler
Taşra yokluk hamallar yorgun günü emerler
Mahmutpaşa fiyaka parlatır yokuşunda
Maziye mırıldanır tarih kokan kemerler
Fasit Daire
Bir merak duygusu zanlara kat kat
Dehşeti düşünün ne der hâkikat
Fasit daire hep mimsiz felsefe
Hikmet yazmaları tatlı meşakkat
Ede
Bizim köyde uşaklar anneye derdi ede
Büyükler misal dadaş ne güzel bir ifade
Marifet samimiyet kalbi dili liyakat
Ruh vardı mahallede mana vardı maddede
Sükûtun Sesi
Alnım öpüverip kalbimden tuttu
Vuslatı gizleyip aşkı uyuttu
Bir şeyler fısıldar sükûtun sesi
Görünmez bir âlem başka boyuttu
Vasıta
Sıra sıra hüzün, bir yığın toprak;
Arada bir gidip mezarlara bak!
Şeklin ötesine olur vasıta,
Her an seni bekler ölünceye dek.
Tüketecek
Her vakit duvarımdan hasret düşüyor tek tek
Biri gelip dokunsa ağlamama yetecek
Taş kalpleri bırakıp göğsümü tutuyorum
Kör olası zamanlar vuslatı tüketecek
Sırat Gibi
Gözlerime dön bak, kaç mevsim hüzün
Sensiz takvimlerde içtiğim hüzün
Ben sana divane ben sana vurgun
Tıpkı sırat gibi geçtiğim hüzün
Kim
Kavgada ruhumun jandarmaları,
Kim beni engeller O’nu anmaktan!
Şan, şöhret şairlik fors armaları,
Korkum hep kendimi anlamamaktan…
Bizimdir
Mâziyi kendimden gizlesem bile
Belki de içimde hasret kalacak
Muasır bizimdir düşmüştür dile
Gelecek bizimdir,bizim olacak
Döktüm
Yürekler pek hissiz hayâller iri,
Gayeden habersiz tek tek her biri.
Bir ben varım yalnız birde seccade,
Getirdim salâvat, döktüm şiiri.
Benim Gibi
Gözüm kar altında buz birikiyor,
Bembeyaz kefeni ölçüp dikiyor.
Güneş nere gitti kayboldu gökte;
Tıpkı benim gibi uyku çekiyor.
Kanma
Gel mâziye yaslan güç verir bize,
Ötelere zemin deme nemize.
Bilinen macera hüsran var çetin;
O’na yolculuğun kanma Cengiz’e!
Tövbekâr
Dün başka bir gündü bugünde varım
Sahilsiz bir derya zararım karım
Rüya gibi her an, tasavvur üstü
Vakitle kavgalı bir tövbekârım!
Tuttuğumsun
Tanyerinde mehtâbım, gözyaşımda buğumsun
İffetinde gizlenen, seyrangâhım kuğumsun
Hasretimde teberrük, cigaramda dumanım
Yüreğinden kıstırıp, elinden tuttuğumsun
Şiddet
Allah’ın indinde kadın erine;
Kutsallık verilmiş kendilerine.
Ne büyük ihânet kadına şiddet!
Sokağı düşündüm daldım derine.
İki
Zaman bende ipe gelmez tor taydı,
Rakamlarım tükendikçe artaydı.
İki ayrı âlem ömrün yapısı,
Ölümsüzlük gelip, ölçüp tartaydı.
Ömür
Marifet kalplere beyinden girmek,
İlhamlar dalgadır azgın denizde.
Yaşam yağmurlarla yürüyen ırmak,
Akar gereğince dur deseniz de.
Hazreti Mevlana
Vaktinde zuhur etti, yayıldı perde perde,
Hep çileli yollarda, diz dize ve yan yana.
Orta Asya Türkistan Anadolu her yerde,
Rengârenk çığır açtı, O Hazreti Mevlana.
Aşklar
Baharlar serüven, yaz sonları dem,
Çok şey düşündüren sevdalar merhem.
Şehvetle kutsanmış yalan aşkları;
İstemem arkadaş, yıkım istemem!
Annedir
Rayiha kokulu annedir kızlar,
Şefkat derinlikli birer yıldızlar.
Hak hukuk eşitlik dedirten ruhlar;
Edepten iffetten ardan hırsızlar!
Dicle Kenarında
Bizim büyüklerin hâyreti sırdı,
“Dicle kenarında” hikâye vardı.
Ah yitik geçmişim, zamane nesli;
Sırrı ifşâ edip zehri ısırdı!
Usul Oldu
Faiz usül oldu edep ar dizde,
Mârifet, ihânet, sır ifşâ bizde.
Terk edemeyenler hiç öğünmesin;
Sesleniş aranmaz kirli benizde!
Evler
Kârûni duygular salar gör evim,
Vakfettim ilhâmı tuzak kurana.
Ölümsüz bir ufuk benim görevim,
Şâire övgü var baktım Kurân’a.
Hesapsız
Yana yatmış gövdeler, boyunlar baştan kalın,
Zihinler kırbaç gibi, arenası yuların.
Düşüncede fırıldak, sadâkatte hesapsız;
Yaşayan kadavrası pervazsız uykuların!
Hoş
Mahşere süvarili atların verâsı hoş,
Sükûn meclislerinde vaktin maverası hoş…
Hüznün davetiyesi, giden gelen bahtiyar;
Ağlatan inzivası, hira mağarası hoş.
Aynı mı
Sabrı yedekleyip yutkunurum tek
Bir yudum su ile bir parça ekmek
Gaye aşk herkeste aynı mı sence
Değer mi vuslatsız azabı çekmek
Rüyalar
Kurduğum rüyalar seninle tektir
Ruhunu ruhuma yamala diktir
İster dişini sık sessizce bekle
İster bende kalan hüznü biriktir
Olur mu
Gülüşü bir güneş, bakışı yaydı;
Nazarı âdeta içime kaydı.
Beni kimler anlar, yanık sineler,
Hiç bahar olur mu âşk olmasaydı!
İstikâmet
Bekleyeni unutur, ihmâl eder uyursun,
Bağırır Münker-Nekir, öndekiler buyursun…
Sen ne biçim yolcusun, hem kimdir klavuzun;
Müstâkime muhalif,müslümanım diyorsun!
Lokman Hekim
Enâniyet nedir, samimiyet kim,
Hakikâte ermek gerek nitekim.
Mükemmellik var ki ölmeden ölmek;
Nasîhatler piri,pir Lokman Hekim
Ne demeli
Çehresi postal rengi, nurdan nasipsiz alın;
Pek vermekten dem vurur, epeyce boynu kalın!
Ne demeli bilmem ki, besmelesiz götürür,
Sakaldan utan desem; ne suçu var sakalın!
Nefs
Gâh kül renginde tekir;
Gâh Tuzsuz Deli Bekir!
Gâh bıçkın delikânlı,
Gâh olur Münker-Nekir.
Nereye Kadar
Her yanım fırıldak, her yer haşarı,
Gayeyi fark etmek büyük başarı…
Dünyanın dostluğu nereye kadar?
Bağırır derin ses haydı dışarı!
Karattılar
İnsan karartırları, tavanı yok tasalar,
Maskeleri düşürmüş koca koca masalar!
Mehtapta ney havası, gerçekte pek çürümüş,
Yamyamlığı bırakıp vicdana uğrasalar…
Hemhâl
Gözlerim kalbime yakarışlar sâl
O’nun ahlakıyla olayım hemhâl
Manevi arınma dua ve tövbe
Ötelere götür beni benden al
O’na
Aslında ben söz yazan bilinmez bir naçarım
Dörtlüklere yaslanır mısralarla kaçarım
Dört biryanım fırıldak sefil ve merhametsiz
Ben O’na sığınırım hep O’na el açarım
Seni
Çile zâr zâr yanmak yananlara sor
Öyle bir gaye ki heyecanı hür
Kurtuluş iklimi bambaşka şafak
Otağını kurmuş seni bekliyor
Bir Damla
Bu öyle seferberlik sonsuzluk var varışta
Hakikat dile gelir bir damla yakarışta
Gayretin nispetinde değerin değer bulur
Basitliğin yeri yok sonu belli yarışta
Yazdıklarım
Hayaletler gibi evim ocağım
Cürmümü taşımaz kırık bacağım
Bütün yazdıklarım hay huy bestesi
Korkarım abdestsiz yutulacağım
Çağrı
Biliyor musunuz ısınıyorum
Sehere çağrının serinliğinde
Çömelip çok ağla, ağla diyorum
Nurani şeylerin derinliğinde
Arakan
Kehkeşan boğuşma ataş ağu kan
İnsanlık sürüsü mısralarla ben
Budizm’in dişleri zehri Arakan
Sustukça kazandık tüketerekten
Öteleler
Örf, irfân adına ne varsa kaymış
Amelsiz alimi bilginden saymış
Hayatsa akıyor boş dirensem de
Meşgul olduğum şey ötelerdeymiş
Kimdir
Ölüme susuyorum, bu yüzden kurban kimdir
Dörtlüklerim feryadım, gâm nedir figân kimdir
Zulüm idâm gözyaşı, düşünürüm niyâzla
Türkistan’da Alptekin, Mısır’da İhvan kimdir
Tesir
Hâl diliyle konuşmalar hoş olur
Sevda olur azık olur aş olur
Boş ifâde kalabalık teşvişler
Rehin alır tesir gider boş olur
Şüphesiz
“Madem dünya fanidir” endişeye ne gerek
İhtimal ki ganidir, şükret başın eğerek
Dünya fırıldak gibi döndürdükçe çıtırdar
Ruhum na’şıma koşar nefesime değerek
Musallat
Hiddetim öfkelerim, hak batıl meselesi
Hesabın eteğinde burgacında zor bayım
Gavura kaptırılmış, kültürümün yelesi
Bolluk musallat olmuş,dinle çocuk zordayım
Helâk
“Yaratan Rabb’inin adıyla oku”
Çalışıp okuyup kitaplar yutsak
Ne müthiş bir erdem farketmek yoku
Beşikten mezara ahdimiz tutsak
Aşklar
Aşklar kümülatif ölümüne yâr
Yalın tereddütsüz eyledim izhâr
Öpüşler vekâlet sevmeler köksüz
İstikbali kâbus güzellikler var
Aşklar kümülatif ölümüne yâr
Ve Seher
Aziz dostum baş koyanlar hür olur
Gökten yere yerden göğe sehere
Pür -nûr olur teslim olur sır olur
Yalnızlıklar sürüklerim nahere
Aziz dostum baş koyanlar hür olur
Teravih
Şükür kucakladık eyledik edâ
Konuşmak ilticâ susmak ilticâ
Zikir fikir şükür sabır dünyada
Teslim, hafızamız havf ile recâ
Şükür kucakladık eyledik edâ
Gomora
Fıtrat mevt cinayet sokaklar katır
Ve önde Zerdüştler postu karartır
Ülkemde kol gezer arsız eblehler
Çağdaş iblislere yetmez dört satır
Hicâb
Küfür tek millettir, irâde karma
Örften deformasyon şu bizim kızlar
Ve müsâbakalar diziler, sorma
Hem kimin hicâbı âh beyinsizler
Şey
Şöhret rüzgârlık çadır,tayfun çıkana değin
Sanat şeye değer mi, "şey" irâdesizliğin
Sözlerimin içinde çok şey arıyorum ben
Ne çok şeyler öğrendim şu şey harabelerden
Sığındığım
Kurtuluşun en mevsimi arâfe
Vâkt-i kıyam ey başını seyreyle
Rahmet ile çiselenir şerefe
Sığındığım encamımı hayreyle
Bizim
Şuûr derinliği yaşımız bizim
Sibirya'yı yakar kışımız bizim
Ölüm varlığımız ecel giysimiz
Nefs ile savaşmak işimiz bizim
Cehâlet
Zerdüşt postalları teröre palet
İzâhı tükenmiş sözdür cehâlet
Mao’nun gülüşü Hitler’in ufku
Delalet hıyânet ve korkunç hâlet
Kâse
Yetim başı yüreklerde kef eder
Pahası yok şeytanları ref eder
Şevvâl ayı bayram etsin kâseler
“Az sadâka çok belayı def eder”
Lâf
Ahmak laf ü güzaf, lâf ola uçar
Arif'se hiç söyler,çok şeyler saçar
Muhakkak ki mânâ ilim sır hikmet
Sükût dile gelir, aşka yol açar
Muhataplar
Şaklaban ezberler alıyor beni
Sözü körükleyip yoruluyorum
Melûn muhataplar biliyor beni
İblisler taşlıyor diriliyorum
Al
Hür sesi mâbedimin,Bilâl'i özlüyorum
Mehteri milli marşta; hilâli özlüyorum
Eşsiz derinliklerden zirveleri besleyen
Gölgesinde yattığım renk "al"ı özlüyorum
Öptükçe özlediğim, o hâli özlüyorum
Susun
Aşk kokusu buram buram şehitler
Şehitlik gül açmış yeşermiş otlar
Ölmezlikle besleniyor müjde var
Susun! Vatan vatan vatan öğütler
Oğul
Hâin desem sayın desem ne oğul
Vicdan bilmez satılmışa be oğul
Hâbil Kâbil belki sebep he oğul
Âh şehidim susma bir şey de oğul
Edep
İnsanlığa tahsil yeter mi sandın
Mârifet edepsiz artar mı sandın
Bilgi gafletini tartar mı sandın
İnkâr surlarını yıkmalı tek tek
Ölümü ölmeden öldürmek gerek
Muhterem
Âşkın mâhiyeti gözyaşına nem
Esasında mecnûn değildi kerem
Vuslat kemalatı itibariyle
İnanan gönülde o hep muhterem
Bilmez
Benim soyum ırkı bilmez
Bir tek Allah korku bilmez
Bir’den almış pâyesini
Bundan başka türkü bilmez
Şahsî
İrfanını şahsî ikbâl edinen
Şan şöhretin çöplüğünde didinen
Emekleri hıyânete dönüşür
Sonsuzluğun sonu olur ödenen
Eyleme
“Bir” bilmez sevgiden yâr bilmez yârdan
Bilgisiz fikirden, görgüsüz vardan
Şaron Firavun ve Kisra’dan Çar’dan
Eyleme Allah’ım aldananlardan!
Noel
Büyüklük taslarsın akıldan dulsun
Daha doğrusu sen frenkçe pulsun
Her hâlin ütopya, haçlı çarmıhı
Noel'e köle mi,sen nasıl kulsun
Allah’ım
Zalime mahzendir cehlin izleri
Düşünen kullardan eyle bizleri
Ne erdem ne vicdân ne bir tefekkür
Affeyle uyandır biz beyinsizleri
Değil
İçimde hep umut bâzen girift iz
Koşuyorum tahayyülsüz kaygısız
Nâzım yazdım tefekkür yok duygusuz
Şâir değil ben delinin tekiyim
Kahreyle
Kahreyle Allah’ım âd kavmi gibi
Kahreyle hepsini sonuna kadar
Kökünden mahfeyle kurusun dibi
Kızıl merkezlerden inine kadar
Kalem
Bencillik hırs şehvet ömrü öğütür
Dedikodu basit ruhun kelâmı
Cibilliyetsizi hayır şerre yor
Kendime öğüdüm bozma kalemi
Sen
Hüznün yağmurlarıyla özlemleri giyince
Ağulu fırtınalar yüreklere değince
Ölüm başlar peşinden şehir çöker başıma
Ben âh keşke dedikçe sen gelirsin düşüme
Yân
Taptâze yüz ile candan öte yân
Ruhlara çağıltı feryada aman
İlhâmda aşk olsun katre gözyaşı
Varlığın ağlasın güldüğün zaman
Kudüs
Ümmet seyrediyor duvarlarda süs
Mukâddes belde hem buyurmuş hâdis
Sen hep yerle yeksan âsır ayarsız
Mescid-i Aksa âh,âh canım Kudüs
Yağacak
Bindi nesl-i atî zafer atına
Göğü kamçılıyor şafak doğacak
Şuur boşluğumda dinmez fırtına
Tevhid vadisine yağmur yağacak
Değildi
Nerde kopuk insanlığın yitiren
Araştırdım inan bizden değildi
Üç asırdır viskileri götüren
Irzı satıp masonlara eğildi
Kut
Biliyor musun ısınıyorum
Kut'ül Amare’nin serinliğinde
Çömelip çok ağla ağla diyorum
Müjdeli şeylerin derinliğinde
Kızım
Emâneti Rabbimin lütfûdür kızım
Hep kıvanç vesilesi en tatlı sızım
Gül gelincik çiçeği hayatın süsü
Ortanca tek leçeğim ve alınyazım
Terâvih
Bilâl sağanağı, huzura varın
Siz kırıp döksem de,bana bakmayın
Ümidi kesmeden Affına durun
Tadil-i erkân var, yatıp kalkmayın
Muhasebe
Hasenat seyyiat, ölçü keyfiyet
Mükâfatta nizâm metin bir niyet
İlâhi adalet hakkı hükmeder
Kemiyyete bakmaz buyurmuş üstad
Meriç
Müthiş üslubuyla hiç etmiş hiçi
Onu anlatamaz kalemin piçi
Vicdanı sâdası sözü mert adam
Köksüzler yazamaz Cemil Meriç’i
Uyan
Seyretmek çok ağır suskunluk çetin
Hedefe az kaldı yolcu nerdesin
Cengâver ne zaman senin hicretin
Uyan nesl-i âsım hangi yerdesin
Gaye
Şeytan hevâsı aldatmak için
Arı'nın çabası bal tatmak için
Bu iki canlıdan ibret alalım
Gelmedik dünyaya boş yatmak için
Sus
Her şöhret merkebi ahmak söz eder
Boş lâf pazarında söze sus düştü
Usul usul güldüm takdir-i kader
Keleme konuşmak bize sus düştü
Sevgi
Kaygan tartışmalar yine bu hafta
Ölüm ötesine taşındı yer yer
Hududun belirle kalma arafta
“Kişi sevdiğiyle” mutlak beraber
Cuma
Rahmeti bereketi yolları tutuverir
Günlerin efendisi kimler unutuverir
Selâm size kardeşler gelin cumaya gidek
İnâyet af sonsuzluk inşAllah tütüverir
Halisdemir
Ülkeme bin bir tuzak, istilâ hâin emir
Âsımın diğer adı kahraman Halisdemir
Şehâdet âşk rengârenk cihân ona yetmedi
Milletin namusunu vuruldu çiğnetmedi
Sımsıkı
Sokaklar feodal dava mübârek
Küfrün kutsadığı tanrılar baksın
Çağdaş ihanetler sırtındaki yük
Fırlatıp ipine sarılacaksın
Az Evvel
Ben'i bize verip sattım az evvel
Düşündüm hesabı bittim az evvel
Çığlığı çığlığa kattım az evvel
Gittim ötelere gittim az evvel
Yeğin
İman süvarisi şahidim deyin
İmandır kardeşim bütün herşeyin
"İmanla yaşayıp imanla ölmek "
İmanlı bir ömür hıfzetti Yeğin
Hüdayi
Yokluk kapısı ne kimlerin pâyı
Sokaklar çok kurak yetiş Hüdayi
Güya ismim Ömer adalet adım
Sırtında ciğeri anlayamadım
Mütevazı
Tefahürle takva olmaz
İnsan vardır yeri dolmaz
Riyâ züldür yeryüzünde
Mütevâzı mümin ölmez
Gurur Duy
Hangi deyyus engel olur bu âşka
Vatan sesi ses veriyor derinden
Milletimin vatan âşkı bambaşka
Yedi düvel koparılır yerinden
Üstünsünüz
Meydanlara koşunuz ağa paşa beyseniz
Duâ âşk secdelere, alnınızı eyseniz
Ve ipine sarılıp aczinizi ârz edin
Korkmayın üstünsünüz istikâmetdeyseniz
Anlayamaz
Tutsak tüm beşere sokaklar vaaz
Hayâsız asırda gerçek tarih yaz
Köprüler şüheda yollar gâziyân
Bu öyle bir ruh ki şer anlayamaz
Bir
Diriliş rüyası "bir" güzel sayı
Ferâset alt etti sızıldanmayı
Kavuşmak ne güzel tevhid tacına
Küfrü asacağız darağacına
Medeni
Arsızca saldırılan, İslâm’ın bedenidir
Evet, yaşadığımız Hak-Bâtıl nedenidir
Gâvurun havsalası aklının pençesinde
Sömürü ve hilede epeyce medenidir
Bugünler
Götürdü mâziye bugünler bizi
Vardır belki hayır şerde hayır var
Topladı bayrakta tüm hepimizi
Al ile boyayıp etti bâhtiyar
Siret
Papaya sevdalı, haç’a âşık dil
Ehl-i küfür safı, çürüyen siret
Gerçekte hayâsız namert ve sefil
Zerdüşt’le diz dize yürüyen siret
Yaver
Tuzakları enkaz, kafeste yâver
Tek ağızdan uluyorlar hoşt bunlar
Çıktı geldi uzun boylu cengâver
Hepsi kaçtı vatan satan puşt bunlar
Dağ Gibi
Şühedaya niyâz olur, yas olmaz
"Men Rabbuke" suâline küs olmaz
Şehit sıddık âşk velâyet dağ gibi
Sarsılır mı kahramanlar sarsılmaz
Nerede
Beraber ağla öl haşrol git yâda
Küfre çeper olma akan dünyada
Madem iman dersin sözlerini tut
İmansız Müslüman nerede mevcut
Gereği
Bütün yaptıkların öyle bırakıp
İyilik eyleyip unutacaksın
Ehl-i dalâletse dikkatle bakıp
Kılıcı bileyip kin tutacaksın
Boş
Yolcu ve gözyaşı izahat hata
Gamdan perçin attım meçhûl sanata
Bütün şiirlerim deli sevinci
Bir ömrü koşturdum boş saltana
Ömer'i
Özlemim eşkıya söz bilmez âsla
Ölürsem çöl kokan toprağa yasla
Özüm yükseklerde körlüğüm çetin
Ömer'i olsaydım İslâmiyet’in
İnkâr
Doğru birdir değişemez, tefrikadır türleri
Susunuz dinleyiniz, zamane kâfirleri
İnkâr liyakat madem, sizler kimin eseri
Zekâ kimi kurtardı, küfrün misafirleri
Sana
Kime sevdalıdır gerçek âşıklar
Yıldız hilâl güneş yer gök ışıklar
Havf reca af tevbe Seni hıfzeder
Yolcu hamal mezar ip ve beşikler
Duâla
Sensizlik yenilgi öp beni ana
Ellerim titriyor duâla biraz
Kurak gözyaşlarım hele baksana
Şuûr burgacıma esmiyor rüzgâr
Gerçek
Sevkiyat var öz vatana
Yolcular gidiyor tek tek
Bir müddet der toprak ana
Mezar durak hesap gerçek
Vurula
Dayan be bu gemi batar mı gardaş
Küfrü çekip duran zincir kırıla
Mâziyi bilenler yatar mı gardaş
Nesli ceditlerin mührü vurula
Ene
Emrivaki dostu etme baş tacı
Kendini övene tevazuyu kıs
“Ene”li insanlar ifrit ağacı
Sessizce uzaklaş oku üç ihlâs
Arayış
Bir ses duysam Bilâl verse rengini
Köz eylese göğsümdeki yangını
Sükût edip sessizliği yorsam hep
Veysel gibi anacığım sorsam hep
Şimon
Çoluk çocuk katletmekti tek derdi
Her eylemi kan gözyaşı haberdi
Ve son sözüm başka söze ne gerek
Bu sabahta bir lânetlik geberdi
Ölmez
Gençlik süslü hiledir
Ölüme hamiledir
Ölmez denen varlıklar
Nurlu ihtiyarlıklar
Misak-ı Milli
Nerden bileceksin işin sırrı şey
Lâfı çok uzatma otur Sırrı bey
Son söz darağacı kuyu eşmiştir
Ve Misak-ı Milli gerçekleşmiştir
Kuğu
Sessiz fısıldaşır sahilde kuğu
Eğilip kalkışı endâmı tuğu…
Zarâfet âşk güven âsil ve sakin
Narin ve gizemli hep buğu buğu…
Yol
Yol
Câiz midir atma sözü bir yana
Engel yoktur mârifette yanana
Yol ikidir tek yol gider cânana
Bir’i tutsan tutamazsın sen seni
Sen tutmazsan ecel tutar enseni
160
Rıza-yı İlahî sonsuz limana
Götürür gerçekte insansak şâyet
Esas maksad O’ysa şiirde mâna
Ve İslam dostdoğru yol diyor âyet
Gaye
Er gibi yaşayıp hikmetle baksan
Ruhuna tefekkür salabilirsin
Var olanı düşün sen neden yoksun
“Nasıl sen gayesiz kalabilirsin”
Kenz
Zaman âsi sâmimiyet münzevi
Er odur ki sonsuzluğa yâr ola
Kalp dediğin bir zerrecik kenz evi
Görmeyeni aksak kala kör olâ!
Öldürür
Ruhu nefsin önüne, dize çökmek öldürür
Sayısız nimetleri, tersiz ekmek öldürür
Şöhret denen şeytanı tespih çekmek öldürür
Hakk de tereddütsüz, nasır bitsin diline
Şirkin uzuvlarına, susup bakmak öldürür
Emânet
Hoş ismini düşündüm öptüm bizim Memed’i
İsmi tatlı teberrük Ahmet’in emâneti
Lekesiz sâmimiyet, dedi baba gel hele
Sıkı öptü elimden çekti gitti hergele
İnsirâh
Sabir çekiyorum seytana inat
Hücreler hükmünde uykular tekler
Duâ icra et der ses ve heceler
Alnım seccadede insirâh bekler
Fıtrî
Şiir fıtrî çiziklerim
İstedim ki vezin olsun
Gâm ve çile rızıklarım
Güzel günler sizin olsun
O
Sabır sabredenin emsâlsiz varı;
Mevlâ kalbimize hırs tutturmasın.
Olur, elbet kulun âczi efkârı,
İnsanlığımızı unutturmasın!
Vedâ Hutbesi
Mukâddes mübârek eşsiz nasihât
Ne çok ihmâl ettik son hediyeyi
Kur’ân sünnet nerde biz nerde heyhât
Bekle, saâdet-i ebediyeyi
Odun
Takvadaki tezahür, tevekkül var teslim var
Şüpheye set çekmeyen kalbini bağlayamaz
Duygulara yaslanan gözyaşların fâslı var
Fasılsız ten odundur, odunlar ağlayamaz!
Biz
Üç kıtada cirit attık
Malazgirt’te at oynattık
Çığır açıp çağ kapattık
Yolumuz Kur’ândır bizim
Hasret
Medeniyet tasviri köprüler ve kemerler
Gidenleri uğurlar hüzünleri emerler
Ruhum mâziye hasret,dünya bir ses bekliyor
Ah be beyaz atlılar, Osmanlar ve Ömerler
Yazarlık
Toprak kokan yaşmaklılar ne çok az
Çözülüşe baş koymuştur pazarlık
İzzet öldü edep viran yâr duymaz
Pelteleşmiş kürsülerde yazarlık
Hamal Gibi
Kavgamda susuzluk, kapımda hüzün
Binyıllık fırtına tapumda hüzün
Ben kime divane ben kimevurgun
Yüzüm hamal gibi, ipimde hüzün
Korkaklar
Harp değil dünyayı sessizlik bastı
Şiddetin çarkını korkaklar besler
Tarihi sulh diyen deyyuslar sarstı
Ölümün arkını korkaklar besler
Meçhûl
Çöl kokan mâtemin, yası olsaydım
Unutulmuş hüznün hissi olsaydım
Kavgalarım meçhûl âşk dolu hurcu
Taşımak din imân ve namus borcu
Bir Sabah
Bin yıllık kavgamın Hakk'a sözü var
Zulmün merkezine ateş yağacak
İnşAllah tersine esecek rüzgâr
Bir sabah ülkeme güneş doğacak
Uyanış
Fatih'ten Yavuz'a Hicaz'dan Fasa
Zihni eğritenler âh bir anlasa
Davalar dağınık rüyalar sağır
Uyanış bekliyor değişmez yasa
Hangisi
Düğünlerde keşiş,Camide vâiz
Kimlikte Müslüman midemiz fâiz
Bu nasıl pazarlık, hangisiyiz biz
Lütfen ciddi olun, hangisi câiz!
Biz
Susuzluklar artınca, aşılmaz bende vardık
Kavga bizde hakikat, rahmet esende vardık
Bu gün varız yarında, muhteşem dünde vardık
Biz mârifet mimarı, Buhâra’nın irfânı
Ölümden korkmuyoruz, ölümsüz günde vardık
Siyon
Elleri kanlıdır hesaplar saklı
Zıtlar çiftleşiyor görün üst aklı
Artık yıkılmalı Siyonun bendi
Köşe başlarına cellât döşendi
Gelse
Bu şehre sığmayan hayallerim var
Bende hep susuzluk orda hep bahar
Mukaddes fırtına kucakla beni
Meçhûle açılsam gelse sonbahar
Meziyet
Hayat zirvelere taşıyabilir
Sakın kimselere olmasın diyet
Tersiz yükselenler üşüyebilir
Esasen haddini bilmek meziyet
Saliseler
İrfânını çevir bir’e zenginleş
Emzirmektir tebliğ, işindir senin
Düşün bu gün yarınını, olma leş
Saliseler tükenişindir senin
Müflis
Salih kalpler gece gündüz hürdürler
İnkârcılar dört mevsime kördürler
Doymaz gözü küfre haddi aşanlar
Ürpermeyen mağrur müflis türdürler
Hak
Gelir geçer halklar bir tek hak kalır
Şüphe yok ki çevirtilen çark kalır
Kavgaların son bulduğu diyârda
Korku ümit, ulaşılmaz fark kalır
O'nun
Cennet O'nun mülk O'nun
Bâki O'nun ilk O'nun
Uyan artık Rüyâ'dan
Ecel O'nun ğalk O'nun
Yular
Şu fâni dünya ki bekaya yular
Nefsi emarede fena bul ki yan
Fıtratın ritmidir temiz duygular
Elemsiz lezzeti var mı anlayan
Varış
Hak-batıl zorlu yarış
Ezelden berzahadır
Hak-batıl zorlu yarış
Hep varış Allah'adır
Vazgeçmem
Hissizler parkında harelenirim
Gözyaşı kavurur çıralanırım
Hak yoldan vazgeçmem yaralansam da
Yarayı unutur hirâ’lanırım
Yadımda
Garbın kafasıyla sen hırlayan ses
Polemiği bırak, kes dilini kes
Vatan vatan vatan, vatan mukâddes
Öfkem kor yanardağ sonsuzluk yadım
Küfrü boğazlayan yiğit celladım
Gibiyiz
Yolcu ve oyuncak, oyna esneme
Sanki bu dünyada kalmış gibiyiz
Önce mezar durak sonra mahkeme
Peşinen cenneti almış gibiyiz
Ebed
Dünya aldatıcı iki hecedir
Lezzet zevk ziynetler hep sizin olsun
Ebedi hayat ne, menzil nicedir
Huzura gidecek bir yüzün olsun
Doğacak
Her nere bakarsan irşat izi var
Mutlak güzelliği bir gün sağacak
Zekâ tefekkürle kendini arar
Sabrın bahçesine güneş doğacak
Annem
Songüzün karakış ilaçların nem
Ne kadar gözyaşı defnettin annem
Parmakların titrer yaşın silerken
"Bir"siz hükümlerin canı cehennem
Harâbe
Kaç sütûn şu ömür veyahut kaç gün
Gün gün kaypaklığı çok şeye gebe
Felsefe zirkeden maske ve oyun
Cehâlet hırlıyor dünya harâbe
Harâbe
Kaç sütûn şu ömür veyahut kaç gün
Felsefe zirkeden maske ve oyun
Fikrin kaypaklığı çok şeye gebe
Cehâlet hırlıyor dünya harâbe
Bilene
Şuûr kucak açar haddin bilene
Tefekkür bilmeyen sözler bil ene
Lâfzın asâleti sükûtta saklı
Hâl odur ki kılıç gibi bilene
Hakikat
İns köpekler yal istiyor yal ana
Düzen bu ya yedirdikçe yalana
Faziletten feragat mi edelim
Hakikati takas etmem yalana
At-eş-ek
Her toplumda mutlak vardır at eşek
İki ayak olanlara ateş ek
Uğrar mı hiç bir dirhemlik haysiyet
Bütününü yığın yığın at eş ek
Buruşuk
İri lâflar eder irâde kara
Ruhu hep buruşuk zihni çengelli
Fikri parıldatıp satmış inkâra
Ehli küfür desem dilim engelli
Gölgelik
Herkesle dost olunmaz, erdem olmalı safta
Dost var ki ihtiyarlık çok şey kalır arafta
Dostluk hem hürriyettir hem yakıcı bilgelik
Ve bildim anladım ki; dost bir yudum gölgelik
Gibi
Fikir suda kum gibi
Söze âhenk dem gibi
Gıda âsil ruhlara
Karanlığa mum gibi
İkindi
Meçhûl hisler gelir ezân ses verir
İkindi suskular âşkla canlanır
Kurtulurum süfli dünya pus verir
Secde eden gerçek vatanı tanır
Âlim
Öyle söz söyle ki zındığı ürdür
Edepsiz çok âlim ilmi üfürdür
Sanmayın ki hicvim şahıslaradır
Mümin riyâ yapsa ucu küfürdür
Mukâddes
Hikmeti düşünüp sızlanmayı kes
Kadere rızayla mükellef herkes
Her bir musibetin rahmeti vardır
Vazife mübarek dava mukâddes
Sayıyorum
Cebirle aram yoktur isteme sayı yorum
Topla çıkar bölüp çarp tüketip sayıyorum
İnsanı tarifeyle tahrik ve şımartmadan
Tavırlarına göre adamdan sayıyorum
Keşkelerim
Yorgan döşek ifşâ ettim hâlimi
Lâl eylesin hâk demezse dilimi
Geceleri rüyalarım lâlezar
Keşkelerim son perdenin filimi
Batı
Batı kof hükümran hodgamın sesi
Her dâim şuursuz Siyon itidir
Diktanın maskesi sonun piyesi
Kibri tükenişin alâmetidir
O'nsuz
Hürmetkâr bir üslûp ömrü niyetim
Şiir vadisine çok şeyler yazdım
Kavgamın rengidir hüsnüniyetim
O'nsuz duygulara yaklaşamazdım
Sevgi
Cennet kadar güzel hakkı bilen el
Hüznün hoş olsa da tebessümle gel
Hak sevgidir hoştur âşktır unutma
Anladım ki İnsan sevince güzel
Perde
Yakınlığım sana en çok seherde
Hüzünle bezeyip düşürdün derde
Gülmeyi özledim epeyden beri
Tarifsiz kederler bendeki perde
Gölge
Muhkem zincirlense recâ halkası
Bütün tefrikalar, sabrın belgesi
Şafak doğar ya da yanar kandiller
Koş diye haykırır hakk'ın gür sesi
Yol
Kalp ehlî gerçekte yârine kuldur
Kalbi güzellerin acısı boldur
Yol töre edep âşk tasavvuf yoldur
Yol ki ilim irfân insanlık hâldir
Edep çuvalını doldur ha doldur
Savaşçı
Kovala burjuvayı sav aşçıları
Peteğe mahrem sokmaz savaşçıl arı
Zerre kadar sarsılmaz yârin yolunda
Büyük cihat ve nefsin savaşçıları
Unutma
Tek gerçek saadet bir’i unutma
Ümitvar ol sahip çık sözlerine
Kur’ansız öğüdün yolunu tutma
Hakikat sürmesi sür gözlerine
Kandil
Avrupa yol kandil ini
Salyalamış kan dilini
Mecusi’nin kalıntısı
Nerde yakmış kandilini
Kayıt Tarihi : 28.3.2017 14:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ömer Ekinci Micingirt](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/03/28/dortlukler-4-25.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!