kör bir celladın
yağı kurumuş urganını, ilmek-ilmek iğnesinin deliğinden geçirerek
boynundan yırttığı yaşamları, yırtıldıkları yerden yeniden dikerek
yeni bir güneşin doğum müjdesini, mahşere bıraktığı son veda saatidir.
sorar bir ölü
mesela yarın yeni günü, görebilecek miyim yani güneşin yedi rengini
ya sevdiğimin gözlerini ve hiç koklayamadığım saçının bir tek telini
gösterebilecek misin bana, yeni öğrenilmiş bir alfabe ile yazılacağını
bütün aydınlıkların aşkta ve ülkede ve yazıldığı gibi de yaşanacağını
/bırak elindeki iğneyi ve yağsız urganı, o eller dikmez daha da kirletir
yetimhane bahçesinin öksüz fidanına, hangi kuş tünerse, o ağır gelir../
*
sağır bir arya
yükselir çığlıkla, boynu cellatta bestecinin, bestelenmemiş operasında
koltuklar boş, en zehirli örümcekler nöbet tutar locaların kapılarında
suare derinden sessizlik gibi açar perdelerini, kimsesizliğin ölüm saatidir.
ağlar bir nota
piyanonun tuşları da, kemanın telleri gibi kilitlenmiştir aynı hücreye
hiçbir dizede bir sevgili söyleyemez sevgilisine, seni seviyorum diye
boynunu büker çöl dikeni, akrep sokunca kuyruğunu kızgın kumlara
kimseler duyup bakmaz artık, ıslak kaldırımlarda ağlayan çocuklara
/yiten sesini bulur mu kuşlar, pişmanlık çağından geriye dönüşlerden
celladın yüzündeki karanlık maske, kendini saklar, ancak kendisinden../
*
dilsiz bir duvar
aynada kendine bakar ve söyle bakalım ayna der, benden doğru ne var
ihtiyar zamanların bütün yanlışları, kendilerini benim arkamda saklar
bir tuğlanın bir tuğlaya, gel beraber bu duvarı yıkalım dediği isyan saatidir.
sıvanın çatlaması
ilk tuğlanın yerinden kalkıp sahnede yer almasıdır, ardından bir daha
ve şimdi duvarın bütün tuğlaları sahnededir, yan yana ve aynı koroda
ama kemanın teli ve piyanonun tuşundan gelen, bu en sevilen melodi
korodaki her tuğlada, ses bulmak yerine, kaybetmektedir bütün sesini
/bak, çok uzaktan duyduğun bu resim, en güzel gülümsediğim resimdir
yaşamak, arıya bal veren çiçeklerin, bütün renkleriyle açtığı mevsimdir../
*
son maymun gözünü açar
ilk gördüğü en yeşil kırlarda bir taze çiçek, duyduğu ise arıların sesidir
gülerek anlatır görüp duyduğunu yanındaki çocuğa, bu işaret fişeğidir
ve beraber koşarlar o kırlara, arılar havalanır, yaşamın ilk başlama saatidir.
Kayıt Tarihi : 16.8.2010 07:13:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kendi kendinin celladın olmadan, Gör, duy ve konuş... Ki belli olsun yaşadığın. Hiç bir şey yaşanmış sayılamıyor çünkü, yaşamadan. Şimdi yaşamanın tam saatidir...
![Cevat Çeştepe](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/08/16/dort-maymun.jpg)
her zamanki gibi kalemi kağıtla dans ettirmiş üstad adeta.. tebrikler
'Derin olan kuyu değil, kısa olan ip' tir. Siz bizi kısacık bir iple, derin kuyulara götürdünüz... ve hayata yeniden gülümsettiniz...Kutlarım.
Saygı ile.
ilk gördüğü en yeşil kırlarda bir taze çiçek, duyduğu ise arıların sesidir
gülerek anlatır görüp duyduğunu yanındaki çocuğa, bu işaret fişeğidir
ve beraber koşarlar o kırlara, arılar havalanır, yaşamın ilk başlama saatidir.
Cevat Çeştepe
NEFİS AYRINTLAR, GÜZEL BAĞLANTILAR. ELİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK. SAYGIYLA.
Felsefi yanı ağır basıyor ve irdeliyor şiir ustalıkla
tebrik ederim
sindirerek okumayı gerektirir diye düşünüyorum
Kaleminiz var ola
Sevgiyle kalın
yağı kurumuş urganını, ilmek-ilmek iğnesinin deliğinden geçirerek
boynundan yırttığı yaşamları, yırtıldıkları yerden yeniden dikerek
yeni bir güneşin doğum müjdesini, mahşere bıraktığı son veda saatidir.
Ne kadar güçlü bir tanım.Cümlenin uzunluğu hiç te garip gelmiyor bu güzel anlatımda.Oysa her cümle birer paragraf. Zaten şiir de değil. Ama okumak çok güzel.Hissettirdiği duygular güzel. Paylaşım için teşekkürler sn. Çeştepe...
TÜM YORUMLAR (89)