Diyap Mansuroğlu Şiirleri - Şair Diyap M ...

0

TAKİPÇİ

Diyap Mansuroğlu

Kaderin çizgisinin olması değil, sivri uçlarıdır kalbe ağır gelip titreten elleri. Gözünde yaş donduran cinsten yaşantının üstüne insan olamamanın yargılanışları bir yağmur gibi yağar yüzüne. Özgürlüğün en büyük bedel oluşuna takdir, senin gibi olunamayacağına yalnızlık, kepazeliğe insanlık demek kadar köreldi her şey. Varsın yüz yıl daha sürsün dört duvar; ardını yaşayanlar ölümü tadarken, yaşayacak bütün kanat çırpışlarım inadına inadına. Her aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık oluşunda dikine, hayatın yüzüne yüzüne tükürüşlerim evrende baki kalacak. Bir çocuk çığlığı kadar keskin, bir acı kadar gerçek, bir kalp kırığı kadar dingin ve tüm diğer yaşandı sanılanlardan daha derin kazınmış olarak yaratılışa.

Kabuller mutluluğu getirirken, en büyük saadetin aptallık olmasına kanaat edemeyip kendini yaşarken feda eden tüm organizmalara, hayatı uğruna kuyruğunu terk etmiş tüm kertenkelelere, bir hayat dersi oldukları için zamanın sonsuzluğundaki belki de kimsenin anlamadığı yankıları için selam olsun. Ötelenmemeli hiçbir hayat, kıstırılmamalı hiçbir kuş. Ne bir hürriyet pahadır bir hayata ne zaman bedeldir bir ömre. Tutulmamalı hiçbir karın ağrısı. Çağırılmamalı hiçbir gözü yolda olan, gözü donmuşlarca. Bedeli özgürlük olmamalı hiçbir tebessümün, benden başka!

Yaşamanın gerçekliğine dair ne varsa yanlış bilinen, terk edilmemeli. Azınlıklar yok olup kalabalıklar baki kaldığında, ölmek artık gerçek olduğunda, dört bir yandan yalanlar aksa da ikna olmayacak bir çılgınlığın tüm kehanetlerini ezberlemek dahi kaderi önüne sermeyecektir insanın. Bu yüzden; bağlanmamalı hiçbir kanat, bağırmamalı ağlamak ve şarkı söylemek dışında. Hiçbir önemi yok artık kaç peygamberin gelip geçtiğinin, kaç günahın yazıldığının şimdiye kadar; kaç çocuğun öldüğünün bir ömrün kıyısında. Tutulmamalı hiçbir adım, seninkinden başka. Tutulmalı kasıkların, donmalı adımın. Adım attığın yol altından zaman gibi kaymalı. Bir pişmanlığın daha olmalı, alnına kömürden harflerle yazılmalı. Sönmeli her bir ateş, bağrına düşenden başka.

Devamını Oku
Diyap Mansuroğlu

Atma beni günaha.
Bak zaten ayağım, dizlerim, sözlerim çamur.
Hangi dergah paklasın beni,
Çalma beni mezata, ahımdır gurur.

Giderim yok, yüreğimi atsam kalanım kuruş etmez.

Devamını Oku
Diyap Mansuroğlu

Hüznün tokatı mutluluğu arlandırır.
Hak etmeyenin yüzünde fahişelik yapmaktan utandırır.
Tutar yakasından bahçemde boynunu sallandırır.
Ar eder, vah eder, ah eder hayatadamı.

Düz sokakta arnavut kaldırımlar kadar satır satır yalnızlık.

Devamını Oku
Diyap Mansuroğlu

Duraksız yaşamaktan değil, yaşamın hızının dünyamın hızından hızlı olmasından döndü başım, bundandır şarampole yuvarlanmam. Dünyevi tüm ihtirasların gölgesinde kalmak korkum. Arınmayı dilerken daha kötü kirlenmek çaresizliğini yaşamaktansa kaderime bir mercekle güneş tutmak daha iyi olacak diye düşünürken, bulutların çökmesiyle ölmeden değersizlik ateşinde yanarak yaşamak zorunluluğu endişem. Yakmaksa, iyi bilir sigara. Affet, çok içtim yine.

Hiçbir sakinliğim durdurmuyor zamanı. Kara değil gece, sadece ışıksız. Işık ise uzaklardaydı, çok yalnız. Doğacak mı bu gece de güneş bilemem; korkum, güneş yüzüme vururken içimin karanlıkta kalması. Tüm dünyevi tabiatlardan ayrılmaya karar vermişken artık ömrümün baharında, baharın yüzüme tokat atması. Bir minder bir yastığa uzanmak bile bana yetecekken sıcak sancılarıyla tüm organizmaların değerlerinden ayrılıp ben olamamak endişem, içimdeki bulağan sancının yakımtrak tıslaması. Çıngırağını kopardığım gecenin sessizliği de onun korkusundan. Lanet olmasın! Onu dahi israf etmeye niyetim yok yaşarken. Tüm köleliklere gerim gerim salmışım kendimi. Tüm özgürlüklere eriştim böylece. Bulduğumu başıma taç, beklemediğimi gönlüme miğfer eğleyerek geçiyorum içinden. Bir senden, bir sene doğru… Anlaşılması imkansız bir denklem halinde.

Korku yetmiyor. Şarkılar yetiyor; yeter, diyor. Sözün olur mu yeter, bizden ibaret. Biz olursak kalan alır başını gider mi, yokluğuyla edinip bin bir maharet. Ya yetmezse, ya yetişemezse varlık, ya anlatamazsa söz, yaşanamazsa hayat. Böyle mi yoksa rağmen mi? Söz mü yoksa fiil mi? Yaşanır mı hayat, geçmişten ibret, gelecekten ibaret?...

Devamını Oku
Diyap Mansuroğlu

Görmedim ömrümde böyle bir ruh hırsızlığı.
Ey gurur, ey kibir, ey kendine yaşamak!
Siz nasıl birer kalp hainisiniz ki,
Nasıl görmezsiniz haksızlığı?!

Durur mu yerinde kalbi, hep kaçar.

Devamını Oku
Diyap Mansuroğlu

Üç yüz altmış beş gün altı saat saydım bir günde.
Saliseler saniyeleri, saniyeler dakikaları kovaladı.
Dakikalar saatleri, saatler hayatları…
Kendi içinde taksimdi her bir an,
An an bir günde,
Üç yüz altmış beş gün altı saat saydım.

Devamını Oku
Diyap Mansuroğlu

Sevgini gördüm.
Gerçekliğim içinde yarının gözyaşlarını bugünden ağlarken,
Yalanların yalanlarıma sımsıkı sarılı artık.
Kolları kirli,
Saplanabildiğimiz kadar,
Batabildiğimiz kadar kirlendiğimiz şu dünyada,

Devamını Oku
Diyap Mansuroğlu

Tutunduğum dallar yüz döker ayaklarımın tedirginliğine
Bir ağaç gövdesi kadar güvende hissedememek ne acı
Bütün bir sevda seli akarken gözlerimden sinsice
Kalan ne ki giden ne ki artık her şey bitince

Bir kuşun mahpusluk kafesinde hissettiği güveni

Devamını Oku
Diyap Mansuroğlu

Bahşedenin güzelliklerini yayarken dünyaya,
Bahşedilenden ten çekerek,
Yürek dikerek patikalar diredim her yana.
Kara kalem çalışmaları yapıyordu yürek,
Elinde nasırlar ve siyah bir çantayla.

Devamını Oku
Diyap Mansuroğlu

Neye yarar sürreal hayat dediğin,
Kalbini baharına açamadıktan sonra?
Can çekişir de ölmez yürek dediğin,
Göstermeyen zalimdir, kendine evvela.

Nutkunu tutmanın ne faydası var,

Devamını Oku