Ben ortalıkta sessiz dolaşan, insanların tebessümlerle süslü yüzlerinde hüznü okuyan, darmadağın hayatlara günah çözümleriyle kendini harcamaktan kaçınmayan... Ey ben! Dinle kendini, elini açtığın Tanrı bile şaşkın senin çaresizliğine. Verdiğini bu kadar ağır sanmamakta idi belki de. Ey ben! Duy kendini. Bir tebessüme inat bin hüznü indirme yeryüzüne. Suskunluğunda kimse bileyecekse içini, yaşanan tek heder ömür sana kendi ellerinden bahşedilecek. Pencerende dünyayı seyretmene ortak biri kendini bilmez. Yeni dünyalar tanımak, tanıtmak bu kadar zor mu? Hani herkes Tanrı’dan bir parça denmişti ya... O zaman neden bir insan bir insanın ömrüne bu kadar zor adım atar. Tanrı kendini tanımaz mı? Mademki herkes Tanrı’nın bir parçası, Tanrı’nın kendini tanıması o kadar zor mu?
Şimdi biri, yaratana laf ettim diye de kızar bana okursa. Varsın kızsın, yalanım yok. Aptalım diye yaptığı şaka gerçeğin kendidir belki. En azından içimde taşımıyorum söylemediklerimi. İki gözü, iki kulağı; iki kolu, iki ayağı olan bir riyakar olacağıma yanan bir beden olsam kafi!
Bir tuhaf deneme kalemimdeki. Uzun zamandır yazmaktan alıkonmuş yüreğim, az önce bırakıldığı yalnızlıkta cirit atmakta. Her yer aynı, inan mürekkep. Ben susarım ve dini, dili, ırkı yoktur bu kafir duvarların... Hep dört tane, hep üstüme üstüme...
Tamamı pahalı malzemeden,
Süs püs dolu hali.
Siyah siyah püskülleri var,
Savrulur her adımda.
Sağlam değil ama,
Can,
Candan gittiğinde,
Yine de kendine can derse,
Sana ait değildir o can.
Çünkü,
Ölmek, tek bir can vermek, olabilse de;
Adını başkası söyledi,
İnanmasan da.
Öyle bir yalandın ki,
Söyledim,
Kimse inanmadı,
Benden başka,
Gözün aydın, dedin.
Boş ver,
Üzülme,
Zaten üzülmemişsin de anlaşılan, dedin.
Seni sevmemişim, dediğimi uydurmuşlar,
Zaten sevmemişsin bile, dedin.
Kızdırdığında,
Yüzümde kırmızı bir tebessüm olsun gördüğün.
Paylaşamadığımda seni,
Kıskançlığım olsun bütün derdin.
Sahiplendiğimde seni,
Sınırlarım olsun varlığın.
Soğuk,
Sıcak…
Hiç farketmiyor.
Akınca sular temizlemiyor.
Kırk tas su,
Kırk fırça darbesi,
Durma, vur sen de.
Seni zapt etmeye çalıştıkça,
Bağrıma bağrıma…
Sanma ki kalacağım gözyaşların dökülürse.
Gideceğim varsa, gideceğim.
Kaderimi tamamlarım kalem git derse.
Adım adım uzuyorlar onlar.
Hiç bilinmedik bir caddenin köşesi,
Yahut bir tuhaf duygu emanetinin silistresi.
Her yeşilde bir boy daha,
Her durmakta birkaç daha.
Peki neyi vermeli?
Süzme salak çocukluğumun özgürlüğünü özledim, gökyüzünü parmağımla göstermenin özgürlüğünü. Buluta dönen göz bebeklerinden utanmayıp hınçla istediğim tutkularımı haykırmaya hasret düştüm kıymetsiz yollarda koşmaktan. Betermiş büyümek; biliyordum, direniyordum. Zaman aldı getirdi, ben çırpınırken inatla. İstemedim, isteksizdim. Dizlerimin yaralarını kalp kırıklarına, milyon kere sorsalar değişmezdim.
Kangren yüzlerin donuk sıcaklıklarını gözlerimle okuyup ruhumla üşümek, çimenlerin sonbaharda kokuşmuş hallerinden bile kötü. Issız bir toprağa uzanabilmeyi ise dünyanın en güzel kadınıyla sevişmekten çok arzulamak, kime mal olduğu bilinmeyen sahte güzelliklerin gün yüzü görmemiş hastalıklarından kaçmak arzusunun en büyük delaleti. Kandığımız, sorumluluğu alınmayan her büyük yalanda, olmayan bir şeyi kaybetmenin anlamsız kaygılarına düşünce cehennemi aratan burukluk, keşke amansızca esen rüzgarla bir kar fırtınasına dönüşüp soğutabilseydi evrenimizi. Ayrı ayrı düşen evrenlerin yalandan sonraki gerçek umarsızlıkları, mesafelere meydan okuyan harika gerçekler ve tüm bunlara rağmen güzel olan boş hayatın mazisi. Boş hayatı anlamlı kılan yaşanmışlığı, acıyı bile sevdiren sinmişliği.
Yer değişmek ister insan suda balıkla, havada kuşla. Acısı dinsin diye koşa koşa kaybetmek ister kendini. Bir diğer söylemle, varlık içinde yokluk çekmenin en can alıcı halidir ayrılık. Denize atılan iyilik olmak ister insan sırf iyi olabilmek için artık. Öte yandan hızla geçerken zaman ve yaşanırken hayat, yüzüne çarpan rüzgarı kokladığında yaşadıklarını değil de yaşadığını duyumsayabilmek ister. Halbuki çetrefilli ve çirkin havanın üstüne yakılan sigara, çekilen zehrin aromasını değiştirmekten başka bir işe yaramaz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!