olabildiğine umutsuzum anlıyor musun
ve olamadığın kadar mutsuz..
huzursuzum anlayabiliyor musun
ve olamadığın kadar ruhsuz..
yaşanmışlıkları özlüyorum
seni özlüyorum anlayabiliyor musun
Bu kalabalık cadde içinde
Gezinip dururken salaş ruhum
Bir tabelaya çarptı gözüm...
Caddenin adı sahte sözler caddesi..
Sahte sözler caddesinden geçerken
Ayağıma takıldı sahte bir söz
Düşmedim ancak burktum ayağımı
Önce dikkatlice bir baktım
Çok ufak tefek birşeye benziyordu
Bu muydu benim ayağımı sendeleten dedim
Onu da bir güzel payladım
Az kalsın düşüşüme neden oluyordun diye
Bir de ufak tefek ki sormayın gitsin..
Daha yakından görmek istedim onu
Cadde de bir hayli kalabalık
Her an başkasının ayağına takılabilir
Benim canımı yaktı başkasınınki yanmasın diye
Kenarıya çektim onu
Konuştuk biraz benle ilgili birşeylerden bahsetti..
Ama inanma dedi hemen
Sana nelerin sahte olduğunu söyleyeceğim dedi
Dinliyordum tüm dikkatimle onu
İlk kez sana aşık olduğunu söylemişti
Değil mi dedi? Ara ara bazı harfleri yutarak
Evet dedim ruhum buz kesmişti o an
Sadece bunun için bile
Ayağına takılabilirdim dedi bana
Sahte söylenen sözlerden sadece birisiymiş..
Devam edeyim mi dinleyecek misin dedi
Israrcı bir ses tonuyla..
Devam etmek ve etmemek arasında
Sıkışıp kalmıştı ruhum...
Merakta etmiyor değildim hani..
Peki bakalım devam et dedim..
Bir çok şey anlattı..onunla ilgili
Ona dair..Bana dair..İkimize dair..
Bir çoğu da sahteymiş..
Gözlerimden akan yaşlara baktı
Dokundu ve irkilip hemen elini çekti.
Buna bir şey diyemem,
Benim işim sadece sahte sözlerle dedi..
Son bir şey soracağım dedim
Baktı yüzüme kafa sallayarak..
Seni seviyorum deyişi peki dedim?
Yüreğini acıtmak istemiyorum dedi
Sussam anlar mısın dedi...
Ve sustu..
Bir boşluğa dalan düz bakışım..
Ağzımdan çıkan tek kelime...
Yalanmışş demek...
Yalanmışş hee...
dilgüşa
Herşey karşılıklı derdin değildi işte
Sen sevmedin mesela..
Senin için uçurttuğum uçurtmaları
Görmedin mesela..
Bakışlarımız karşılıklı değildi mesela
Görüşlerimiz de
biridir çocukça masumiyetiyle
bakar gözlerinin içine
senin aklınsa başka yerdedir
göremessin o an
onu ve ondaki saklı olanları..
biridir senin için
gökteki yıldızları avuçlarına dizer
göremessin
başka şeyler yüzünden
farkına varamassın
ve bu sefer o incinir...
herşeyi farket çok geç olmadan
ve biridir
bazende ahenkli seramoniler yaratır sana
iç dünyasında
sen başka seslerin akışında kaybolur
onu duyamazsın..
DİLGÜŞA
yazıldığı gibi okunamayan dillerden benim duygularım..
hissedildiği gibi söylenilemiyor işte..
dilgüşa
Ne zaman başladı bu hikaye?
Gittiğinde unuttum.
Anımsamak zor..
Dön..
Sadece ne halde olduğumu gör..
dilgüşa
Ağaçlarının gölgelerine sığınıyorum sancaklı şehir
Gölgeye sığınarak kaçtığım güneş değil
Güneş yok ama yanıyorum
Yakıyor bedenimi bir avuç acı
Diş etlerini parçalarcasına bağırıyor bir çocuk
Derinden derinlerden
Kulağıma geliyor bir tel ses ses değil sanki durmak bilmeyen bir sancı
Keşke..Keşke diyorum..
Suların oluk oluk değil damla damla aksa çatlamış dudaklarıma
Yine de doyarım fazla gelir doldururum avuçlarıma
Şehrin ortasında yanan alevlere inat geçerim karşısına
Giyerim karaları en matemli bir günde ve haykırır yüreğim
Ey insanoğlu hani ademden doğma kardeştik?
Bu yaktığın yangın elleri kül olan çocuk. Neyindi senin?
Bakma öyle ademoğlu konuş.İnsanlığından mı utandın yoksa?
Bu kadar mı bürüdü gözünü beş kuruş para
Oysa ne sana ne bir başkasına vaadedilmedi sonsuz dünya.
Yapışacaktır yakana inandığı dünyada hakkını gaspettiğin insan
Bedenine izinsiz sahip olduğun kadın..ana
Ruhunu çalmaya çalıştığın çocuk..dönmek isteyecektir çocukluğuna
Herşeyden habersiz küçük sandığın soracaktır hesap sana.
Yaşamın rengi neydi burada acaba?
Herkes vurgun yemiş bir ayaz
Bosna senin renginde anlam buldu yeşil mavi beyaz
Mavi ne dezinde böyle asildi ne gökte..
Bosna semalarına bakıp boynu bükük kalanlardanım ben
Uatınıyorum ey insanlık senden
Bu muydu benim inandığım insanlık
Her taraf açlık sefalet
Açlığı doyururcasına ağır bir koku kan..
Tüm acıları bastırırcasına tutulan bir matem
Sen utanma Bosnam kaldır başını ve dik dur.
Oysa güzel yüzüne bakmaya kıyamazdım Bosnam ben
Nerede o güzelim yeşilliğin?
Üzerinde ne sulhların imzalandığı barış köprün
Nerede o canım nanoların türküleri
Bak ne güneşler doğdu ne güneşler battı
Senin uğrunda allah yolunda ölenler bir tek huzurlu yattı
Silahların topların patladığı bir savaş meydanı Bosna!
Korkmadan geçerim en orta noktaya,
Açarım ellerimi ya Rab yalvarışım bir tek sanadır sana.
dilgüşa
Denizin gelgitleri arasında nefes alırken değişken ruhum,
Mavinin boğucu renginde yitip gidiyor bir anda.
Takılıp kalıyorum,
Karşı evin üzerini örten mor salkımlara...
Keskin kokusu bakışlarınla eşdeğer acı bırakıyor ruhumda.
Kurtulamıyorum her lahza peşimde olan hayalinin illetinden.
Ellerin öylesine şeffaf öylesine ürkütücüydü ki
dokunulmazlık yasasını taraflıyordu adeta..
Ellerin..Bu kadar zor mu olmalıydı tasviri..tarifi..
Hep derker ya hani aşk gözlerde başlar diye
Yalan!
Aşk teni delen ellerde başlar..
En büyük sessizliğimsin
Şehrin gürültüsüne inat senin sessizliğindeyim..
En acı seni sevdim derdim
Sevginin acısından kavrulacağımı bilseydim eğer.
Üzerime bas geç yolun olayım derdim
Üzerinde yürüdüğümüz yollarda gözüm kararırcasına ağlayacağımı bilseydim eğer
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!