İçimde, kara külleri savrulur,
Sönmek bilmez bir anız yangınının.
Amansız zelzelelerle yıkılır taş üstünde taş kalmayan cismim.
Gizledim tüm günahları, şatafatlı bir maskenin gerisinde.
Bir dağ hüzün olup çökmüş sanki dizleri göğsümde,
Gecenin alaca karanlığında...
Süslenmiş bir gelin arabası
Süzülür umut kapısından allı yeşilli
Gelin yürür baharlara doğru
Arkasında temaşası
Taze hayalleri ile umut diyarında
Bir minnoş pasaklı kedi
Acı uzaklığının
Izdıraplı damındayım
Bilsen ne dardayım
Sensiz
Sonu gelmez ahu zarım
Bitmez figanlarım
Bugün uğurladık
Yirmi dokuzu
Cicili bicili geldi
Yaşım otuz
Hoş geldin otuz
Mor dağlarım
Gün sayarken
Aya düştüm
Ay yıl oldu
Derde düştüm
Dermanı yok
Çaresizce beklediğim köşelerin
Eğri büğrüdür
Benim sevdam
Her yağmurda
Bir toz kalkar
Bin toz konar
Kar yağar
Biliyorum hem duymakta
Hem de görmektesin
Param parçayım
İçim sıkılıyor Ey Allah'ım
Ey görmeden sevdiğim
Doldur kevserinden ver içeyim
Her nisanda, biraz daha eskirmiş insan.
Çağla yeşilini kaybeder,
Dalından düşermiş ekşi erikler.
Gün batımına uçarken aceleci kuşlar,
Ufka asılı gözlerden düşermiş yaşlar.
Her nisanda.
Al sigaramızı gel
Gecenin bu vaktinde
Bir sen yakarsın bir ben
Dertler dağ olmuş
Bir sen söyle bir ben
Sabah olmadan gidersin
Gel artık
Bak eylül geldi
Sende gel
Kara bulutlar geldi
Yağmurlar yüklü
Gel artık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!