Geçtiğin Her Yerde Bir Ayak İzin Kalacaktır Öyle Bir İz Bırakki Buradan Adam Geçmiş Desinler
YAZARA DAİR BİLGİLER
ARAŞTIRMACI YAZAR, AFORİZMACI, RESSAM, BESTECİ, ŞAİR
EJDER’İN kızı Dilek EJDER(FIRAT; 31/ 12/ 1973 Kars’ın Sibirya sı, Türkiye’nin buz cenneti, Dünya’nın sekizinci harikası, kardelenler diyarı Sarıkamış’ta doğdu. O Türkiye’nin hemen hemen her tarafını kaçış karış gezdi ve gördüğü tüm memleket tablolarını yüreğinin duvarlarına astı ve belleğine kazıdı. Almanya, Amerika, Arabistan, Fransa, Dubai ve İran gibi yerlerde kısa ...
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
ÇANAKKALE EŞİTTİR SARIKAMIŞ, SARIKAMIŞ EŞİTTİR ÇANAKKALE
Çanakkale geçilmez;
Bizlerde, Türkiye Cumhuriyet’i vatandaşlığının bir görevi olarak Çanakkale’yi geçmek değil de, Çanakkale’den geçmek istedik. Çanakkale’ye giderken Çanakkale’nin çok soğuk olduğunu söylemişlerdi. Sarıkamış’tan da soğuk değildir, diyerek hafiften bir tebessüm etmiştim.
AH GÜLİZAR
Yürek ülkesinin izbelerinde şehla bakışlı ayrılık hiç çekmedi ki hüzünlü gözlerini Gülizar’dan. Hüzünleri öfkelere bileyip limon ağacının dallarında küçük küçük, sarı sarı güneşleri verdi ellerine mutluluk diye ve sonra açınca güneşini, ekşiyen suratını gösterdi ona derviş (b) akışlı Urfa’sı bile. Yenilmiş bir kalbi var demiyorum her şeye rağmen, yenilgileri ile güzelleşen bir yürek ve yürek ülkesinde onu hiç yalnız bırakmayan yaralı ahdesi ve en vefalı dostu ayrılıkla ne çok hüzün biriktirdiler ve ne çok yıkadılar hüzünlerini topladıkları yağmurlarıyla. Neyse ki ayrılıkları bile kendi ülkesinde güzelleştiren iradesiyle cebin değildi ve ne çok kere düştü cidarından yüreğinin, üstelik çevikti de düşüşlerinde. Ehlibeyt ashaplarımı vardı onu koruyan, meramı sıdk’tan yanaydı onun, ondan mıydı ki her düşüşünde ve her olağan ıskalanmasından hayata, yine kaimdi o, her sonralarında bile düşünüşlerinin. Onu umutlara teşrif eden iradenin dimağımıydı yoksa, yoksa mutluluk, anafor kokulu bir ütopyamıydı ki bu kadar gözleri kamaştıran, rengârenk gökkuşağı gibi kendini yakından gösterip, kendine yaklaşıldıkça çok uzaklara kaçan, pencere arkasında sevgilisine gizli gizli bakan yağmur kızın silueti gibi. Sarıkamış’sa daha ilk gün tıpkı bir arus gibi karşılamıştı Gülizar’ı ve tanıttıkça kendini kimi zaman asudeydi, kimi zaman sükûndu ve efil efil başlayan kar fırtınasıyla kimi zamanda feveran bir çığlığa dönüşüyordu Sarıkamış! Kendi yüreğinin zulasında hiç bir şeyi bırakmayıp, beyaz örtüsünün üstünde tüm pinhanların emarelerini ele vererek çirkin realiteleri difüzyona uğratıyordu kar ve Sarıkamış.. Bu şehirde, kar bir kere kapatmıştı 90 bin kardelenin üstünü, bir daha hiçbir şeyi kapatmamaya yeminliydi sanki bu şehir. Ömür takviminin sayfaları boşu savruk ese, şimdi saat tamda tüm umutları umutsuzluk geçe, Doğu’da cehaletin töresi, Batı’da medeniyetin töresiyle yenilgilerin çisesi kaçtı gözlerine Gülizar’ın. Gülizar terör raylarının siluetinden gözüne takılan ahlarını ve dişlerine takılan öfkeleriyle meal verdi sayfalara, akıllar başa gelsin diye! Yazar, kaleme almak için çıktığı Ah Gülizar romanın Urfa yolculuğunda, Urfa’nın müze kent görünümüne “merhaba” dediğinde, Urfa, dar sokakları, eski yapıları ve fonetik esintisiyle Gülizar’ın yüreğini yazarın ellerine veriyordu adeta, her cadde, ve sokakta Ah Gülizar’ı ahlarıyla topluyor gibi oluyordu yazar. Gülizar’ın baba ocağının avlusundan şöyle bir başını uzattığında iki çocuk, ekşi yüzlü o koca yaşlı ağacın etrafında oynuyorlardı! Çocuklardan birinin adı Didare, diğerinin ki ise Gülizar’dı. Yüzü ekşimsi yaşlı ağaç, etrafında koşuşturan Didare ve Gülizar’a, halaları Ah Gülizar’ın efsanesini, sakızlaşmış gözyaşlarıyla ve gıcırdayan höykürmeleriyle anlatıyordu lakin küçük Didare ve Gülizar bu yaşlı ağacın anlattığı yazgıları anlamayacak kadar küçüklerdi. Urfa’da başlayan kaderi aşk, Elazığ, Sarıkamış, İzmir ve Amerika’da soluk alıyor; hayat cümlesinin virgüller sonrası hastanenin iltica noktasında, Iğdır, Erzurum, Ankara, Antalya, Tunceli, Trabzon, Mardin ve Manisa şivesi, fenomeni bir yordamla soluk veriyor insanlığın irkileceği ve tarihin gelmiş geçmiş en içler acıtan bu sentezi romana. Gülizar’ın rapor ettiği bu benzersiz ve çarpıcı romanı okudukça, gücünüzü kaybedecek, adeta bir dizi seyredeceksiniz dimağınızda! Lakin okumadan kimsenin asla ve asla göremeyeceği kadar tutkulu bir sevda, beşikten mezara, Doğudan Batıya, Doğuda kız, Türkiye’de kadın olmak adlı büyük, bir romandır, Ah Gülizar.
EJDER’İN KIZI Dilek EJDER
TARİHİN DONDUĞU AN;
ZEMHERİNİN KARDELENİ SARIKAMIŞ
Dilek Fırat’ın kaleminden; 90 bin şehidin kahramanlıklarına şahit olan kardelenlerin ve Sarıkamış rüzgârlarının, Dilek Fırat’ın kulağına fısıltı romanı.
Enver paşa yürüyün demişti. Nereye mi? Düşmanın 0lmadığı, ayazın kemik kıran dağlarına doğru yürüyün demişti. Bilinmez meçhul bir savaşa yürüyün yürüyün demişti. Yürüyordu asker zemherinin kardeleni Sarıkamış’a doğru yürüyordu. Ayaz bakışlı Sarıkamış umut, Sarıkamış sıcak çorba, Sarıkamış, yünlü hırka potin olacaktı, Mehmetçiğe Mehmetçik yürüdüğü bu meçhul yolda çok iyi biliyordu ki Ayaz bakışlı Sarıkamış, bahar yürekli Sarıkamış olacaktı misafirlerine.
Mehmetçik, ayazın ve açlığın karşısında kendilerini vatan aşkıyla Sarıkamış’a doğru taşıyan umudun bastonuyla ha gayret diyorlardı. Vatan aşkı ile yüklendikleri bu irade bastonlarının dahi, zaman zaman ayazın ve açlığın hele hele bu sorumsuzluğun örneği olan sarfiyata karşı yorgun olduğu ve askeri taşıyamadığı anlarda oluyordu elbet.
Arkadaş
Soframda sadece ekmek su… Sadece, ekmek su mu diyorsun?
Sen soframa bakınca, sadece bunu mu görüyorsun?
Ya ben!
Ben senin gibi, ekmeği gidip de, fırından almayı bilmedim ki.
DAVETSİZ MİSAFİR
Hani vardır ya, bir gün ansızın kapı çalınır!
Siz “Kim o? ” dersiniz!
Ses vermez kapıdaki yabancı!
Sessizce aralarsınız kapıyı,
Alıp çocukluğunuzu götürür,
AĞLAMA OĞLUM
Ağlama oğlum!
Biliyorum ağır geldi sana bu veda!
Ben kaaaç kez, uğurladım canları,
Kaç kez, tren istasyonunda avuçlarımı sıktım!
Kaç kez, yüreğime yumruk attım vedalara, kaç kez!
Öncelikle şehit babalarının, Devlet babanın ve kısacası tüm babaların babalar gününü kutlar nice babalar gününe el ele yürek yüreğe diyorum…
BENİM BABAM
Elleri tırpan tutmaktan nasır tutan,
Emektarlığın yokuşunda, beli bükülen babam.
Her ne zaman hayatla yüzleş(tiy) sem
O yüzümden bir tebessümümü aldı
Ve yürek ülkemde bir yıldızım daha kaydı!
DİLEK EJDER
KADER ÇİZGİSİ
Bir yol çizmişler, yürümek için;
Bir yandan çakıl taşları,
Bir yandan gül dikeni,
Yürü yürüye bilirsen!
*** *** ***
Gurbetten sılaya türkü, dağlardır dağlar.
Hasretin benim güneşsiz, ayazlı karlı dağlar,
Kalemim yazar mürekkebim çaresiz ağlar.
Ne olur yürek sayfama, bir damla su dök be gurbet.
Bağlamamın dilleri zardadır zarda.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!