Dilek Fırat Şiirleri - Şair Dilek Fırat

0

TAKİPÇİ

Dilek Fırat

Edebiyatta Yazarda Yaşasın Ey Ülkem

Bu sözlerimi bir yazarın serzenişi, bir kalemin çığlığı ve gerçeklerin aynası yansıması olarak kabul edin! Yayınevi krizi nedeni ile kaleminin mürekkebini sayfalara döken yazarlar basım konusunda duygularını bir süredir yüreğinde tuttular ne yazık ki! Geçekten yayınevleri krizde mi yoksa popülerite peşinde mi koşuyorlar? Eğer öyleyse okuyucu nasıl gerçek edebiyatla buluşacak? Neden edebi değeri çok ağır olan kitaplar okuyucunun kitaplığında yer almayıp raflarda tozlanmaya mahkum oluyorlar da ve neden edebi değeri olmayan paranın gücüyle öne çıkıp reklamın ışıltısıyla boy gösteren kitaplar çok satanlar arasında yer alarak okuyucuyu büyük bir yanılgı yönlendirmesine sürüklüyorlar? Böylece gerçek edebiyat katledilmiyor mu? Bu şekilde bizim yani Türk toplumumuzun nasıl güçlü bir yazarı olacak, ya da var olan nasıl keşfedilecek ve okuyucu nasıl bulacak yazarını? Kimin umurunda ey ülkem nasılsa ülkemin yücelttiği yabancı yazarları, şairleri ve kendi içindede magazinsel yazarları var! Yayınevleri neden büyük araştırmalarla omurgalaşmış kitap dosyalarını erteleyip mesleğinin sınırında arayıştan arayışa atlayıp sonunda birde yazarlığı deneyen mankenlerin peşinden koşuyor? Her şey bu kadar mı kolaylaştı ve katletme bu kadar mı günlük hayata ve mürekkebe kadar düştü! Ülkemiz kültürel birikimini, güçlü kalemlerinden tablo haline getirerek bütünleştirip daha güçlü bir toplum olma izlenimini vermeyi ne yapsın, nasılsa başka ülke yeteneklerine güçlendiriyoruz, alkış tutuyoruz, ayağa kalkıyor şapkada çıkartıyoruz! ! ! Cılız kalmak kimin umurunda ey ülkem Günümüz edebiyatı giyotin işkencesinde! Neden? Niçin? Suçlu kim? Tabiî ki suçlu okuyucular değil! Suçlu yayınevlerinde başlayıp reklam ve para zincirinde ilerliyor! Okuyucu en çok satılanlar arasında gördüğü kitabı gerçektende çok çok iyi kitap olduğunu zannederek alıyor! Burada sunanda kabahat var alanda değil! Ha birde halk reklamındaki yayımcılık söz konusu! ! 1 Nasıl mı? Falanca teyze filanca abla popüler olan kitabı duyar fakat söz konusu kitabın yüzünü bile görmemiştir! Nasılsa bir özettir ki dilden dile dolaşır’ kitap okuyor izlenimini verir ondan duyan rolü hemen kendi üstüne giydiriverir ve aynısını bir başkasının yanında oynar! İşte reklamın gücü hem reklamın iyisi kötüsü olmaz! Rabbim kimseyi dile düşürmesin derler ya ama bu kitap dünyası için böyle değil rabbim böylesi dile düşürsün ki dilden dile dolansın kavisi bir dua oldu…
Biz toplum olarak kültürel değerlerimize sahip çıkarak güçlenecek miyiz, yoksa güçlü görünüp esasında cılız mı kalacağız hep? ? ?

Yok mu öyle baba yayınevleri, çıkıp ta popülerite peşinde koşan yayınevleri kapısında sıra bekleyen yazarların elinden tutacak?

Devamını Oku
Dilek Fırat

Hani insan yemeğe suya ihtiyaç duyar ya, işte öyle bir açlık bazen sarıyor ruhumuzu ve manevi duygular kaplıyor kör kalbimizi. Yüreğimizden ilahiler okunur san ki, hem de deli divane.
Aslında bu açlık susuzluk gibi değil, bu manevi duygular, bu sürüklenişler bilmediğimiz güzel yerlere sürüklüyor bizleri.
Bu sürükleniş hep vardır aslında insanoğlu hayatın da.
Bir mey’in peşinden giden kuzu gibi, gidiyoruz ardından bu sesin. Duyduğumuz bu kaval hangi notanın sesidir ki, ne çözülebilir, nede akıl sır erdirilebilir?
Bizleri çağıran bu duygular nedir ki, koşarız ardından?
Adına mutluluk der ararız mutluluğu.

Devamını Oku
Dilek Fırat

HAYKIRIŞ
Yeni yeni kendimi tanımaya başladığımda ne kadarda seviyordum seni hayat. Kuşların cıvıltılarını, yanan sokak lambalarını, en görünmezine kadar böceğini doğanın, en vahşisinden hayvanına kadar hem de; seviyordum seni hayat.
Hayatta doğruluğun, dürüstlüğün, yalansızlığın, haksızlığın karşısında duruşun ve haklının yanında olunuşluğun en zengin insanıydım ben. Ne kadar merhamet, ne kadar hoşgörü varsa hepsini heybeme almış sırtıma vurmuştum ben.
Derya, deniz, okyanustu bende, hoşgörü ve etraflı bakmak da. Kendimi karşımdakinin yerine koyup anlamak, yer değiştirerek bakmak!
Bir gün heybemdekilerin tükeneceği hesabımda yoktu aklımda da.
Sır değildi heybemdekiler, bayram şekeri gibi dağıttığım akidelerimdi onlar. Yürek tatlandırıcı, huzur verici şekerlerim.

Devamını Oku
Dilek Fırat

Yine Sen Sarıkamış
Şehzade bakışlı Sarıkamış’ım ben senden ayrıldığımdan beri en çokta da senin fonetik bir edayla yüzüme çiseni vuran kar tanelerini özledim, özledim Sarıkamış seni, harbiden çok özledim. Ben senden ayrıldığımdan beri yağan karın hiç dinmedi ki yüreğimde, ne çok yağdın ve ne çok çiseni vurdun gurbet gönlüme ve ben ne çok kartopu oynadım kristal yakamozlarınla kırpışan şu hasret yüreğimle! Ve ne çok hüzün biriktirdim yüreğime yağan kar tanelerinle, üstelik hüzünlerimden saçlarıma taçlar yaptım, aynalarda sana hayran hayran bakayım diye. Şimdi ben en çokta hüzünlerimi seviyorum, içinde sen varsın diye, şimdi ben en çokta kavruk hasretlerimi seviyorum, içinde sen varsın diye Sarıkamış! İçinde sen varsın diye adını hasret yüreğimde anı(t) yaptım cabeca hatırlayıp anayım diye. Bak bahar geliyor Sarıkamış yine cemre düştü yüreğime, yine nisan yağmurları biriktiriyorum sokok lambalarının altında, kirpiklerimin üstüne düşüyorsun biefgan ellerinle, odama çekiliyorum ve sessizce aralıyorum perdemi, sokak lambasının ışık huzmeleri vuruyor pencerem dem suretime. Adın yazılıyor pencereme, yağmur damlalarıyla çağıl çağıl Sarıkamış. Parmağımla alıyorum harflerini penceremden, yutkunuyorum gurbet ülkeme seni. Udi bir ses dokunuyor tenime ve ben her gün tuz basıyorum hasrete ve senin sevdanla yanan yüreğimi tuzluyorum hasretine, daha çok acıtsın beni, daha çok yaksın diye. Sarıkamış ne benim sana sevdam biter, ne senin bana sevecenliğin. Hayatta hiç kıskançlık duygularım olmadı da, ya ben senli yani Sarıkamışlı olmasaydım Sarıkamış, evet kıskanırdım o zaman Sarıkamışlıları, ya da Çanakkalelileri! Sana sevdalıyım Sarıkamış, Sarıkamışlı ve senli olduğum için değil elbet, sevdalısıyım Çanakkale’nin de, çünkü Sarıkamış demek Çanakkale demek, Çanakkale demek Sarıkamış demek, siz demek vatan demek, ben vatana sevdalıyım Sarıkamış. Sarıkamış her yerde ve her bende varsında neden seni bıraktığım yerde yoksun Sarıkamış?
Sarıkamış senli olmak, sende doğmak, sende büyümekle senli olunmuyor ki! Öyle kolay değil senli olmak! Senli olmak, büyük sorumluluklar ve ağır yükümlülükler gerektirir, tıpkı sen gibi sağlam seciyeye sahip olmak gerek ve fenomeni yordamla rasyonalist olmak ve senli olmayı difüzyona uğratmamak gerek Sarıkamış. Ne mutlu sana yakışır gibi senli olabilmeye. Beni sen emzirdin ak sütünle, beledin beni dizlerinde, doksan bin kardelen ninnileriyle büyüttün, “Sarıkamış anam hakkını helal et! ” demem diyemem, sana borcum var daha yolun başında merdivenin ilk basamaklarındayım layihalarımla borcumu ödedikten sonra helallik isterim ancak Sarıkamış. Karşımda sen Sarıkamış, bak yine raşe tuttu bu beni haris dağlarının esintileriyle.
Geçen gün aklımda sen Sarıkamış, elimde giyotin kokulu kara saplı bir bıçak, hüzünlerden kartopu soyuyorum soframa! Aklım deruni bir şekilde tüm merkeziyle sende! Gözlerim elime baksa da, akı bende, ışığı sende, yüreğimdeki sana döndüm, yüzüm düştü içime, sana çarptım Sarıkamış! Eyvah! Kestim parmağımı, hem ki çokta derinden, sıkıştırdım parmağımı özlemimin kapı aralığında! “Anneee” diye bağıracağıma aklımdaki sana “Sarıkamış” diye ofuma çığlık attım Sarıkamış! Oturdum sandalyeme ağladım, elimin kesiğine değil ha, sana anne der gibi dilhıraş feveranıma ağladım Sarıkamış. Parmaklarımda sen damladın kıpkırmızı, seni seyrettim hasretimin damlasında, hasretimde kan damladın Sarıkamış. Senli pencereme parmaklarım yağdı, seni yazdım güruh yüreğimin soil kokan sevdasına. Sarıkamış ben sendeyken de hem nasıl özlüyordum seni, hem nasıl sevdalıymışım sana vatanımın kalbi şu benin nabzı Sarıkamış.
Seni Seviyorum Zemherinin Kardeleni Sarıkamış
Seni Seviyorum Sarıkamış’ın Kardeşi Çanakkale

Devamını Oku
Dilek Fırat

ÖZLEM

Yüreklerde Bir Tükeniştir Özlem,
Geçmeyen Derin Sancıdır Dalan Gözlerde.
Sen Çocukluğum Ve Hayallerim,
Yüreğimde Burukluk

Devamını Oku
Dilek Fırat

YOLCULUKMU KÂBUSMU

Gözlerim kapalı, öyle İstanbul’u falan dinlemiyorum; gecenin sessiz kırağısı çökmüş üstüme, etrafımda bir dolu horultu sesleri ve hemen yanımda oturan yaşlı ninenin, arkasından atlılar kovalıyor gibi salata tuzlayıp tuzlayıp, öyle kıtır kıtır yeme notalarını dinliyorum işte! Üff şu yan koltukta oturan şapkalı amca ve boncuk oyalı teyzenin ekmek arasına yumurta koyup koyup yemeleri, doğrusu oldukça rahatsız edici! Şapkalı amca;
“Şaizer hele o ğaşlanmış patatesleri de çığarda yiyağ da” Aman aman geç kaldınız! Diyorum içimden.
Allah’ım bu bir kabus olmalı doymak bilemediler. Midem bulantılara firarda! Siyah poşet gözlerimin önünden uçuşup duruyor!
Sırası mı şimdi, kaybol çabuk kara şey sende!

Devamını Oku
Dilek Fırat

TÜKENİŞLERİM
Anlaşılamazlarda ki bir bendir tükenişlerim
Ve haykırışlarımı duyuramamaktır sağır kulaklara.
Ve ben hep derin kanamaktayım,
Tutunduğum hançer dostlara.
Ben hep sessiz ağlar, sessiz kanarım.

Devamını Oku
Dilek Fırat

ŞEHİTLERİN ÖLMEDİKİ TÜRKİYEM

Şehitlerimize ağıtlar yakıp,
Acının buharı olup toplandık, gökyüzünde.
Bulutlara tek yürek verdik acıları!
Öfkelendik! Kabardık!

Devamını Oku
Dilek Fırat

İNSANLIK ADINA

Bir yerlere bağırmak geliyor içimden,
Bir yerlere haykırmak!
Ellerimi sıkıp duvarları yumruklamak!
Yüreğimin en yakınlarına, bağırmak geliyor içimden,

Devamını Oku
Dilek Fırat

İŞTE GELDİM;
ZEMHERİNİN KARDELENİ SARIKAMIŞ!

Dört yıl aradan sonra bütün hasretim ve özlemimle Sarıkamış'ıma biletimi almış, bütün heyecanımla valizimi hazırlarken gözlerim dalıp gidiyordu Sarıkamış'ta yapmak istediklerime.
Sarıkamış’ıma her dalışımda karşıma farklı bir tablo da çıkıyordu. Sarıkamış'ta kim kalmıştı ki? Sonra cevap veriyordum kendime; “Ben Sarıkamış'ı özlemiştim”, Ben orada bıraktığım kendimi,
Kendimin arkasında ağlayan kendimi özlemiştim. Belki bu cevap beni tatmin etmiyordu ama “Neyse”, deyip geçiştiriyordum.

Devamını Oku