Bir zamanlar, küçük bir kasabada, Rojin adında genç bir kız yaşarmış. Her sabah, gün doğmadan önce kasabanın dışında, büyük ve yaşlı bir Dilek Ağacı’nın altına gidermiş. Rojin, ağacın altında sessizce oturur, dilekler tutar, hayaller kurarmış. Kasaba halkı ona “zamanı kaybeden kız” derlermiş çünkü o, saatlerce orada hiçbir şey yapmadan otururmuş. Ama Rojin için zaman, hızla geçmekte olan bir şey değil, düşüncelerinin ve dileklerinin bir parçasıymış.
Rojin’in en büyük dileği, kasabada tanıdığı Cihan ile evlenmekti. Ama bunu kimseye söylememiş, çünkü bu dilek çok özel, çok derindi. Onun için sadece Dilek Ağacı'na fısıldadığı bir sırrıydı. Her sabah oraya gelip, bir gün dileği gerçek olur mu diye hayal kurarmış.
Bir gün, kasabaya Cihan adında bir genç gelir. Rojin’i her sabah Dilek Ağacı’nın altında otururken fark eder ve ona yaklaşmaya karar verir. Cihan, kasabaya yeni geldiği için çok fazla insan tanımıyordur. Fakat, Rojin’in içinde taşıdığı huzuru fark etmiş, onu merak etmeye başlamıştır. Bir sabah cesaretini toplayarak Rojin’in yanına gelir.
“Merhaba, Rojin,” der Cihan, gülümseyerek. “Her sabah buraya geliyorsun. Neden burada oturup yalnız kalıyorsun?”
Rojin, biraz şaşkın ama bir o kadar da nazik bir şekilde, Cihan’a bakar. İçinde hissettiği huzuru, kalbinde büyüyen duyguları anlatmak ister. Ama bir yandan da dileğini korumak, kimseye söylememek ister. Sadece Dilek Ağacı’na bırakmıştır bu dileğini. Cihan, ona bakarken bir şeyler fark eder ama ne olduğunu anlayamaz.
“Ben de buraya her sabah gelir, dileklerimi tutarım,” der Cihan. “Dileklerin gerçek olur mu, hiç düşündün mü?”
Rojin biraz içini dökse de, en büyük dileğini dile getirmekten çekinir. Ama Cihan’ın gözlerindeki samimiyet ona cesaret verir.
kızıl kızıl dağılıyorsun elimde kalıyor iki nokta
atıp kırmızı bir gül kalbimin tam ortasına
kaçıyorsun mevsimlerden mevsimlere
tahtı çalınmış bir padişahım oysa
kayboluşunu arayan hesapsız yolculuklarda
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta