Git gide artıyor manevi yüküm,
Durdurur ömrümü sade bir hüküm.
Aralık 1997
Küçükken otobüs camlarına güller çizdi çocuk,
Dedesi koymuş adını Davut.
Ve ufak deresinde çimdi köyünün.
Ürkek ve titrek sarıldı annesine,
Her şimşek çakışında gökyüzünün.
Yüzü ağlama duvarıydı fark edilmemiş,
Yüzü çile aynasıydı tutuklunun.
Solarken karanlık, umutlu bir çiçekti günışığı.
Tutuklu, yoksulluğun ve terk edilişin durağında,
Derin derin bakarken annesine;
Pusu kurdu düşman bir Cuma vakti
Şahadet şerbetin içti Mehmedim
Yönlerin kıbleye durma saati
Ecel şerbetini içti Mehmedim.
Ana, baba, eş, dost daim özleyen
Bizim köyün çocukları,
Öğrenemedi helikopter demeyi.
Hep Alikopter derdik biz
“Alikopter babama selam söyle”
Gurbetteydi babalarımız,
Fransa’da, İstanbul’da, Libya’da,
Uçsuz bucaksız çöldür yüreğimin her yanı
Kor düşmüşte kavrulur yaşantımın her anı
On bin gündür çekerim bitmedi karayazım
Mevsimler kıştı bende gelmedi bir gün yazım
Anne gurbet yolu gözler,
Anne yavrusunu özler,
Anne daim dua eder,
Ellerinde güller biter.
Anne huzur, anne melek,
Uyandı gafletten biçare gönlüm.
Vardım eşiğine Yunus Emre’nin.
Pusulam sevdadır, Hak artık yönüm.
Vardım eşiğine Yunus Emre’nin.
Her anım kan revan, zehirdi önce.
Sevdamı yaşadım yirmi yedi yıl
Çok çektim beynimde kalmadı akıl
İsterdim, şehitlik olmadı vasıl
Adıma bir şiir yazın dostlarım
Bu gurbet eline düştüm düşeli
Gülleri kelepçelediler,
Bitmez ilkbahar gecelerinde.
Onlar sert kayalıklarda durdu tomurcuğa,
Yokluğu, yoksulluğu içtiler yirmi beş yıl,
Çizdiler resmini özgürlüğün,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!