Aştınız karlı dağları geçtiniz çetin yolları
'''Bizler kaldık geride,dağ gibi yüklerle
Kalbimizde derin sızı nerdesiniz öncüler
Bizide alıp götürün siz''Önden gidenler ''
..
Yalçın kayalı dağlar dilim dilim kıyılmaz
Üflenip kabartılan topraklar dağ sayılmaz
Tepeye baş eğmeyen bir dağa sığınılır
Başı öne eğilen kabartıya uyulmaz
..
Dağ yıkıldı yeşil bağın üstüne
Gül kırıldı bülbül öldü gün söndü
Ölüm geldi ayrılığın üstüne
Can tükendi acı dindi ten yandı
..
Züleyha kaybetmiş Yusuf`u dilenir sokakta
Mecnun arar Leyla`yı çöllerde dağ başında
Ferhat niçin vurursun gönül kazmasını taşa
Nedendir sevenin bu çilesi revamıdır aşığa
An gelir sevgiliyi seyreder aşık yıldız sitemli
Soruyor değermi bu feryada güller dikenli
..
Ansızın kapatır kendini zora
Kolayın yoluna yüzünü sürer
Tembellik ilminde düşünce dara
Dağ gibi karları kaşıkla kürer
..
Aşık oldum sana,bende herkes gibi.
Erişilmezsin tıpkı bir yıldız gibi.
Belki bende olurum bir bağ yada ıssız bir dağ.
Ama seninle olmak, kabul edilmeyecek bir dua.
..
Geceleri gözlerimde uyurken gördüm utandım,
Dağ çağırmış yıldızları, bana fırlatıyor sandım…
Bir ömürdür nihayet bu; bir nefeslik sevinç-keder,
Onu ruhumdan aldılar, çaresizliğe uyandım.
Gül bir başka türkü söyler, bülbül bir başka renk verir,
..
Hani bilir misiniz, görünmez olmak, yok olmak, tüm varlığını tüm varlıklardan çekmek ister bazen insan. Kim bilir, belki yaşadıklarındaki acının sesini karşı dağa duyuramamaktan yorgun düşünce; saklanmakla, yitip gitmekle ses çıkarabileceğini sanmanın işkencesini aslında kendisine yaşattığı anlar vardır bazen insanın. Ne acı, çığlıklarının garipliğini fark ettiğinde onu susturmuştur.
İşte öyle bir andı. Sesime ağlıyordum. Acınıyordum. Yükümü yüklenmiş bir dağ yoluna çıkmıştım, zirveden kendimi bırakacaktım ufuklarıma, umudum sonsuzdu. Ayaklarım hedefe yaklaşanın o kulak ardı edilen acısıyla sızlarken 'O' nu gördüm.
Adam. Gözlerinden kan akıyordu. Zirveden bana akan ışık, geldi onun kirpiklerinde durdu. Durdum. Öylece ona baktım, sadece kirpiklerini gördüm, üzerinde benim ışığım olan kirpiklerini, ve gözleri kanıyordu.
Hiç konuşmadı, konuşmadık. Önünde bir çocuk cesedi vardı, çocuğa bakamadım, gözlerim adamın gözlerinde kalakaldım.
..
Çok geç oldu desem anlamaz laftan
Bilmiyor şu hayat bir perde, perde
Düşer enginlere yükselir kaf’dan
Şu gönlümün gözü çok yükseklerde
Deli gönlüm nere varsa ordayım
İster perdeleri bir, bir yırtayım
..
Anadolunun uzak bir dağ köyünde yaşayan çiftci Mustafa dayı,şafak vakti şehire gitmek için küçük oglunuda yanına alarak yola koyulur.Sabahın serinliğinde epeyce yürürler ama güneş yükselmiş,yol oldukça uzak ve meşakkatlidir.Küçük çocuk yavaş yavaş mızmızlanmaya başlar.Mustafa dayı oğluna,az kaldı yavrum bak şu dağın arkası şehir diyerek,küçük çocuğu teselli etmeye çalışır,bu şekilde biraz daha yol alırlar.Güneş iyice tepeye çıkmış,kavurucu sıcağın altında çocuğun yürüyecek mecali kalmamıştır.Çocuk tozlu yolun ortasına çöker ve avazı çıktığı kadar bağırarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar.Mustafa dayı çocucuğunun bu haline çok üzülmüştür.Çaresizce etrafına bakınır,ne yapacağım şimdi diye kara kara düşünürken,yol kenarındaki çalılıklar gözüne ilişir ve aklına bir fikir gelir.Hemen çalılıktan uzunca bir dal parçası koparıp,cebinden çıkardığı çakısıyla dal parçasını temizler,ucunu yontarak şekil verir.Yolun ortasında feryat figan ağlamakta olan çocuğuna yaklaşır,başını okşayıp gülümseyerek,bak yavrum sana at yaptım diyerek,elindeki dal parçasını uzatır.Ağlamayı kesen çocuk şaşkın gözlerle,bir babasına,birde elindeki dal parçasına bakar,elinin tersiyle gözlerini silen ufaklık,tebessüm içerisinde babasının uzattığı dal parçasını alır,ayağa kalkıp dal parçasını bacaklarının arasına yerleştirir ve deh deeh deeeh diye bağırarak koştura koştura tozlu yolda gözden kaybolur.Çocuk aynı çocuk,yol aynı yoldur.Peki,biraz önce yürümeye bile dermanı kalmayan çocuğu koşturan güç nedir? Kuru bir dal parçasımı? Hayır! Ona bu gücü veren,o dal parçasını uzatan,sevgi ve şefkat dolu eldir! Hayatımızda,Mustafa dayı ve oglunun yürüdüğü uzun,meşakkatli ve hiç durmadan ilerlemek zorunda olduğumuz bir yol gibidir.Bazen tökezler,bazen yolun ortasına çöker kalırız.İşte böyle anlarda bize o dal parçasını uzatacak sevgi dolu bir el arar gözlerimiz.Dostlugun ve sevginin aşamayacagı hiçbir engel olmadıgını düşünerek çevremizdeki insanların sevdiklerimizin kıymetini bilelim ve yanıbaşımızda dal parçası uzatacak yüreklerle yoldaş olalım aksi halde yaşam oyununda yol ortasında çöker kalırız,yolun sonunu getiremeyiz.Sevgiye ve dostluğa değer veren tüm gönül dostlarına,sevgilerimle...
..
Ömrümün yazılmamış şiiri
Denizim çölüm çiğ tanem
Dağ başında kalmışlığım
Ne kadar yalnızmışım
..
ŞAFAK
Karanlıklar dağılıp şafak sökecek bir gün
Zalimin saltanatı elbet çökecek bir gün
DAĞ DELDİREN SEVDALAR
..
Çöllerde Mecnun’a yol tarif ederiz
Dağ delinecekse Ferhat’ı bekleriz
Bırakmayız sazı Karacaoğlan’a
Lafa geldi mi biz yazar biz söyleriz…
..
Gözlerinden akan yaşlar yıllarının güzündendir
Ağarmış ol cümle saçlar yar dediğin yüzündendir
Hüzün sarmış dört biryanın, geçmişe yoktur diyetin
Yol yorgunu bakışların, dağ ve tepe, düzündendir.
..
Duygusal tepkimlerin kobayıdır erkekler...
incitmeyin erkekleri..
bakmayın dağ gibi durduklarına
bir dokunsanız yanıp kül olur dökülürler ayaklarınızın dibine...
..
Hasret içindeyim akşama doğru
Gönül kepenklerim bir bir inerken
Akşam bir dağ başı,yol kesen uğru
Soyuldum duyguya,yorgun ve erken
..
Bir gece yaşadım seninle bin bir gece misali canlanır hafızamda.
Kokun hala özerimde buram buram kokan güller misali.
Keşeke yanımda ollsan şimdi tutardım elerini
Şimdi elerin buz dağı gibi seni ısıtır bağrıma basardım tıpkı yanar dağ gibi.
..
Tatarın bayramı var bugün sofrada
Koca bir dağ gibi geldi ortaya
Sıvadı kolları çöktü başına
Selam durdu Tatar sana çibörek
..
- Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’na-
Yükseğe yağarmış kar,
Yükseklere, yükseklerin de yükseğine,
Göksun un dağına da kar yağmış,
En yüksek dağına.
Sonra?
..
Avutmadı ne çıngırak ne düdük
Sürünmeyi sevmedik tez yürüdük
Aşka düşen ne dağ tanır ne de çöl
Engelleri aşa aşa büyüdük…
..