Giderek erozyona uğratılan Cumhuriyet değerlerimiz ve giderek ona sahip olmak heyecan ve coşkusunun değişen renkleri.
Hani alın terimizi nasıl döktüğümüzü bilerek kazandığımız cebimizdeki son kuruş paraya sahip olabilmek dürtüsü ile gün geçtikçe bir hüzün ve kaybetme korkusunun açıktan gelen dalgalarına karşı korumacı duvarlarımızı oluşturmak. Bu nedenledir ki bugün Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümünü bir bayram değil savunma ve koruma mekanizmalarının harekete geçişi olarak yaşıyoruz.
Emperyalizmin ülkemiz ve coğrafyamız üzerindeki kara çarşaflı tezgâhlarına, terör özelliklerini aşıp, oluşmamış alt yapısı ile karakteri bozuk bir savaş süreci yaşayan ve yaşatan PKK’ya, şehitlerimize yakarışlarımıza ve elimizde bayrak sokaklara, meydanlara koşmamızın nedeni işte bu savunma ve koruma içgüdümüzün beynimize çuvaldız batırarak yaptığı uyarıdır. Elbet gene geçen yıl, ondan on yıl önce, yirmi yıl önce ve daha eskisinin fondaki alışılmış görüntülerini gözlerimize indirilmeye çalışılan perdelerin üzerine asarak.
Ama kabul etmiyor gibi görünmeye çalışsak, bunu böyle söyleyenlere kızsak bile hepimiz biliyoruz ki şekil ve görüntünün tahlil raporunda ne yazık ki aynen böyle yazıyor…
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış