yalnızlığın sessiz, karanlık ve soğuk kozasına kendini hapseden insan
neleri kaybettiğini görse
o kozayı yırtıp, bir an önce oradan çıkmak isterdi herhalde
hala yalnızlığı derin şekilde yaşıyoruz
etrafımıza ördüğümüz kalın duvarlar öyle girift ki
adeta bir labirenti andırıyorlar
dünya global bir köye dönüşeli
daha bir yalnızlaştık
tenhalaştık
bizim mahalle
şehir deyimiyle tam bir kenar mahalleydi
şehir merkezine yakın
her an şehir ile iç içe
aynı zamanda bir köy hayatı yaşayan
insanlar topluluğu
insanların hemen hemen hepsi
anadolu köylerinden şehre gelmişti
şehirden bir yer almaya parası yetmemiş
bir mera alanı çevirip elindeki parayla içine bir ev yapıp
devletin çıkardığı meşhur aflardan yararlanıp
tapusunu almış insanlardı
eskiden sadece iki ekmek fırını ve bir bakkal vardı
şimdi buralar da değişti
piyasada adı duyulan meşhur üç harfli marketler bile geldi
fakülteler
KYK yurtları
liseler de gelince bayağı şenlendi mahallemiz
artık canlı müzik yapan kafemiz
lokantalarımız ve çeşitli dükkânlar var
dediğim gibi şehirle iç içedir
her an bir otobüs geçer
her dakika bir minibüs …
adımını attın mı çarşıdasın
mahalleden bahsedince
mahallenin adetleri de vardır mesela
okul çevresinde oturan insanlar
kendi aralarında bir gelenek yaşatıyorlardı
her ramazanda
bütün komşular aralarında para toplayıp
toplu iftar yapılıyordu toplanan paralarla
pide almaya gittiğim fırın
hala orada
mahalleyi bekleyen kadim bir bekçi gibi duruyor
her ay bir hayvan kesilirdi
onun etti kavurma yapılır
yanında pilav ve karpuz, üzüm gibi yiyecekler
herkes öğle namazında camide buluşur
öğle namazını müteakip hoca efendi ile beraber
yağmur duasına çıkılırdı
herkes kazanların başına geçerek
yemeklerini yer sohbetler edilirdi
herkes bağını bahçesini eker
erik, elma, kiraz ve daha niceleri vardır bahçelerde
işte bizim mahalle de böyle sessiz sakindi
ve bir o kadar da yalnız
tam bir Anadolu şehri gibi
bizim çocukluğumuzda
çok da uzak olmayan zamanlarda
mahallemizde komşularımız vardı
evlerimiz bahçeli, en fazla iki katlı olurdu
daha apartmanlar dikilip, devasa siteler kurulmamış
komşuluklar sayılara indirgenmemişti
insanların hafızalarından
komşuluk diye bir değer henüz silinmemişti
komşu evlerde yaşayan
komşu annelerimiz, komşu teyzelerimiz, ablalarımız vardı
onları ailelerimizden biri gibi bilir
severdik…
ev almadan önce komşu alınırdı
ve bu komşuluklar uzun öyle uzun sürerdi ki
başka semtlere, mahallelere taşınsalar bile
eski komşular unutulmaz, arada yoklanırdı
evin halkından sayılırdı yakın komşu
hakkına hukukuna riayet edilirdi
bazılarıyla daha derin bağlar kurulurdu
ahiret kardeşliği gibi
bu dünyada başlayan komşuluk
ahirette de sürdürülmek istenirdi
bir derdi mi var komşu teyzenin
hemen annemiz bir kahve yapar
derin sohbetlere dalınır
kahvenin telvesinde eritilirdi cümle sıkıntılar…
bir araya gelirdi her fırsatta komşular
bir manileri yoksa ailecek görüşülürdü akşamları
hele komşunun başı sıkışsın
hasta olsun, cenazesi olsun
önce komşular seferber olurdu
yaralar sarılır, acılar paylaşılır ve elden ne geliyorsa yapılırdı
hep beraber kutlanırdı düğünler, sünnetler, doğumlar …
acılar kadar sevinçler, mutluluklar da paylaşılırdı
imece ile yapılırdı bütün işler
yardımına koşardı herkes birbirinin
mahalleye yeni biri taşınmayıversin
hemen yardıma koşulur
yemekler hazırlanır, evlerine gönderilirdi
üç-beş gün geçince
hoşgeldine gidilir
tanışılıp kaynaşılırdı yeni komşularla
komşuluklar öyle eften püften değildi ki
bir üflemeyle sönsün
sabır, hoşgörü ve sevecenlikle her sorun halledilirdi
komşuda pişen mutlaka komşuya düşerdi
bilhassa fakir fukara, garip gureba gözetilir
onlar mahalle komşularının bu dayanışması sayesinde
gül gibi geçinir giderdi
komşu hakkı kutsaldı
bu kadirşinaslık sebebiyle kusurlar, hatalar hoş görülür,
huzur ve sükunet içerisinde yaşanırdı
raamazanlar bir başkaydı
komşuluk ilişkilerinin daha bir perçinleştiği zamanlardı
rahmetin dalga dalga yayıldığı bu ayda
paylaşma, kardeşlik ve dayanışma doruğa çıkardı
iftar ve sahur sofraları kurulur
davet edilirdi konu komşu
hep beraber coşku içerisinde yenir içilirdi
semaverde huzuru besteleyen bir şarkı
tık tık zamanın hazin çarkı çalar saatte
bir köşede annane, dalgın kuran okurdu
iftara yakın yemek tabakları gidip gelirdi
komşu evler arasında
beklerdi çocuklar iftar topu atılıncaya kadar sokakta
topun sesiyle beraber
herkes evine doğru koşmaya başlardı
komşu komşuya o kadar bağlı ve iç içeydi ki
komşu komşunun külüne muhtaçtı
bir zamanlar huzur ve sükunet dolu evler
güzel komşuluklarımız vardı
heder oldu gitti
komşuluk, mana ve ruh, ne varsa
bizim mahallemizde
redfer
Kayıt Tarihi : 23.6.2024 15:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!