nemli bir sabaha uyanırdık
ilk ışıklarıyla aklımızdaki sözcüklerin
ötelenirdi ölüm sanki
ya da ara verilirdi ömre
aramak koparırdı bizi birbirimizden
ayrı bir kavuşmak iklimiydi
kandık
kandırıldık...
yolların uğultusu ayaklarımızda
sanki acı çektirmeden öğrenilmezdi sevmek
o aptala yakın saflığına umudun
ve gel zaman git zaman
çoğalınca grileri mevsim sonlarının
düştüğümüz boşlukta gene birlikte
boğardık
boğulurduk...
sırtımızı yasladığımız bu kahkahalı kofluğun
adressiz sorguları sonuçsuz
sonuçsuzluğun hırçın şiddeti günahsız
sonuna kadar zararlıyız bilmediğimiz kendimize
ağaçların yağmurda kalem gibi dizilişini bile
şapşalca elimize yüzümüze bulaştırmışız ya
ya bir de kaçmasaydık birbirimizden
satardık
satılırdık...
portatif radyo günlerinden getirmiştik
sakar hüzünlerimizi
uykulu gözlerimiz bir yurttan sesler klasiği
o kadar ki sadeydik konuşmaya üşenecek kadar
ve bir çocukluk hastalığıydı böyle esrikçe hayata küsmek
akla ziyan gençliğimizde geç kalmanın soluksuz korkusu
yorduk
yorulduk...
Kayıt Tarihi : 4.8.2012 21:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ama , işini güzel yapabilmiş..meramını tane tane anlatabilmiş...geniş zamanlarda genişleyen bir yüreğin , hüzünle banyo yapıp yıkanan bir yüreğin atmosferine taşıyabilmiş bizi..
duygularınıza saygılarımla
'sakar hüzün' ha!..o mu bizi çarpıyor,yoksa biz mi hüzne tosluyoruz;burası muamma...galiba şiire bulaşanların ekmek kapısı oluyor hüzün...bazan düşünürüm;hüzün olmasa,olur mu acep şiir denen şey diye...
neyse!..kutluyorum saygılarımla...
TÜM YORUMLAR (2)