ÇOÇUKLUK YILLARIM
Fevzi Emir Yılmaz
Benim Çocukluk yıllarımın Gerçek hikâyesidir…
Fakirliğin diz boyu olduğu zamanlar vardı köyümde. İçme suyu derelerden getirilir, yakacak odun dağlardan çekilirdi. Çaylarda yıkanırdı halılar, kilimler ve çamaşırlar.
Televizyon yeni çıkmıştı ki köyümüzde elektrik bile yoktu. Daha çok pikaplar, radyolar ve gramofonlar vardı sadece. Kapı komşumuz Almanya’dan dönünce televizyon ve video getirmişti. Onun evini köyün sinema salonuna çevirmiştik. Kemal Sunal, İbrahim Tatlıses ve Yılmaz Güney filmleri vardı ve hiç bıkmadan defalarca onları izlerdik.
Gündüzleri imece usulü çalıştığımız gibi, geceleri de imece usulü komşulara gidilir, çok ama çok tatlı sohbetler edilirdi. Sofralarımız kalabalık, Bembeyaz kireç kokulu evlerimiz olabildiğince şendi. Birimizin neşesi hepimizi sevindirir, birimizin derdi hepimizi üzerdi.
O sıralar ben Kur’an mektebine gider, hocamız Ali Rıza Efendi’den dersler alırdım. Bir korku, bir disiplin vardı ki sorma… Hocamızdan çok korkardık. Ali Rıza Efendi gözlerini kime çevirirse, sonbahar dalındaki bir yaprak gibi titrerdi korkudan. Yani zaman, “eti senin kemiği benim” zamanlarıydı.
Yaz aylarını gurbette geçiren gençlerimizin kış gelince en büyük merakı ava gitmekti. Kar, boran, fırtına demeden tazılarını bile geride bırakarak tavşan peşinde koşarlardı. Akşam olup geri döndüklerinde ise, sıcacık sobanın üstünde duran bir demlik demli çay alırdı bütün yorgunluklarını.
O sezon okula başlamıştım ben. Tuz çuvalından okul çantası yapmıştı bana annem ve üzerine iğneyle adımı işlemişti. Keçi derisinden bir şapkam, siyah önlüğüm ve ayağımda babamın pazardan aldığı Ürer marka kara lastik ayakkabılarım vardı.
Kar, yağmur ve çamura dayanamayan lastik ayakkabılarım yırtılınca, babam onları alır, pazar yerindeki Lastikçi Niyazi’ye götürüp tamir ettirirdi. Yenisini almak ne mümkündü! Üç buçuk liraydı bir çift lastik ayakkabı ki evimize bir kuruş dahi girmezdi. Kışın, yazın babamın gurbette kazandığı parayla çıkarırdık koskoca kışı zor bela.
Karlar eriyip buzlar çözülünce açılırdı gurbet yolları. Gençlerimiz para kazanmak için anne, baba ve tüm sevdiklerinden ayrılırlardı.
Ama yine de paranın önemi yoktu o zamanlar. Daha önemli şeyler vardı: dostluk gibi, kardeşlik gibi, dayanışma gibi, muhabbet gibi… Maddiyat ikinci planda kalır, maneviyat ağır basardı. İnsanlar parasız pulsuzdu belki ama dostluk ve dayanışma içinde huzurlu yaşardı…
Fevzi Emir Yılmaz
Kayıt Tarihi : 16.10.2023 23:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!